Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Koca şehiri katlayıp. Lacivert akşamı doldurdum kalemime. İlk yazdığım alfabeyi gömüp satırlara Çocukluğumu, Tozlu ayakkabılı fotoğrafımı aldım duvardan. Çerçeve hizası sararmış -ortası temiz badanalı yoldaşım- ortada kaldı Bazan gözlerim dalardı leylak avucuna Bazan öfkem inerdi bir yumrukta taş göğsüne. Beyaz beyaz kanadı gözlerim Toprağına bıraktığım canlarımı İşimi, dostlarımı, yatağımı, masamı Beni ben yapan tüm yanımı Sıkıştırdım sol yanıma. Eski bayramlardan kalan mendilimin arasına Öptüğüm elleri koydum. Avucuma sıkışan paraların terini kokladım Yılların çizgilerinde Koca gövdemin ne kadar da çelimsiz ruhu varmış Çocuk olmak istiyorum.. Büyümenin gölgesinde Sobelenmek istiyordu göğsüme sıkışan çığlık Eteklerine saklansaydım annemin. Günün yorgunluğunu anlatan babama özenmeseydim keşke Misket yuvarladığım arnavut kaldırımlarını düşünüp Mırıldanmaya başlıyorum radyoda sabah 7’de Köyümüz köylümüz programının türküsünü Arkasını yarını beklerdik kahvaltı sofrasını hazırlarken Siyay beyaz ekranda ki insanlar beni görüyor mu acaba diye Dibine kadar yaklaştığım televizyonsa kimbilir hangi hurdalıkta. Dün gece tüm yıllarımı topladım bavuluma Yazdığım şiirleri astım yıldızlara. Kırdığım kalplere yandım, Sevildiği halde yanımda olmayanları yerdim. Çekmecede naftalin kokuları arasında bulduğum Nakış işli gömleğimin üzerinde Bizi biz yapan parçalarını yapıştırdım Yırtılan geleneklerin Ne kadar liğme liğme olmuş oysa. Çatısı çatlamış memleketimin. Ninnilerimi duymak istedim küçük beşiğimi görünce Büyüdüğümü hatırlattı bana masamda ki diplomalar Sahi nerden mezun olmuştum Hayat okudum oysa Diploması olmayan… Mezuniyet kıyafeti -kefen paramı- saymak istedim Rafta eski bir kitap arasında biriken. Derin bir nefesin soluğunda farkettim ki En iyi dostum, en kötü düşmanım yine benmişim. Sırlarımı, acılarımı, sevinçlerimi kattığım kağıtları aradım Özlemleri, tükenişleri Sabah olmadan toplamalıydım herşeyi Beni ben yapan ‘ben’i. İşte başladı İstanbul uyanmaya Ezan sesleri içinde son huzurum koca şehirde Göğüne yandığım koca şehir Ben mi fazla geldim sana Yoksa sen mi güçsüzdün ? İşte gün ağrımaya başladı solmuş perdeler ardında. Birazdan beni uğurlayacak ezanlar Seni uzaklarda yaşamak için, ektiğim tomurcuklara Düşecek gözyaşların. Ve ben uzaklarda gözlerimi yıkayacağım Son vedamı yapacağım bahçemde ki güllere Onlar koca göğüne bakacak ömrünce Ben göğe bakıp seni yaşayacağım başka kıyıda Gül kokusunda ki yanımı sana bıraktım İyi bak İstanbul’um tüm kalanıma Gölgemi cebime koydum, Bavullar kapıda Her gün hoşgeldin diyen anahtar sesi Son uğurlamasında…. Hoşçakal ….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Altınçiçek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |