Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
ZÜRAFALAR PARKI Yaşlı güzellikleri ardından genç bir tanrıçaydı istedikleri.Dingin ve dipdiri vücutlara inat naçelimsiz hatlar…Sabahın kuşluk vaktinde uykulu gözlerde –bir kadın telaşını- kaçınılmaz kılıyordu.Kutsal iç çekişmeler ve sonrasıyla gelen birkaç kararsızlık uğruna karın ağrısıydı tek vasatlık. Tek celsede Macaristan’a gitmek isteyenler izlerdi bu telaşlı koşuyu.-Bir oraya iki üç buraya karışmak insanlığa bir erdemdir- diyenler bu yolculukta muavindiler.Yolları aştılar, gökten yere düşen yıldırımları topladılar.Onları kadınların çabalarına bir hesap olan 100’lük tartıcı çocuklara verdiler.Kimisi şimdilerde yıldırım asaları satıyor, kimisi de baba mesleğidir namına tartı tartı tartıcılık yapıyor. Tuzlu bir Karadeniz hıyarını yemekten daha zevkli bir şeyler arıyorsanız şu karşıdaki parkın en kuytusundaki çekingen aşıkların şehvetli bakışmalarına tarafsız ve karşılıksız katılabilirsiniz.Zira bu denklemde yalnız olduğunuzu bilmeniz X ve Y’nin iki sevgili olması,sizin de ancak ve ancak bir Z olmanıza delalet olmasından faydalıdır.Çoğumuzun gerçek parkında üzerine düşen bu görevin bilincinde olmanız ise kendinizi daha az yalnız hissetmenizi sağlayacaktır. * * * * * * Çimenler ezik yazgılarına inat dimdik ayakta durur bu parkta, onları beleyen bir konçertonun karşısına köşe başından çıkmışçasına.Ve bu parkta akşam ezanından sonra sokakta bu zamanların Ronaldoculuk oyununu oynayan çocuklara katlanamayan migrenli hatunların koşularını izlemek daha bir eziklik hissi verir onlara. -neyse ki betondan binalar yoktur ve gökyüzü görülebilir bu parktan.- Toplu bir katliamdan çok toplu bir infazı anımsatan parkın geniş ve beton bölgesinde yapılan düğünlerde gelinlerin en beyazını tutturmaya çalıştıkları gelinlikleriyle çiftetelli oynayan çiftlerin ve teklerin bıraktıkları çöpleri temizlemekle görevli hizmetliler bu parkın sadık misafirleridir.Çünkü buralarda toplu infazlar hep vardır.Eski bir Moğol ordusunu andıran insanlarıyla bu park önce nehirleri, ardından da tüm dünyayı ele geçirmeye hazır gelecek cumartesi olacak düğünü bekliyor. Toplu sünnet törenlerinde ise cesur cömertler yetişiyor.Çocuk ruhunun tıpasının ilk açılmasından olacak, ertesi günü yollarda daha bir değişik yürüyeceğini bilmeden kendini teslim ediyor ve yine o sessiz an, o teslimiyet, o çığlık ve ağlayışlar._Hepsi birden teslim etti ve hepsi birden ağlamaya başladı_ Uzak ülkelerin milli marşlarını anımsatan evvelki cümle, ne acıdır ki salt bir toplu sünnet düğününe ait.O gece hep çiftetelli çalındı kasap havasını çocuklar çalmıştı. Olası deprem beklentileriyle yıkılmak istemeyen birkaç bina arsına sıkışmış bu parkta ağaç yoksunluğu ve baraka tadı yapılanmaların olmayışından silik görünen yıldızlarıyla gökyüzüne bakmalıydı herkes, birilerine bilgileri olsun olmasın teşekkür de edilmeliydi. Bu parkın insanları buraya olası bir meteor düşüşüne karşın dünyanın koordinatlarını değiştirecek güçteler.Bunun nedeni parka duydukları sevgiden çok parkın sahip olduğu gördüğü ve geçirdiği park insanlarının nicelce fazlalığından.Toplu sünnetinden çıkma erkek kalabalığı var bu parkın.İşte bakkal, işte Gazi iktisat mezunu pazarcı, işte karısı tarafından terk edilince intihar eden imam, işte birileri daha… Pek de ücra köşe sayılmayan,parkın tek tük ağaçlarından biri olan, yaşlı uzun kavak, parkın 360 derece dönüşlük etrafını görebildiğince huzurlu dallarından kopan etrafta uçuşmaktan başka bir işe yaramayan pamuk dediğiniz polen çocuklarının gidişine bir mersiye yakar.Bunu yan yoldan ancak 100 km/saatlik hızla bir hışımda geçen abradaki bebekler duyabilir.Yolları oraya düşenler bilir o yolda bebekle hiç ağlamaz, kandil mevlitlerinin huzuru ve sıkılganlığıyla sesleri dinlerler. Bebekliğimden hatırladığım kerevizli kuzu beyni ezmesinden başka bir de yaşlı kavağın verdiği sır var.Vaktiyle en kalın ve kıdemli dalına, Şehnaz isimli geniş kalçalı uzunca saçlı bir genç kız takılmış.Kavak o zamanlar öylesine uzunmuş ki aciz kızı ne o dalda gören olmuş haliyle ne de oradan indiren olmuş.Geniş kalçalı uzunca saçlı bir kız ölmüş kollarında.Arabanın açık camından içeriye sızan mersiyede bunları söylemişti yaşlı ağaç.Artık bende bir sırrı olmasa gerek. Şimdilerde ise “görünmez dallarında kuşlar ötüşür”. Cephe yağışlarından muzdarip İstanbul insanının en içten en sahici evidir bu park.Son selde ve reelce son olmayacak selde 541 evi su bastı, niceleri daha geldi bu parka.Ve az kaldı bunca insandan vardır bilen “buz gibi soğuk sudan içeeeen” nağmesini kimin çıkardığını ve bir bebeğin anne memesinden çok herhangi bir meme istediğini.Hazır herkesi bir arada yakalamışken zürafaların doğumunu izlememizin tam sırası aramızda kalacakların… Ağustos-2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © hande sağlam, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |