Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana |
|
||||||||||
|
Yeryüzüne her geçen gün daha da hızlı bir şekilde yayılan ekşi bir koku var… Sanırım bu kokuya ‘leş’ kokusu deniyor… Vücudu hareket eden, beyni çalışan bir grup insandan yayılırmış gibi gözüküyor bu koku. Ama aslında içindeki vahşet ve ikiyüzlülükle şiddetli bir şekilde donatılmış, aldatıcı konuşmalarına rağmen çoktan olmuş olan insancıklardan yayılıyor… Tüm yeryüzünü sarıp sarmalıyor… Ve beni tiksindiriyor… Çünkü aslında aralarda, belki böyle kokmayan birkaç kişi yaşıyor. Ama yaşar gibi gözüküp de aslında tam anlamıyla yaşamayan bu insanlar o denli başkın çıkıyor ki, arada bu güzel kokuyla çevrili insanlari algılamakta zorlanmaya başlıyor insan. Ve bu ölülerle tanışıp durdukça, yavaş yavaş duygular köreliyor. İnsan yapayalnız kalıyor bu koskocaman gökyüzünün altında. İnsan tüm umudunu yitiriyor. Ben, nefreti iki ay once öğrendim. Nefretin iki ay önce kalbimi ve ruhumu doldurmasına izin verdim. Her şeyden önce özgürlüğün cehaletinde sürüklendiğim bir zamandı. Aslında bir illüzyon olan güveni gerçek saydığım bir zamandı. Güvendim… Ve bu güven beni tümüyle yalnızlığın hakimiyetinde yaşadığım şu an ki mezara taşıdı… Burası bir mezar bence evet… Bence bu dünya koskocaman bir mezar… İçinde, yaşama gerçekten sahip olan çok az insanın bulunduğu, zombiler tarafından kuşatılmış koskocaman bir mezar… Ve bu gökyüzü bizim toprağımız, ay bizim mezar taşımız, yıldızlar ise ruhen değil ama, bedenen ölenlerin dilek taşları… Ve bizler, ruhen tümüyle ölmüş olan bizler kavruluyoruz günahlarımızın arasında… Derimiz yavaş yavaş soyuluyor ve çürümeye yüz tutmuş içimizdeki o ufacık iyilikler bile gökyüzü denilen bu kocaman toprağın altında fosilleşiyor. Zaman, daralıyor. Biz iyiliklerimizi elden bıraktıkça, toprak da isyan ediyor. Kıyamet yaklaşıyor. Çünkü bizler bu toprağı bir nefesle içimize çekip, tüm havayı kirletiyoruz. Nefret… Hayattaki en güçlü hissin bu olduğunu daha önce nasıl bilebilirdim ki? Her zaman yalnızlığı daha güçlü sanırdım ben. Ancak anladım ki, insanlar zaten her zaman yalnız. Ve bu yalnızlıklarından kurtulmaya çalışıp kalplerini başka insanlara açtıkça hayatta daha da kuvvetli olan kelimelerle tanışıyor. Nefret gibi… Benim nefretim nasıl mı başladı? Güvendiğim, dostum sandığım bir insanın vücudumu zorla ve hoyratça kullanmasıyla oldu. Ve sonra, omzunda ağladığım çoğu arkadaşımın ‘Onun evine giderek sen kaşınmışsın’ demesiyle oldu. Şimdi, şimdi bunu paylaşabilecek kimse yok. Kabuslarımın içinde tek başıma uyanırken nasıl atlatacağımı bana söyleyebilecek kimse yok. Ve işte, yalnızlık nefretle buluştu... Hayattaki en güçlü iki sözcük hayatımı sarıp sarmaladı. Ben, çaresizlikte kaldım… Karanlığın en derin yerinde tek ayak üzerinde beklerken, gözyaşlarımın oluşturduğu bu derin okyanusun içinde boğulmaya başladım. Ellerim günün her saatinde titrerken, bacaklarım tutmaz oldu... Ve güzel bir şeylerin gelip, acımı silip süpürmesini beklerken acının ufak serpiştirmeleri içinde, doluya ne zaman yakalanacağımı bekler oldum. Evet, bazen kelimeler güçsüz kalıyor. Bazen hayatın ihanetine o kadar yoğun bir şekilde uğruyor ki insan, çömelip kalıyor parçalanan gökyüzünün altında. Ve gittikçe daha fakirleşen umudu, diğer insanlar tarafından çalınmaya devam ediyor. Ve hayat, her birimize bir şekilde tecavüz ediyor. En mahrem yerlerimize ellerini uzatıyor. Avuçluyor bizi ve koskocaman bir karanlık topun içinde yuvarlanıp durmamıza neden oluyor. Bedenen ya da ruhen... Her birimiz tecavüzle yaşıyoruz. Ve ölüler diyarında, yaşayanları bulma umudumuz kayboldukça, bunu atlatmamız daha da zorlaşıyor. Yeniliyoruz hayata… Gözlerimiz kapalı gidiyoruz. Uçsuz bucaksız bir karanlıkta, sürüklenip duruyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © CoMa, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |