Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Bu anlaşmaya göre Geçiş Dönemi için tarafların yapması gerekenler 1970 ve 1973 yıllarında imzalanan Katma Protokolle belirtilmiştir. Ne yazık ki 1970 li yıllarda "Onlar ortak biz pazar" diyebilen yöneticilerimiz sayesinde ülkemiz tamamen içine kapanmış, topluluk ile ilişkilerini askıya almış ve katma protokol gereği yapması gerekenleri yapmamıştır. Buna karşılık olarak Avrupa Topluluğu da kendi üzerine düşenleri yapmaktan kaçınmıştır. 1980 yılında Yunanistan'ın tam üye olması sorunlara siyasi boyutlar da eklemiştir. Yine bu yıllarda tarihi bir fırsat cömertçe harcanmıştır. Yunan cunta yönetimi sırasında Yunanistan NATO'dan istifa etmişti. Bu yıllarda yeniden demokratik yönetime geçen Yunanistan, NATO üyeliğine geri dönmek için büyük çaba göstermekteydi. Önündeki tek engel olan Türkiye'nin veto hakkı, hiç bir karşılık alınmaksızın, sadece bir Amerikalı generalin bol keseden verdiği sözler ve hiç gerçekleşmeyecek vaatleri sayesinde kullanılmamış ve Yunanistan yeniden NATO üyesi olmuştur. Günümüzde Avrupa Topluluğu ile aramızda en ciddi engellerden birisinin Yunanistan'ın veto hakkı olduğu düşünülürse kaçırılan fırsatın büyüklüğü anlaşılabilir. 1984 yılında sivil yönetime geçişle beraber arada kaybolan yılların hızla telafisi için çalışmalara başlanmıştır. 1987 yılında yaptığımız tam üyelik başvurusu kabul görmemiş, ancak katma protokolde öngörülen gümrük birliğine geçiş sağlanabilmiştir. 1996 yılında uygulamaya başlanan Gümrük Birliği her ne kadar zaten tam üyeliğe giden yolun bir aşaması ise de, gerek bu uygulamanın başka bir örneği olmaması ve gerekse gümrük birliği ile uygulamaya konulması gerekli diğer uygulamaların ( 2,5 milyar EURO ekonomik yardım, kurumsal bütünleşme çalışmaları, serbest dolaşım vs. ) yürürlüğe konulmaması akılda soru işaretleri bırakmaktadır. Tüm bu olaylar ışığında durumu yorumlarsak : 1. AB 70 milyon nüfusu, % 70-80 civarında enflasyonu, 2000 USD milli geliri ve siyasi istikrarı olmayan bir ülkeyi hazmetmeyi göze alamamaktadır. 2. Üye ülkelerin nüfusuna göre parlamenter sayısı tesbit edilen Avrupa Parlamentosunda, tam üyelik sonrasında çoğunluk Almanya ve Türkiye'de olacaktır. Bu durum, Avrupa Birliğinin zengin üyelerinin fakir Türkiye tarafından yönetilmesi gibi bir sonuç doğurmaktadır ve bu kabul edilemez bulunmaktadır. 3. Ağır bürokrasi ve yolsuzluk olayları tek başına üyeliği engellemeye yetecek boyutlardadır. 4. AB vereceğinden fazlasını almayı planlamaktadır. Henüz yeterince almamıştır. Gümrük birliğinin mevcut haliyle devam etmesini istemektedir. 5. Bedava olan akıl bol bol verilerek Türkiye'nin aşması gerekli sanal engeller sürekli oluşturulmakta ve zaman kazanılmaktadır. 6. Siyasi sahnede Türkiye'den azami taviz koparılacak, üyelik sonrasına hiç bir konu bırakılmayacaktır. 7. Gerek tam üyelik süreci ve gerekse tam üyelik aşamasında Türkiye'nin askeri gücünden azami istifade edilecektir. 8. Tam üyelik gerçekleşmesi eğer kaçınılmaz olursa bu aşamada yeni görüşmeler ve anlaşmalar yapılarak kısıtlanmış haklarla üyelik kabul ettirilecektir. Bu yorumları daha ayrıntıda ve daha teknik konularda uzatmak mümkündür. Bütün bu yorum ve beklentiler ışığında Türkiye ne yapmalıdır ? 1. AB'nin şartları diye gönülsüzce gerçekleştirmeye çalıştığımız yeniliklerin aslında normal bir çağdaş ülkede olması gerekenler olduğunu ve bunların kendimiz için yapmamız gerektiğine ulusça inanmalıyız. 2. Yüzyıllardan beri süregelen Devleti esas alan düşünce yapısından bireyi esas alan çağdaş düşünce yapısına kendimizi alıştırmalıyız. 3. Her türlü korumacı yasa, yönetmelik ve düşünceyi kaldırmalıyız. 4. Çalışmaya kendimizi önce fikren, sonra bedenen alıştırmalıyız. 5. Tasarruf kavramını herkesin ilk önceliği haline getirmeliyiz. 6. Yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi kavramlarını ülkemizden yok etmeliyiz. 7. Yönetici olarak kötü performans sergileyenleri siyasi sahneden silmeyi öğrenmeliyiz. 8. Tüm bunları yaparken ulusal kimliğimizi asla kaybetmemeliyiz. Kimsenin kötü bir kopyası olmamalıyız. Bu şartlar gerçekleştikten sonra zaten bizim AB'ne üyelik için çabalamamıza gerek yok. Onlar bizi adeta zorla üye yapacaklardır. Eğer imkansız diye düşünüyorsanız bu şartları fazlasıyla yerine getiren ülkelerin sayısını hatırlamanızı öneririm.Artık şark kurnazlığını, beleşçiliği, hazırcılığı, kazanmadan tüketmeyi unutma zamanımız geldi. Bulunduğumuz nokta, artık yolumuzu çizeceğimiz noktadır. Ya modern ve gelişmiş bir batı ülkesi olacağız veya 3. dünya ülkeleri arasında ebedi yerimizi alacağız. Çocuklarımıza borcumuz olan Türkiye'yi hazırlamak zorundayız.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Ertuğrul UZUN, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |