Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Kimileri için hayatın ortasına konulmuş içinden çıkılması imkansız dipsiz bir kuyu gibidir o, kimine göre sessizlikle birlikte gelen ürkütücü ve korkutucu bir karanlık, kimileri için acı vericidir. Ancak kimilerine göre de özgürlük, geçici bir mutluluk, kendine güvendir, kendine yeter olmaktır, her şeye rağmen hayatla baş edebilme yetisidir. Bazıları için de bilakis yaşam tarzıdır. Etrafımızdaki onca kalabalığa rağmen neden yalnız kalmak isteriz? Evde veya herhangi bir mekanda tek başımıza, onun verdiği rahatlıkla kendimizi en özgür kişi zannederiz geçici olduğunu bile bile. O anı doya doya yaşamak isteriz. Kısa bir sürede olsa hayatımızdaki bütün sorumluluklar, emir vakiler bir süreliğine de olsa terk etmişlerdir yaşadığımız ortamı. Yalnızlığı severiz, çünkü bize geçici bir mutluluk vaat eder; insanın kendiyle baş başa kalması/hesaplaşmasıdır bir bakıma. Kendinle baş başa kalmak, bir an hayatın bütün olumsuzluklardan sıyrılıp, kuytu bir köşede, hani bazılarının deyimiyle, ?kendine vakit ayırmak bu olsa gerek. Ama bütün bunlar olurken aklımızın bir köşesinde daima vakit ayırabileceğimiz arkadaş ve dostlarımız daima vardır. Şairler ve yazarlar, kısaca sanatla iç içe olanlar onu daha derinden yaşar ve bizlere yansıtırlar şarkıları ve dizleri aracılığıyla. "Yalnızlık paylaşılamaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz" der Özdemir Asaf, şair ve yazar Attila İlhan 'Tek başına özgürlük ne işe yarar, suç ortağı bir sevgiliyle paylaşılmadıktan sonra' diyerek yalnızlığına isyan eder adeta, Aşık Veysel "Dost, dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır" diyerek dem vurur dostlarından. MFÖ "Hep yalnızlık var sonunda... yalnızlık ömür boyu" diye haykırır şarkılarının arasından müziğin eşsiz ritmiyle beraber, yalnızlığın sonsuzluğunu belirtircesine. Orhan Veli yalnızlığına küsmüştür sanki: "Bilmezler yalnız yaşamayanlar/Sessizlik nasıl korku verir insana/İnsan nasıl konuşur kendisiyle/Nasıl koşar aynalara/Bir cana hasret/bilmezler." Zaman değişiyor, değerler değişiyor, gelişen teknoloji ile birlikte insanlar arası iletişim kolaylaşıyor. Ama o hep aynı, dimdik duruyor karşımızda bir duvar gibi. Neden bütün bu şatafatın ortasında yalnızlığımızı paylaşacak birileri varken sadece kendimizle paylaşıyoruz onu, neden? Her ne kadar bizler "Yalnızlık Allah'a mahsustur" diyerek farkında olmadan onu reddetsek de, aslında her insan kendi içinde yalnızdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Recep Akkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |