..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlar, tersine çevrilmiş anılardır. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > gülten




19 Nisan 2005
Krizli Yıllardı  
gülten
Mehmet Akif’in dediği gibi, “Kim kazanmazsa bir ekmek parası/Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası,’’ oluyor. İnsanın öz kardeşi bile böyle yaparsa, elin kızı terk etti diye eleştirmeye ne hakkımız var...


:BHED:
     
     KRİZLİ YILLARDI

Banyodaydım...Dışarıdan bir ıslık sesi geldi. Amcaaam!...diye bağırarak fırladım. Söylemeye utanıyorum ama donumu çeke çeke kapıya koştum... Amcam kapının eşiğinde çömeldi, boynuna sarıldım, beni yere indirmeden salona yürüdü. Annemle babam televizyonda haberleri izliyorlardı. Amcam geldiiii!.. Amcam geldiii!.. diye sevinç çığlıkları attım. Babam, oturduğu yerden soğukça, hoş geldin Orhan, dedi. Annem kalktı, kucaklayıp öptü. Nasılsın, iyi misin, diye sorduktan sonra sana yemek hazırlayayım, diyerek mutfağa gitti. Babam, amcamla hiç konuşmadı. O da benimle ilgilendi, derslerimi falan sordu.

Amcamı çok özlemiştim, yanında oturmak, onunla konuşmak istiyordum ama, annemin buyurgan bakışları olmasa... Hadi odana.. ders başına.. der gibi bakıyordu yüzüme. Doğrusu haksız da sayılmazdı... İlkokulun beşinci sınıfınday-dım, yarıyıl tatili yakın olduğu için derslerimiz çok yoğundu. Amcam mutfakta yemeğini yedikten sonra salona geldi. Hiç konuşmadan, tedirgin ve mahcup bir halde, oturduğu yerde duvarlara, tavana bakıp duruyordu. Annem, iş için başvurduğun yerlerden bir haber var mı? diye sordu.Yok yenge, henüz bir haber yok, dedi üzgünce. Babam, alaylı bir şekilde güldü. Amcam işinden atılmıştı. İş arıyor ama bulamıyordu. Ayten ile konuşuyor musun? dedi annem. Telefonum kapalı, arayamıyorum, dedi amcam. Ayten, amcamın karısıydı ve amcam işsiz kalınca babasının evine gitmişti. Daha doğrusu amcamı terk etmişti… O sırada babamın asık olan yüzü daha da asıldı kaşları inip inip kalkmaya başladı. Sen ara bakalım, bir isteği falan var mı, dedi anneme.
Annemin, ders çalışmam gerektiği konusundaki baskılarına karşın amcamın yanında oturdum o akşam. Saat dokuz gibi babamın doktor olan bir arkadaşı ile karısı geldiler bize, geçerken uğramışlar... Çaylarını içerken daha çok ekonomik krizi konuştular. İnsanların, hasta olsalar bile doktora gelmeyişlerinden, kiracılarından birinin kirasını ödemediğinden, kazançlarının artık giderlerini karşılamadığından, cepten yediklerinden yakındı durdu doktor amca. Biz haberleri kaçırdık, dolar ne kadar olmuş? diye sordu babama.Yükselmiş doktor.. yükselmiş... deyince gözlerinin içi güldü, çok sevindi doktor amca. Doların yükseldiğine neden sevindiğini anlayamadım, çünkü annemle babam dolar yükseldikçe üzülüyorlardı... Onlar gittikten sonra, arkalarından çekiştirdi bizimkiler. Babam, insanlar zenginleştikçe duygusuz, duyarsız oluyorlar nedense.. dedi. Hem de çok bencilleşiyorlar, diye ekledi annem.

Sabahleyin uyandığımda hemen amcamın odasına koştum. Yatağı boştu... Öyle üzüldüm ki... Kahvaltıda annem babama kızdı, senin yüzünden kaçtı işte!.. diye bağırdı.Yol parası var mıydı acaba? Tühh... diye üzüldü. Çocuğun yüzüne gülmedin, düşman gibi davrandın, dedi. Mehmet Akif’in dediği gibi, “Kim kazanmazsa bir ekmek parası/Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası,’’ oluyor. İnsanın öz kardeşi bile böyle yaparsa, elin kızı terk etti diye eleştirmeye ne hakkımız var...            Babam çok kötü oldu. O da adam gibi bir iş bulsun çalışsın, çocuk değil artık, otuz yaşına geldi.. diyebildi ezikçe. İyi de, iş var da çalışmıyor mu? diye çıkıştı annem. Aslında babamın amcama kızmasının nedeni başkaydı. Doğru dürüst bir iş bulmadan, üstelik de çalışmayan bir kızla evlenmesini içine sindiremiyordu.
Yarıyıl tatilinde anneme yalvardım, ağladım, gönlünü yaptım. Beni dedem-lere götürdü. Dedem beni görünce kollarını açtı, koşup boynuna sarıldım. Kucağına aldı, öptü, saçlarımı okşadı. Orhan amcam evde yoktu. Babaannem, dün kendi evine gitti, dedi. Annem, niye gönderdiniz anne, tek başına ne yapıyor o evde? diye sinirlendi. Babaannem ağlamaklı oldu, beni dinlemedi kızım, dedi üzgünce. Babasından çok utanıyor, birlikte oturup yemek yiyemiyor, çay içmiyor. Babası masadan kalktıktan sonra gelip bir iki lokma atıştırıyor, sonra eline bir kitap alıp odasına kapanıyor. Allah var, babası da bir şey demiyor. Ne yapalım, işsiz kalan bir tek o değil ki.. diyor, bugünler de geçecek elbette, diyor. Yalnız, Ayten’in gidişine çok üzülüyor. Biz ona da bakardık, niye böyle yaptı bu kız? deyip duruyor.
Ertesi gün annemle birlikte Orhan Amcamın evine gittik. Bizi görünce çok şaşırdı. Salonda kanepeye uzanmış, üstüne bir battaniye almış televizyon izliyordu. Ev çok soğuktu. Size çay yapardım ama tüp bitmiş, dedi. Beni dizine aldı, karnemi sordu. O arada annem, bir sigara içeyim, diyerek salondan çıktı. (Annem çok sonraları babamla konuşurken, o gün amcamın mutfağına gidip dolabına baktığını, bir şişe sudan başka bir şey bulunmadığını söylediğinde, babamın yüzü sapsarı olmuştu…)
Çok durmadan amcamı da alıp dedemlere geldik. Annem aynı gün geri döndü. Giderken, Amcamı bir köşeye çekip; Can’ı sana emanet ediyorum, ödevleri var, sen ilgilen, dediğini duydum. Sonra yanıma geldi, bana harçlık verdi. O arada ödevlerimi yapmazsam neler olacağını düşünmem gerektiğini söylemese olmazdı sanki... Hayatımın en güzel yarıyıl tatilini, o yıl yaptım. Orhan Amcam beni bir saat bile yalnız bırakmadı. Hem ders çalıştırdı, hem de her istediğimi yaptı. Bana satranç oynamayı öğretti, yürüyüşlere çıktık, sinemaya bile gittik.
Bir akşam, eve sevinçle geldi amcam. Bir iş bulduğunu muştuladı. Bir inşaat şirketinin kent dışındaki şantiyesinde kontrol mühendisi olarak çalışacakmış. Hafta sonlarında gelirim, dedi. Sabah erkenden kalktı, traş oldu, takım elbisesini giydi, kravat taktı... Babaannem valizini hazırladı, iş elbiselerini, pijamalarını, çamaşırlarını koydu. Dedemle babaannem amcamı düğüne gidiyormuş gibi uğurladılar. O gün evde bir bayram havası esti. Dedemin, babaannemin yüzü gülmeye başladı. Dedem, telefonla eşini dostunu arıyor, söz arasında amcamın iş bulduğu haberini iletiyordu. Konuşmalarını dinleyen babaannem de, Allahıma şükürler olsun, diye dualar ediyordu.
Bir hafta çabucak geçti. Cumartesi akşamı kapının zili çalınca dedem bile kalktı geldi, hep birlikte karşıladık amcamı. İki elinde dolu dolu poşetler vardı. Yiyecek bir şeyler almıştı. Hemen beni kucaklayıp öptü ve cebinden bir çikolata çıkarıp verdi bana. Babaannem poşetleri mutfağa taşırken kızdı; bunlara ne gerek vardı oğlum, paranı niye harcadın; evinin elektrik, su paraları birikmiştir, onları öderdin dedi.
Yemekten sonra çay içerken amcam cebindeki parasını çıkardı, birazını ayırdı, kalanını dedeme uzattı. Şunu al baba, sana çok borçlandım... dedi. Dedem parayı almadı.Yumruk yaptığı eliyle gözlerini silerek kalktı, banyoya gitti…
                                                  



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


gülten kimdir?

“Yazmanın en önemli koşullarından biri okumak ve hayatın içinden gelmektir. Onu acısıyla, tatlısıyla, güzeliyle, çirkiniyle yaşayan insanlar kurguya gerek duymadan öyküleştirebiliyor, okuyucu da bu öykülerde kendinden birşeyler buluyorsa öykü okumanın da yazmanın da tadı budur'' diyen ve beni yazmaya teşvik eden öykü yazarı sevgili Zafer KARALAR ruhun şaad olsun. Gülten TOPAY öykü yazıyor ve bunu okuyucularla paylaşıyor. Bana kattıkların için sana binlerce teşekkürler.

Etkilendiği Yazarlar:
Sait Faik Abasıyanık,Oya Baydar,Buket Uzuner,Zafer Karalar


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © gülten, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.