Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac |
|
||||||||||
|
Unutmak kolay değildir çoğu zaman; insanın vatanından sürülmesi nasılsa unutmakta öyledir işte.Evlat acısı gibi koyar insanın kalbine, adeta deler geçer.Çok uzun süre kalır orada ve o süre zarfının sonunda sizden bir parça olur ve sizinle siz ölene dek hatta öldükten sonra da yaşar durur… Seversiniz, Ölümüne, Sınırsız, Hiçbir şeyi görmez gözleriniz, körleşip sağırlaşırsınız.Sadece gözleriniz ve kulaklarınız hasar görmez bu işten.Darma dağın olur tüm organlarınız… Ne demiş şair: “Aşkı yaşayanda gör, gör ki bilesin neler çektiğini, Aşkı yaşayanda bil, bil ki göresin neler çektiğini…” Hepsi birbirinin aynısı aslında,tüm aşklar tıpkı büyük imparatorluklar gibi, başlıyor, dallanıp budaklanıyor ve bir ormancı gelip bütün dallarınızı kesiyor, siz ise o ormancının yaramadığı gövdenizin derinlerinde bir yerlerinde sevdanızı beslemeye devam ediyorsunuz, Ama bu kez sevdanız yalnız değil,muhakkak bir arkadaşı oluyor yanında: “ACI…” Sevilmez acılar çoğu zaman.Ama fark ettirmeden olgunlaştırır bizi,yani arkadaşlarımızdır onlar bizim. Bir düşünün bakalım acı çekmeden uyuduğunuz bir tek gece hatırlayabilecek misiniz? HAYIR,hatırlayamazsınız!!!, Madem acılarla bu kadar haşır neşiriz, onların bizi sevmemesi mümkün değil aslında, onların yaşamasına ve gelişip büyümesine yardım edenler bizleriz,onların bizi en az seviyede yaralaması için galiba bizimde, imkansız olmasına rağmen onları birazcık sevmemiz gerek, işte çözüm burada. Geceleri kafanızı kaldırıp tavana bakarsınız, uzun uzun, saatlerce.Sonuç olarak yine aynı soruyu sorarsınız kendinize, hep aynısını: “Neden!!!”, ve başladığınız yerdesinizdir yeniden.Kısır döngüler sıkar canınızı bu defa, onlara takarsınız kafayı. Ancak sizin çabanızla içinizde yeniden filizlenebilecek yaşama hevesine can verme isteğini göremezsiniz,ama o oradadır, bilirsiniz ama görmezsiniz.Ta ki aklınıza yeni bir soru gelene dek: “Nereye kadar?” O zaman çalışmaya başlar kafanız ve düşünmeye devam edersiniz acaba oda beni düşünüyor mu demeye başlarsınız ve filmin sonu yaklaşır artık.O zalim ormancının kestiği dallarınız yeşermeye başlamıştır yeniden.Umutlar birikir, koskoca bir umut denizi olur ve siz içinde yüzersiniz bir balıklama bir kurbağalama, sonra dalarsınız suya ve taa suyun dibinde bir istiridye kabuğu bulursunuz açar ayırırsınız onu kendi parçasından, içindeki inci tanesini alır kendi kabuğunuzun içine koymaya çalışırsınız, kısacası sevdalanırsınız.Yaşarsınız yeniden, mutlusunuzdur artık, hiç bitmeyecek bir rüya gibi gelir size.Onun kollarında bulursunuz kendinizi aniden, uçarsınız adeta melekler gibi… Yaşayıp büyütürsünüz o aşkı yeniden ve her bir parçayı yerine koymaya çalışırsınız itina ile, özveri ile. Elbetteki dönen devran değildir sadece, yaşantınızda bu inci tanesi ile birlikte tamamen tersine, iyiye doğru döner. Sorular canınızı sıktı biliyorum.Bir soru daha sorarsınız kendinize: “ACABA.............?” demekten alamazsınız kendinizi, bir korku kaplar içinizi, korkarsınız evet, tıpkı bir çocuğun karanlıktan korktuğu gibi korkarsınız. Karanlık bir yerdesinizdir o an. Hiç çıkamayacağınızı sanırsınız o dehlizden, sonra kapı açılır ve o inci tanesi kapıda belirir belirmez dağılır tüm karanlıklar ve rahatlarsınız. Ardından keşfetmeye başlarsınız: benliğinizi, duygularınızı, daha önceki yaşam tarzınızı, vücudunuzu, kısacası kendinizi. Bu burada bitmez, sanki kendinizi çok iyi çözmüş gibi karıştırmaya başlarsınız o küçük istiridye kabuğunun içinden çıkan minik ve narin inci tanesini, yorarsınız okyanusun hırçın suları içinde birbirinizi, o kaçar sen kovalarsın, bıkarsın!Ama istersiniz her şeyden çok onunla olmayı, daha önemlisi onun her şeyi olmayı. Fırtınalar kopar sonra.O zalim ormancı çıkarmıştır ucu kanlı baltasını sakladığı yerden. Sizi ilk gördüğü yerde dallarınızı budamak için hazır bekler. Onun orada olduğunu bilirsiniz. Ama bile bile üzerine doğru gidersiniz. Sonunda yakalar sizi ve ecel saati gelmiştir.Ölmezsiniz aslında, sadece dallarınız kesilmiştir, başka bir baharda yeşermek üzere terk edilmişsinizdir.Olan tam anlamıyla budur. Dediğim gibi: Unutmaların ardında izler vardır, hiç kimseye söylemediğimiz ve en mahrem yerimizde: kalbimiz de gizlediğimiz.İnsan sorar kendine bir süre sonra ya da zaman öyle bir almıştır ki insanoğlunu pençesine zorla yeniden sordurur: “Neden,neden?” diye.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erkan Kelleci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |