..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Çocuk > hülya and




20 Mayıs 2004
Nilüfer Perisi  
hülya and
Sadece bir gün içinde geçen masalı dilerim beğenirsiniz.


:BBDG:
NİLÜFER PERİSİ Sabahın erken saatlerinde henüz daha güneş bile doğmadan önce , çiğ damlaları nilüfer çiçeklerinin üzerine nazlı nazlı yağmaya başlamışlardı. Çiğ damlaları yağdıkça , nilüferler daha parlaklaştılar. Hala güneş doğmamıştı. Nilüfer tomurcukları yavaş yavaş açılıp doğan günü karşılamaya hazırlanıyorlardı. Tomurcuklardan biri çok daha yavaş açılıyordu sanki. Bir bebeğin uykusunu, güzel rüyasını bırakmak istememesi gibi nazlanıyordu. Tomurcuğun her yaprağı açıldıkça, etrafa ışıklar saçılıyordu. Rengarenk ışıklar, sanki bir bebeğin gülüşüyle geliyordu. Güneş doğarken parlak gri olan gölün suları, beyaz , pembe nilüfer çiçekleri onların yemyeşil yapraklarının gölgeleriyle ve çiğ damlalarıyla yıkanıyordu. Sanki bir mucizeyi kucaklamaya hazırlanıyorlardı. Güneş yavaşçacık, mutluluk dağıtarak, küçücük nilüfer perisi ile birlikte doğdu. Nilüfer perisi, küçücük , pırlanta tanesi gibi pırıl pırıl, güneşin ilk parıltıları kadar mutlu, şafak vakti yağan çiğ tanesi kadar masum , kar taneleri kadar kırılgan, bir periydi. Nilüfer perisi çok şanslıydı çünkü o pırıl pırıl bir gölde dünyaya gelmişti. Nilüfer perisi çok mutluydu. Onun için yepyeni bir serüven başlamıştı. Daha gözlerini açıp etrafı seyrederken bu seferki hayatında çok şanslı olduğunu düşündü. Burası etrafı çam ormanlarıyla kaplı bir göldü. Ormanı seyre dalmışken, güzel bir müzik dikkatini çekti. Sanki ormanın doğuşuyla beraber doğmuştu bu müzik. Etrafına baktı. önce bir kurbağalar çıktı müzisyenlerden; sonra zilleriyle çekirgeler, kemanlarıyla ağustos böcekleri… balıklar dans ederek müziğe eşlik ediyorlardı. Orkestra çok genişti. kısaca tüm göl bu müziğe eşlik ediyordu. Nilüfer perisi buna inanamadı. Daha önceki hayatlarında nice mutlu göller, mutsuz göller, ışıltılı, bol balıklı, özel kokulu göller gördüyse de bu göl diğerlerinden çok farklıydı. Gülümseyerek müziğin tadını çıkardı. Sonra müzisyenleri incelemeye başladı. Ne kadar da aydınlıklardı. Tek tek hepsini inceliyordu, ki unutmasın, bu görüntü bundan sonra da yaşayacağı hayatlarda ona mutluluk versin. Ağustos böceğine gelince orda kalıverdi. ikisinin gözleri birbirine kenetlenmişti, o anda tüm dünya durdu sadece müzik ve ormanın büyülü kokusu kaldı. Ama bu arada müziğin ve dansın ritmi de bozuldu. En son aşıklar anladılar müziğin durduğunu. Herkes onlara bakıyordu. Nilüfer perisi kendini tutamadı bir kahkaha attı. müzik ve dans yeniden başladı. Müziğin sonunda hepsi çok acıkmışlardı. Sofralar kuruldu. Ağustos böceği ve nilüfer perisi beraber oturdular. Konuşmaya başladılar.ne söylediklerini kendileri bile bilmiyorlardı. aslında konuşan daha çok gözleriydi. Yemekten sonra bütün göl ailesi dinlenmeye gitti. Sadece ağustos böceği ve nilüfer perisi kaldı. Göl birden sakinleşmiş, durgun bir hal almıştı. Hafif bir meltem esiyordu. Bir süre bu sessizliği dinleyip beraber olmanın mutluluğunu yaşadılar. Sessizliği ağustos böceği bozdu. -Nilüfer perisi kanatların yeterince olgunlaştı . Artık uçabilirsin. Ormanı tanımak ister misin? Dedi. nilüfer perisi Bu teklifi memnuniyetle kabul etti Uçarak ulaştılar ormana. Nasıl da hoş bir kokusu vardı. Rengarenk çiçekler kaplamıştı tüm ormanı. Ağaçlar çok büyüktü. Gördükleri bütün hayvanlar gülümsüyordu. Küçücük bir yavru sincap nilüfer perisini görünce çok mutlu oldu. Ellerini sevinçle çırpmaya başladı. Bir yandan da annesini çekiştiriyordu.- anne bak bak o kim? Diyordu. Nilüfer perisi yavaşça minik sincabın yanına geldi. Merhaba ben nilüfer perisiyim, dedi. Yavru sincap gözlerini kocaman kocaman açmış hiç sesini çıkarmadan nilüfer perisine bakıyordu. Anne sincap nilüfer perisini ve ağustos böceğini selamladı. Onlara en güzel yemeklerini ikram etti. Sonra gelin dedi ben gezdireyim ormanımızı; önce baykuş ailesiyle tanıştıracağım sizi. Gerçekten de anne sincap bütün orman sakinleri ile tanıştırmış nilüfer perisini. Oldukça yorucu olmuş bu. En son kaplumbağa ailesiyle tanıştırdılar. Kaplumbağalar da onlara serin şerbetler ikram ettiler. Nilüfer perisi bu geziden hoşnuttu ama sanki herkes bir şeyler saklıyordu. Bu rahatsızlık verici durumdu ki nilüfer perisini en çok üzen ağustos böceği bile bu sırra dahildi. Herkes çok mutlu görünüyordu, ama bir hüzün vardı gözlerde. Orman halkının bilmediği birşey vardı, nilüfer perileri istedikleri zaman düşünceleri okuyabiliyorlar ve hayalleri görebiliyorlardı. Nilüfer perisi teker teker düşünceleri okumaya başladı. Gizledikleri şey bir bataklıktı. Ama bataklıkta neyi gizlediklerini anlayamıyordu çünkü bu ormanda bataklık olması gizlenecek bir şey değildi. Hatta orayı uçarken bile görmüşlerdi. Kaplumbağa ailesine sordu; ben henüz bataklığı görmedim, orayı bana göstermeyecek misiniz? Herkes birbirine bakıştı , İlk konuşan ağustos böceği oldu. Evet nilüfer perisine hala bataklığı göstermedik, haydi bataklığa gidelim dedi. Herkes biraz ürpererek baktı birbirine, tamam dediler isteksiz. Bataklık hiçte uzak değildi. Biraz ilerideydi nilüfer perisinin olgun kanatları için. Ama orman halkı birbirlerine yardım ederek bile olsa yavaş ilerliyorlardı. Sonunda ulaştılar bataklığa, bataklıkta onlar üstü başı kir içinde bataklık cini karşıları. Bu durumdan cin çok mutluydu ama orman halkı hiç mutlu olmuşa benzemiyordu, o şirin hayvanların yerini asık suratlı bir topluluk almıştı. Hepsi aksi ve küçümser bakışlar atıyorlardı bataklık cinine. Ama bataklık cini öyle mutlu olmuştu ki onları gördüğü için, nilüfer perisini bile gözleri görmüyordu. Habire çığlıklar atıyor bir oraya bir zıplıyordu. O zıpladıkça etrafa çamurlar sıçrıyor , çamurlar sıçradıkça bataklık cini daha da çok kahkaha atıyordu.nilüfer perisi çok sevmişti bataklık cinini o da hemen onunla beraber çamurlarda zıplayıp hoplamaya başladı. İkisi beraber çok eşleniyorlardı. Orman sakinleri gözlerini kocaman kocaman açmış nilüfer perisine bakıyorlardı. Fısıltılar başladı hemen , kimi nilüfer perisinin asla temizlenemeyeceğini, artık hep böyle pis kalacağını söylüyordu. Kimi de onun ruhunu şeytanın çaldığını söylüyordu. Nilüfer perisi bunların hepsini anladı. Demek onun için bataklığa gelmiyorlardı. Üstelik bataklık cininden de korkuyorlardı. Bataklık ciniyle konuştu kimse görmeden. Sonra da çok yorulduğunu ve çok acıktığını söyledi. Hadi yemek yiyelim dedi orman halkına. Kimseden ses çıkmadı. Ağustos böceği hadi bakalım dedi geri dönüyoruz yemek yiyeceğiz. Baykuş arka çıktı hemen önden kuşlar gitsin hazırlıklara başlasınlar. Önce isteksiz olanlar hazırlıklar başlayınca bu neşe herkesi sardı. Onlar sofrayı hazırlayadursun, nilüfer perisi ve bataklık cini de göle gitmiş yıkanıyorlardı. Nilüfer perisi bataklık cinine yardım etmiş iyice temizlenmesi için. Üstünden o çamurlar gidince çok şirin bir cin çıkmış ortaya. Beraber gitmişler yemeğe. Kimse bataklık cinini tanımamış.bir tek baykuş tanımış bataklık cinini. Hemen yanına yaklaşmış ve onu onur konukları masasına aldı. Konuklar oturdu ve baykuş büyük bir zevkle bataklık cinini tanıştırdı. Hepsinin ağzı açık kalmıştı. Büyüklere göre hala çirkindi ama çocuklar hemen sevivermişlerdi onu. Çocuklar hemen onun yanına geçtiler. Bütün yemek boyunca gülmeleri hiç kesilmedi. Bataklık cini gülmeyi eğlenmeyi seviyordu ve onun bulunduğu ortam mutlaka neşeli olurdu. Yemeğin sonnunda herkes neşe içinde ayrıldı masadan. Artık bataklık cininden korkmuyorlardı. Hatta onu sevmeye bile başlamışlardı. Artık bataklık korkulması gereken bir yer olmaktan çıkmıştı. Yemeğin sonunda bataklık cini hem nilüfer perisine hem baykuşa hem de ağustos böceğine teşekkür etti. Mutlulukla bataklığına döndü. Nilüfer perisi ve ağustos böceği göle doğru yola çıktılar. Ama ikisi de biraz yalnız kalmak istiyorlardı. Bir süre birlikte kaldılar .nilüfer perisi gitmeden önce onlara bir armağan vermek istiyordu. Ağustos böceğinin beyninden geçenleri okudu . O nilüfer perisinin hiç gitmemesini hep beraber olmalarını istiyordu. Bu da imkansızdı, nilüfer perileri sadece bir gün yaşardı. Artık akşam oluyordu. Gitme vaktine az kalmıştı. Birden aklına geldi . Bu gölde hiç göl insanı görmemişti. Halbuki neredeyse tüm göllerde göl insanları olur hem güzel sesleri, hem sorunlara hemen çözüm bulmalarıyla tüm göl halkının sevgisini toplarlardı. Onlara göl insanlarını armağan etmeliydi. Nilüfer perisinin bir an önce göl perisini bulması gerekiyordu. Sadece göl perisi göl insanlarını çağırabilirdi. Ağustos böceğine çok acil göl perisini bulması gerektiğini söyledi ve hızla oradan ayrıldı. Göl perisini bulması zor olmadı. Ona isteğini anlattı. Göl perisi de büyük bir zevkle kabul etti ve göl insanları ile bağlantıya geçti . Sonra nilüfer perisine dönüp o gitmeden önce burada olacaklarını söyledi.nilüfer perisi teşekkür ederek oradan ayrıldı. Göle döndüğünde artık güneş batmak üzereydi, göl güneşin son ışıklarıyla rengarenk olmuştu muhteşem bir görüntüydü . Göl orkestrası bu sefer hüzünlü bir melodi çalıyordu. Çünkü nilüfer perisi birazdan geldiği nilüfere dönüp, uykuya dalacaktı . Tekrar uyandığında artık orada olmayacaktı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


hülya and kimdir?

yazmak ilk başta sadece bir hobiydi ama zaman geçtikçe içimde bir tutku oldu bir gün masallarımı yayınlamak. o tutkudan yola çıkarak sizlerle tanışmak için ilk adımlarımı atıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Hermann Hesse


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © hülya and, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.