..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herkesin derdi başka. -Orhan Veli
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Gülmece (Mizah) > Ezgi Aktaş




28 Eylül 2004
Yeni Bir Mektubunuz Var!  
Ezgi Aktaş
Merhaba; Size bu mektubu İstanbul'dan yazıyorum. Daha doğrusu ben miyavlıyorum, Ezgi yazıyor. Bugünlerde kafayı bana fena halde takmış durumda, güya miyavlamalarımdan veya kuyruk sallamamdan vücut dilimle ne istediğimi anlayacakmış.Neyse,kendi haline


:BDGI:
Merhaba;

Size bu mektubu İstanbul'dan yazıyorum. Daha doğrusu ben miyavlıyorum, Ezgi yazıyor. Bugünlerde kafayı bana fena halde takmış durumda, güya miyavlamalarımdan veya kuyruk sallamamdan vücut dilimle ne istediğimi anlayacakmış.Neyse,kendi haline bıraktım ben de, öyle sansın zavallıcık teyzem benim.

Bir ay öncesine kadar ben sokaklarda özgür dolaşan bir kediydim. Bizim sokakta öyle çoktuk ki, arasıra birilerinin verdiği yemekleri paylaşmak için hep savaşırdık. Yırtık ve sinirli olmayı öğretti bana sokak, acımasız olmayı, gerektiğinde kırıcılığı. Bir akşam,sokağın başından böyle elinde siyah çanta ve bir takım poşetler olan bir adam gördüm. Hızlı hızlı yürüyordu, yattığım yerden kalkıp, yanına yetiştim, bacaklarına süründüm. Poşetin içine bakmak istedim ama izin vermedi. Patisini -ay pardon, bu insanların eli oluyordu,patisi değil- neyse elini soktu torbaya, bir parça ekmek kopardı. ''Pıhh!'' dedim ben de. Sokakta bile daha iyisini yiyoruz biz. Elini uzatıp, beni kucağına aldı, başımı okşadı, ben de onu yaladım-amaan, anlayın canım, öptüm yani.-. Bana kendi dilinde birşeyler söyledi kibar kibar, sonra yere bıraktı. Ben de evine giderken başına birşey gelmesin diye takip ettim. Böyle kat kat pencereleri olan bir yere geldik, apartman mı ne diyorlar, işte ona. Beni son bir kez aldı kucağına, pencereden birilerine gösterdi, kızımıymış, neymiş. Baktım, bu aşağı iniyor. Elinde de bir kutu süt. Kaçırır mıyım, hemen bacaklarına süründüm, hadi ver sütümü dedim. Kabı yere koydu, bir bakış attım, hadi git de yemeği yiyeyim anlamında. Biraz uzaklaşınca hemen yumuldum süte. Hemen o tekir de koşturup, geldi bir yerlerden, iyi günümdeydim, bıraktım o da yesin diye. Neyse biz yemeğimizi yerken siyah çantalı adam ve kızı da büyük kapıdan girip, evlerine gitti. Ama bir baktım, pencereden beni gözetleyip, duruyorlar! Tam yemeğimi yemiştim, yalanıyordum ki, kız koşarak yanıma geldi ve kulağıma: ''Sıcak bir evin olsun ister misin?'' dedi. Ben de ''Miyavvv'' dedim. Hemen aldı beni, merdivenlerden çıktık, bir eve geldik. Sonra kız, koşarak merdivenleri tekrar indi ve bir yerlere doğru koşarak uzaklaştı. O siyah çantalı adamın yanındaki teyze beni kucağına aldı ve ''Sen çok yakışıklı bir sarmansın'' dedi. Ne demekse o. Aradan biraz zaman geçti, bir ses duydum, sanki kanarya ötüşü gibi. Sesin geldiği yere baktım, meğer kapıymış öten. Bu insanoğlu da ne aptal. Hem hayvanlara zarar verirler, hem de kapılarına kanarya sesi takarlar. İçeriye Ezgi ve yanında tanımadığım bir kız daha girdi. Hemen kokladım, kedi-köpek kokuyordu, sevdim. ''Çok tatlısın sen!'' dedi bana. Sonra tepeden tırnağa kontroletti, ıhhh, popoma bile baktı. Tertemizmişim, sokakta nasıl kalmışım bu kadar bakımlı, hayret ettiler.

Sonra kutuya koydular beni, dırdırrrr diye sesler çıkaran birşeyin içine bindik. Bana mama almaya gideceğimizi söyledi Ezgi ve kulağıma eğilip, ''Bak bu Linda. Seni yeni evine götüreceğiz şimdi'' diye de ekledi. Bir yerde durduk, veterinermiymiş, neymiş – sonradan öğrendim ya ne olduğunu- Linda indi, bana mama alıp, geldi tekrar. Sonra başka bir sokağa gittik. Bir eve geldik, sıcacık. Beni kutudan çıkarıp, yere koydular, hemen sınıf, sınıf diye ortalığı koklamaya başladım. Sonra Ezgi bana döndü ve ''Ben şimdi gidiyorum. Emin ellerdesin aşkım.'' dedi. Eskişehir mi ne,oraya gidecekmiş tren denilen birşeyle. Ben de Linda ile başbaşa kaldım. Oynadık, birlikte uyuduk, yemek yedirdi bana. Ertesi gün, okul diye bir yere gitti, yalnız kaldım. Ben de tuttum, kendime oyuncak bulup, onunla oynadım. Sarışın bir domuz kuklasıyla. Sonra Linda eve geldi, beni çantasının içine koyup, gene o veterinere götürdü. Hiç sesimi çıkarmadım, doktor bana ''Aferin, adın ne senin bakalım?'' dedi. ''Adını daha belirlemedik ama Kedi olacak büyük ihtimalle'' dedi Linda. Sanki ben bilmiyorum, üşendi ad bulmaya, Kedi dedi,çıktı işin içinden. Zaten her seferinde aklına nasıl eserse o adla çağırıyor beni. Bana soran yok.
İki hafta geçti aradan, Linda, Ezgi'yi aradı, bayramda Ankara'ya gidecekmiş, off ne karışık bunların oturduğu yerler, habire bir yerlere gidip,duruyorlar.Neyse, Kedi sizde kalabilir mi? Diye sordu. Gene bana soran yok. O da tamam demiş herhalde ki 2 gün sonra gene çantaya konuldum ve eski mahalleme götürüldüm. Evden içeri girdim, her yeri kokladım, sevdim evi. Başladım koşturmaya. Linda beni öptü ve o Ankara denilen yere gitti. Ben de misafirim ya, bir şımardım ki sormayın. Ama onların suçu, her dediğimi yaptılar, gak dedim su, guk dedim mama.
''Sırtımı kaşı'' diye miyavladım, kaşıdılar, İnci teyzemin boynunda uyudum. Sonra çiçekler vardı odanın bir köşesinde, kötü bir niyetim yoktu aslında ama toprakla oynarken yere düşüp, kırıldı saksı. Kızan olmadı. Mutfak tezgahının üzerinde dolandım, işte o zaman İnci Teyze biraz kızdı bana. Ama hemen gönlümü aldı. İki gün sonra Ezgi Eskişehir denilen yerden geldi evine, oynadık beraber, uyuduk,hehe üzerime yorgan bile örttü. Ben de onun koluna çenemi dayayıp, uyudum. Bana ''Kötü Kedi Şerafettin'in Oğlu'' dedi. Hiperaktifmişim ben, ya bu insan dili ne kadar zor, bilmediğim bir sürü kelime var.Ama hiç açık pencereye yaklaştırmadı beni, eskiden bir kedisi varmış Benekli diye, pencereden düşüp, ölmüş. Ezgi de korkuyor ondan dolayı. Kaloriferin üzerinde uyumayı çok sevdim, onlarda üzerine yastık koydular. Arada camdan eski arkadaşlarıma baktım.
Şimdi tekrar evimdeyim. Linda ile oyun oynuyoruz, hemen yoruluyor. Arada eve Ahmet abim geliyor, o zaman iki erkek oluyoruz, Linda çıldırıyor. Müzik dinleyip, film seyrediyoruz, geçen gün canavarlı bir film seyrettik, çok komikti. Laf aramızda Ezgi o filmde ki Mike Wasovski denen yeşil topa aşıkmış. Öff, ne zevksiz hatun. Ben daha yakışıklıyım ondan.

Hadi size iyi miyavlar -aman günler-!



Kedi, 6 Aralık 2003, İstanbul




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Protesto Ediyorum!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Arkadaşım Mickey'e Mektuplar... [Öykü]
Bir Başkadır Benim Memleketim... [Eleştiri]
Küçükler ve Büyükler... [Eleştiri]


Ezgi Aktaş kimdir?

''Hayata hep sorgulayıcı bir gözle bakmak gerek'' cümlesi temel eğitimimi tamamladıktan sonra öğrendiğim ilk cümle.

Etkilendiği Yazarlar:
E.M.Remarque,Panait İstrati,A.Camus,E.Zola,N.Ostrovski,A.Nesin,N.Hikmet


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ezgi Aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.