İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil |
|
||||||||||
|
Yaşam, kim ne derse desin, çok ağır yüklerle doludur. Her geçen gün dolup taşan bir sistem var her bedende, her yürek ise sanırım bu alışverişin odak noktası. İşte bu odak noktasının, bedende garip bir ağırlığı, garip bir yönetimi var gibi çünkü yükler ağırlaştığında, hatta dolup taştığında, beden ağırlaşır, hastalanır, hatta yaşam kararır... Puslu görünür tüm ekran, karamsar bakış, taşan yüklerle, akar etrafa ve siz bu taşmadan, artan bir mutsuzluk duymaya devam edersiniz... Tüm bu ağırlığın altında ezilen insan, hep yorgun, ruh hep bitkindir... Sevgisizliğin garip bir ağırlığı vardır... O ağırlaştıkça, beden de ağırlaşır... Nefretin bile, bir doğuşu vardır... Sevginin, bedendeki bahsi geçen sistemde, çok önemli bir görevi vardır... Sistemin odak noktası olan yürek ruhun, ruh da sevginin odak merkezidir diyebiliriz, bu bağlamda... Sevgiyi küçük bir kuş olarak düşünün, kanatlanınca yüreğinizden, karşı yüreğe gidip o yüreğin yüklerinden su içer kana kana, güç alır oradan ve tekrar kanatlanır gökyüzüne... Sizin yüklerinizden doğup, hem kendi yükünüzü, hem de konakladığı yüreğin yükünü azaltır o kuş... Sevgi devam ettikçe bu kuşların devamlı kanatlandığını hesap ederseniz, ne sevende, ne sevilende yükler kalacaktır. O kuşların kanatlarında hafifler, dinçleşir bedenler, gözler taşmayan yüklerden, kuşların yarıp aydınlattığı gökyüzüne yönelir, umudun kokusu siner sinelere... Geride sevginin hoş bir hafifliği kalır... Belki bu yüzden aşık olunca, öyle hafifleriz ki, ayağımız yerden kesilir ve belki bu yüzden sevdiğimizi görünce kalbimiz yerinden uçacak gibi olur.. Kim bilir belki o anda kanatlanan kuşların çokluğudur, bizi buna inandıran... Fikrimce bu yüzden güçlü bir sevgimizi kaybettiğinizde, taşar yüklerimiz, hiç durmadan gözlerimizden... Uçamayan kuşların, çığlıkları kopar içerimizden... Oysa o kuşlar nereden geldiyse, O’nda son bulur... Yüreklerimiz ise sade duraktır... İçerde ve dışarda bir tek O var, yalnızlık diye birşey, o zaman nasıl var ??? Yanılmıyorsam yalnızlığı olmayanın, uçamayan kuşu da olmazdı... Özlem Uluğ 12.04.04
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özlem Uluğ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |