Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Gardiyan demir parmaklıklar arasından koğuşta yatan mahkumları süzdü. Sayım tamamlanmıştı. Hepsi bulunması gereken yerdeydi. Gardiyan:"bu mahpus damında en masumunuz dahi adaletin pençesinden sıyrılamamış,özgürlüğü elinden alınan,sorumluluk sahibi olmayan insanlarsınız."dedi içinden... Raporlar hazırlandı,tutanaklar onaylandı.dışarıdan bakıldığında en azılı insanların olduğu ve bunun insana bir tedirginlik verdiği hapishane saat dokuz gibi masum bir vakitte uyumaya hazırdı. ama biri vardı ki, o hiç uyumaz, konuşmaz sadece ince siyah parmaklıkların ardından bulutlara, kuşlara; yağan havada karla,yağmurla tebessümle bakardı. Parmaklıklardan sızan güneş adeta masasına ışık olurdu. Sanki ona ilham vermişçesine yazılarını büyük bir iştahla yazardı. Masanın üzerinde gündüz güneş ışığı altında, gece ise şarap şişesinin üzerine tutturulmuş bir mumun ışığında çalışırdı. Zamanın önemli olduğunu ona göstermesi için küçük bir masa saati, kalın cilt içerisinde ne olduğunu kendinden başkasının bilmediği çeşitli yazılar, mürekkepli kalemi ve boş sayfalar vardı. Gardiyan mahkumların önemli iki anlarından birini gerçekleştirmeye doğru giderken, mahkumların bu andan haberleri varmışçasına sessizlikleri, geniş ve uzun koridorda gardiyanın ayak seslerini işleyen bir saat misali mahkumların kulaklarında çınlıyordu.gelen mektuplardan biriside onaydı Cevdet’e. Cevdet mektubunu açmadan önce en son ne zaman geldiğini düşündü. Tam bir ay geçmişti. Bu mektup onu çok mutlu etmişti. Ama beklenmenin yorgunluğuyla matemliydi.mektup karısından geliyordu. Cevdet’i çok sevdiğini onu ömrünün sonuna kadar bekleyeceğini yazıyordu. Cevdet’in sonunun idam olacağını az çok biliyordu. biliyordu. Davasına iki ay vardı. Daha bu iki ayda iki mektup atabilirim diye düşündü ve karısının ona verdiği bu desteği sadece biraz avuntu olacağını düşündü.onun suçu büyüktü.onun suçu en vahşi suçtu, onun suçu insan olmaktı. İnsan olmanın koşulunu yerine getirdiği için yargılanacak hatta idama gidecekti. Onu kahreden de buydu zaten yaptığı tek şey düşünmekti. Öyle yada böyle her düşüncenin, her idealin insana mahsus olduğunu unutan, ve unutturan gene insandı. Çıkarları için susturulanlar sadece güçlüyü, haksız dahi olsa güçlüye itaat edecek mankurt beyinler ortaya çıkarmak için bağımsız olan yargıya da bağlamaları tüm bu kötü düzen onu "insan olmaktan sabıkası düşünmek"adıyla yazdığı yazıların içeriğiydi. Bu yazıların onun için çok önemi vardı. Öldüğünde acaba kimi mesul tutacaklardı. En yakın arkadaşı mıydı? Karısını mı? Yoksa ruhu mu? Karısına cevap yazdı. Bu günlerin biteceğini, acıların sona ereceğini; özgürlüğünü geri vereceklerini, karısına da dayanma gücünü verecek iki üç satır moral cümleleriyle mektubunu tamamladı. Yazdığı bu son mektubu olacağını kendine de iyice inandıran Cevdet karısına gönderdiği mektuba devam etti. Ama karısına devamını göndermedi. devamını"İnsan olmaktan sabıkası düşünmek"adlı kitabına ekledi. Bir diğer mektubunu da yakın arkadaşı olan avukat ihsan beye gönderdi. İhsan onu savunmak için izin istemişti;ama Cevdet "yaptığım hareketin savunulmasını değil takdir edilmesini beklerdim."diye cevap vermişti.Cevdet ihsana bu mektubunda bu sözü hatırlatarak eğer bu düşüncemi takdir etmek istiyorsan yazılarımı ne olursa olsun yayımla diyerek ondan bunu son isteği olarak yazdı.aradan bir ay daha geçti mahkeme sonuçlanmış, Cevdet adını verdiği kitabın başına geldiğini hakimin kalemi kırdığında tam olarak anladı. Adettendi hakim son bir sözünüz var mı diye sorduğunda Cevdet evet var dediğinde arkasında duran kolluk güçleri Cevdet’i susturmaya hali hazır duruma geçtiler. Cevdet son sözünü şöyle söyledi:"Bugüne kadar insanlığımla övündüm ama bu günden sonra siz insanlar için insanlığımı...insanlığımı....insanlığımı...siz aciz insanlar için feda etmeyeceğim diye haykırdı." Jandarmaların onu engellemesiyle bu nefret, bu kin susturuldu.aradan kurtuldukça haykırıyor, anlamsı9zca çıkan seslerden anlaşılan ölümü hak etmediğini, bir insanın bir insanı öldürmeye hakkı olmadığını anlatmaya çalışıyordu;İ ama haksız ama nafile kitabında bahsettiği gibi güçlü haksız dahi olsa, güçlü tüm düzenin hakimiydi. Bu düzenin bir soba olduğunu yakıtının da insan olduğunu düşüncesiydi. Cevdet asıldıktan sonra iki mektup gelmişti; infazın yapıldığı hapishaneye, bunlardan birisi karısından diğeri ihsan beydendi. Bu mektupları okuyacak kimse yoktu. Bu düzenin böyle olduğu sürece, insanları insan olmaktan düşünmekten yargılanacak yargılandığı sürece okunsun umuduyla atılan, fakat yazıldığında yaşadığı, ulaştığında yaşamadığı ve okunmayacağı mektupların ardı arkası kesilmeyecektir. SERDAL SEVİMLİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © serdal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |