..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > bee_bee




15 Nisan 2004
Özgürlük Nedir Biliyor Musunuz?  
bee_bee
“Özgürlük” kavramının toplumun farklı kesimleri tarafından farklı algılanmasıyla başlıyor karmaşa. Anlamını tam olarak bilmedikleri kavramların içini kendi dünya görüşlerine uygun fikirlerle dolduruyor insanlar.


:AIABI:
Hür olmadıkları halde, kendilerini hür sananlar kadar hiç kimse esir olamaz.
Goethe


Özgürlük Nedir, Biliyor musunuz?

Bir ülke düşünün ki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde başbakanı, üniversiteye başörtüsüyle, burkasıyla, çarşafıyla, peçesiyle giremeyen kadınların acılarından bahsediyor. Kadınları örterek özgürleştirmekten söz eden bir adam düşünün. Bir ülke düşünün, hayatının baharında bir genç kız, özenle taradığı güzelim saçlarını sımsıkı örten başörtüsü ile üniversiteye giremediği için okul kapısında özgürlük sloganları atıyor.

Bir ülke düşünün halkı aydınlatmakla yükümlü bazı köşe yazarları umursamazlıktan, duyarsızlıktan ya da düpedüz cahillikten kaynaklanan bir akıl karmaşıklığı ile özgürlük kavramının bu denli yanlış kullanımına göz yumuyor, destek veriyor ve hatta kimi zaman aynı yanlışa kendisi de düşüyor.

Bir ülke düşünün, her türlü önyargıdan uzak bilimsel çalışma yapma ve bilgilerini gelecek nesillere aktarma sorumluluğu olan üniversite elemanları içinde dahi, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan öğretilerin açıkça tehdidi ve zorlamasıyla örtünen kadınların, bu davranışlarının özgürlükle bağdaştığını savunan insanlar olabiliyor.

Sizce bu insanlar özgürlüğün tanımını biliyorlar mı?

“Özgürlük” kavramının toplumun farklı kesimleri tarafından farklı algılanmasıyla başlıyor karmaşa. Anlamını tam olarak bilmedikleri kavramların içini kendi dünya görüşlerine uygun fikirlerle dolduruyor insanlar.

Bu sebeple gerici diye nitelendirilebilecek insanlar, kadının, burka, çarşaf ya da türbanla örtünmesini “özgürlük”, “özgür irade”, “bireysel tercih” gibi kavramların arkasına sığınarak savunuyor ve yine bu yüzden aydın diye nitelendirilebilecek kesim arasında dahi, kadının başörtüsünü sıradan bir aksesuar gibi algılayan ve “bireysel özgürlük” gibi ifadelerle böyle bir aksesuarı kullanma hakkı olduğunu savunan insanlar olabiliyor.

Siz, özgürlük nedir biliyor musunuz?

Türk Dil Kurumunun hazırladığı sözlükte bakın özgürlük nasıl tanımlanmış;

Özgürlük;

Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî:

Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet.

Şimdi, yukarıdaki tanımları dikkatlice okuduktan sonra, din, töre, gelenek gibi insanı doğduğu andan itibaren çevreleyen ve hem fikrini hem de eylemini doğrudan etkileyen dışsal faktörlerin yoğun hissedildiği ortamlarda yetişen bir insanın özgür olduğunu savunabilir misiniz?

Afganistan’da burka giymeye ya da İran‘ da başını örtmeye zorlanan kadın için örtünmenin kişisel bir tercih olduğu iddia edilebilir mi?

Herhalde günümüz Türkiye’sinde yaşayan en tutucu vatandaş bile bu tarz bir uygulamanın özgürlük ya da demokrasi ile bağdaşmadığını kavrayacak durumdadır. Öyle midir acaba?

Açıkçası bu yazının odağına yerleştirmeyi düşündüğüm insanlar dinci, gerici, gelenekçi, tutucu gibi sıfatlarla nitelendirilebilecek insanlar değil, aksine bir biçimde aydın sıfatını taşıyan insanlardır. Din kurallarıyla yönetilen ülkelerde, kadınların, ilkel yasalarla örtünmeye zorlanmasının özgürlükle bağdaşmayacağını çok iyi bilen kimi aydınların ya da özel olarak bazı liberallerin Türkiye’de üniversiteye başı kapalı giremeyen kadın söz konusu olduğunda aldığı tutum birdenbire farklılaşmaktadır. Birdenbire bu mesele, nasıl oluyorsa, bireysel özgürlük meselesi olmaktadır.

Bu konudaki kafa karışıklığının sebebi nedir?

Özgürlüğün tanımı birdenbire değişmekte midir?

Diyelim ki kadınların başı devlet eliyle ve zorla örtülmüyor, bu durumda bireyler kendiliğinden özgürleşmiş mi olur? Peki ya devlet kendi eliyle kadınlara bu yönde baskı yapacak beyinler üreten bir sistemi bünyesine katmışsa ve dolaylı olarak kadınların örtünmesini sağlıyorsa, bu uygulama özgürlükle bağdaşır mı?

Kadının başını örtme meselesini bireysel özgürlükle bağdaştırıp meseleyi “bırakınız yapsınlar” yaklaşımı ile şıp diye çözen bazı sözde aydın ya da liberal dostlara yukarıdaki özgürlük tanımını tekrar tekrar okumalarını öneriyorum.

Bu noktada özgürlük tanımına karşı çıkacak kafası son derece karışık bir sürü insan çıkabileceğini de tahmin edebiliyorum. Şöyle diyebilirler mesela “ sizin özgürlük anlayışınız ile bir başkasının özgürlük anlayışı birbirine uymayabilir”. Ya da biri “efendim mutlak doğru diye bir şey yoktur, yani siz düşüncenizin doğruluğuna nasıl bu kadar güvenebilirsiniz?” gibi bir itirazda bulunabilir. Zaten sorun da bu ya. Demogoji...

Buna verilecek tek cevap “doğaya ve onun eğittiği insanoğlunun geneline bakın” olacaktır. Doğa insanı sürekli eğitir. Üşüyünce giyinir. Sıcaktan bunalınca soyunursunuz. Doğanın bu yönlendirmesiyle savaşmak anlamsızdır. Özgür olduğunda nasıl davranacağını bilmek istiyorsanız bir kadını ormanda tek başına düşünün. Hiçbir insan, kitap ya da yasanın yönlendirmesi olmadan nasıl davranacağını düşleyin. Sizce saçlarını örter mi? Ben hiç sanmıyorum...

Dünyanın geneline bakıldığında baskıcı rejimlerin hükmettiği müslüman ülkelerin dışında her yerde kadınların doğaya uygun olarak sıcak havalarda açık, soğuk havalarda kapalı giyindikleri görülür ve sadece baskıcı rejime sahip ülkelerin kadınları doğanın ürettiği ve bir nevi doğal örtü olan saçının üzerine ikinci bir örtüyü örtmeye zorlanır.

Tutucu bir çevrenin içine doğmuş, eğitimden mahrum kalmış ya da din öğretilerinin dayatmacı üslubunu kullanan bir eğitim almış, sindirilmiş, korkutulmuş, hayata farklı pencerelerden bakması engellenmiş bir genç kadının başörtüsüyle üniversite kapısına dayandığında attığı “özgürlük” sloganına destek vermek o insana doğduğu andan itibaren yapılan eziyete destek vermektir.

Bugün “kendi inancım ve kendi kararım doğrultusunda başımı örtüyorum” diyen ve kendini özgür zanneden kadınların hiçbiri hayatının hiçbir aşamasında özgürlükle karşılaşmamıştır ve özgürlüğün tanımını bile bilmez. Bilseydi din öğretisinin etkisiyle ya da aile fertlerinin baskısıyla başını örtmezdi. Çünkü özgür olmak demek hiçbir etki ve baskı altında kalmamak demektir.

Etki altında kalarak davranmaktan söz etmişken bir kadını başını örtmek için etkilemeye çalışmakla başını açmak için etkilemeye çalışmanın aynı şey olduğunu da söyleyebilir bu kafası iyice karışmış insanlar. Çünkü akılları o kadar karışmış ya da karıştırılmıştır ki “doğruyu savunmakla, yanlışı savunmak” arasında hiçbir fark görememektedirler. Doğru ile yanlış kafalarında yer değiştirmiştir. Oysa doğa doğruyu söyler. Önemli olan doğayı dinlemek ve ne söylediğini anlamaktır.

Bazı kadın köşe yazarları mesela, asıl inanamadıklarım onlar, kendileri son derece modern bir hayat yaşarken hayatın dışına itilen kadınlara kendileri gibi modern hayatın bir parçası olmak konusunda destek vermek yerine, tam tersi bulundukları noktada yerinde saymalarını hatta daha da geriye gitmelerini sağlayacak biçimde başörtüsüne destek vermektedir. İnanılacak gibi değil. Madem o tarz bir hayatı yaşamalarını istiyorlar kendileri neden aynı biçimde davranmıyorlar, ya da eğer inanmıyorlarsa bu fikirlerini beyan etmek yerine neden onlara kapanmaları için destek veriyorlar, bir türlü anlayamıyorum. Bu insanlar ya iki yüzlü ve kötü niyetli ya da sadece kafası karışık, ben ikincisine inanmak istiyorum.

Bu kafa karışıklığının en önemli sebeplerinden bir tanesi karşıt görüşlü insanların çok iyi demogoji yapmasıdır. Bu konuda ne kadar yetenekli oldukları, işlerine gelince özgürlük, demokrasi ve laiklik kavramlarını kullanarak önce kendi kendilerini, sonra etrafındakileri ve maalesef kendileriyle aynı fikirde olmaması gerekenleri de pek güzel kandırmalarından bellidir.

Onların bu kavramlarla işi bittikten sonra kafası karışmış sözde aydınların elinde içi boş özgürlük, demokrasi ve laiklik kavramlarından başka bir enstrüman kalmayacaktır. Bizim için hala bir anlamı varken bu enstrümanları doğru dürüst kullanarak anlamlı sesler çıkartmak her aydın bireyin sorumluluğudur.

Bu sebeple en azından kendine aydın diyen insanın, dogmatik sebeplerle, ya da çevresinin baskısıyla örtünmek sorunda kalan kadının sırtını sıvazlayıp “ben seni destekliyorum” demeden önce bir kez daha düşünmesi gerekir. İyice düşünüp taşındıktan sonra hala başörtüsünü desteklemekte karar kılan kişinin ise en azından özgürlük söylemini kullanmaktan kaçınmasını öneriyorum.

İnsanların sürekli ilerlemeyi hedef aldığı bir toplumda bazılarının çağdışı davranma ya da geri kalma özgürlüğü bulunduğunu düşünmek ve buna izin vermek toplumun ya olduğu yerde saymasına ya da gerilemesine sebep olacaktır. Bu tarz bir gerileme akıl ve bilimin gerilemesine ve buna bağlı olarak insanlığın gerilemesine sebep olacaktır. Tarihte bazı toplumların belli bir uygarlık seviyesine ulaştıktan sonra bilimi unutup geriledikleri bilindiğine göre aklımızı kullanmadığımız taktirde bunun bizim başımıza gelmeyeceğinin de hiçbir garantisi yoktur.


b.e.e

.Eleştiriler & Yorumlar

:: özgürlük çok basittir.
Gönderen: YETER ÖZHAL / , Türkiye
2 Ocak 2009
Zeynep'e verdiğin cevap aslında senin özgürlük çizginin açık göstergesi.Her ne kadar çoğuna katılsamda,benim de okuduklarımdan öğrendiğim kadarıyla insanlar tarih boyunca inançsız yaşamamışlar.din olmadan önce de,doğadaki nesnelere,ya da doğanın kendisine inanıyorlar.güneşe,aya,toprağa,suya...vb.topluluk halinde yaşamak insana birşeyler öğretti.bunlardan biri de ortak paydada buluşmaktır.milyarlarca insanı ortak paydada buluşturmak ve sapkınlığı önlemek adına,özgürlüklere ket vuruldu.kanunlar,yasalar,örf,adet,din...vb bağlayıcı unsurlar konuldu.özgürlük sonu olmayan birşeydir.insanı aşırı özgür bıraktığında,birlikte yaşanılan toplumlarda huzursuzluklar çıkacaktır.herkes istediğini yapabilme serbestine ulaşacaktır,milyarlarca insanın,kendilerine özel kuralları ve yasaları...dünyaya ve doğaya haksızlık değil mi?din konusunda da,bence onu bireylerin kendi ÖZGÜR iradelerine bırakmak en doğrusu.sorduğun sorularla sen zaten biraz düşünmeye sevk etmişsin,bence çok iyi de etmişsin.

:: teşekkürler
Gönderen: deathalone / , Türkiye
1 Kasım 2008
güzel uslup ve tutarlı düşüncelerin bir araya geldiği yazıları okumak en büyük zevkim:) teşekürler

:: ÇOK BAŞARILI..TEBRİKLER
Gönderen: Nurcan Öztürk / , Türkiye
11 Temmuz 2008
Saçlar vardır bebeklerin başında Saçlar vardır genç kızların süsüdür Günah diye saklayamam onları Onlar benim başımın örtüsüdür..BEN BUNA BAYILDIM:)

:: saygılar..
Gönderen: zeynep / İstanbul/Türkiye
9 Ocak 2007
Allah'a inanan bir müslüman bu dünyanın bir sınav olduğuna (sınavlarda özgürlük olmaz) öbür dünyanın da sınav sonucuna göre gelen bir özgürlük olduğuna inanır... Ve müslüman bir hanım başörtüsünü sadece onu yaratan için takar ve bu bir erkeğin kendisini beğenmesinden ya da rüzgarın saçlarını uçurmasından daha harikadır... Başörtülü bir kız olarak söylemekten en çok hoşlandığım sey: bu dünyada ben örtünün altında pişiyor olabilirim ama bu dünyayı yaratan Allah cenneti kim bilir nasıl yaratmıştır, ben orada özgürce dolaşırken buradaki kısıtlı! güzellikleri yaşamış olan insanlara gelecek özgürce pişme sırası... Doğadan bahsediyorsunuz her hayvanın ya da bitkinin bir yaşam biçimi bir amacı ve bir düzeni var. Allah bunları onların içine koymuş oysa insana "tepki" vermesi için irade vermiş ve bir de kitap.. ki ne yapmaları gerektiğini bilsinler.. *************CEVAP************ Sevgili Zeynep, Öncelikle yazımı okuma zahmetine katlandığın için teşekkür ederim. Yorum yazma inceliğin için de ayrıca teşekkürler. Kendini ifade ediş tarzından eğitimli ve görgülü biri olduğun anlaşılıyor. Ben de kendimi bilimsel alanda yetiştirmeye ve fırsat buldukça edebi alanda konumlandırmaya çalışıyorum. Öncelikle sana inanç, tanrı ve din ile ilgili kendi düşüncemi açık bir biçimde belirtmek isterim. Bana göre; 1. Herkesin inançları vardır. 2. Herkesin inancı parmak izi kadar kendine özeldir. Yani biriciktir. 3. Tanrı bilinmeyendir. Yani bütün bilinçlerin üzerindedir. 4. Tanrı bütün bilinçlerin üzerinde olduğuna göre. Özellikleriyle tanımlanamaz. Dolayısıyla da ne varlığı ispat edilebilir, ne de yokluğu. Var olduğuna inandığın sürece kavram, ya da anlam olarak vardır. Ancak bu kavram ya da anlamın fiziksel bir karşılığı olup olmadığını bilemezsin. 5. Tanrı bilinmeyen olduğu için hiç kimse tanrıyla senin kurduğundan daha farklı bir iletişim kuramaz. Yani kimse tanrıya senden daha yakın olduğunu iddia edemez. Onunla dağda bayırda buluşup görüşemez, sohbet edemez, ondan -senin aldığın mesajlardan farklı- mesajlar alamaz. 6. Tanrı ile peygamberler arasında var gibi görülen ilişki tek taraflı olarak, peygamberlerin tanrıyı işaret etmeleriyle oluşur. Tanrı peygamberleri işaret etmemiştir. Din kitaplarında anlatılan mucizelere inanmak için hiçbir nedenimiz yoktur. Nitekim yaşayan hiçbir insanoğlu hiç birine şahit olmamıştır. Olması da mümkün değildir. Evrendeki her olay neden sonuç ilişkileri ile birbirine bağlıdır. 7. Tanrıya inanmakla, peygambere, daha doğrusu tanrıyla özel bir iletişim kurduğunu iddia eden birine inanmak aynı şey değildir. İnsanların çoğu tanrıya olan inançlarını, peygamber ve kitaplara olan inançlarıyla - farkında olmadan- özdeşleştirmişlerdir. Oysa bu ikisi arasında bir ilişki değil tam tersine bir çelişki vardır. 8. Peygamberlere inanmak aslında tanrının bilinmezliğini, bütün bilinçlerin üzerinde olduğunu yani olağanüstülüğünü reddetmek demektir. Bu aslında tanrıyı reddetmektir. İnsanın tanrı ile arasına bir kişi ya da bir kitabı sokması kaçınılmaz olarak peygamberi ve kitabı tanrılaştırır. İnsan artık tanrının kendisine bahşettiği duygu ve düşüncelere göre değil, bir insana ve bir kitaba bağlı olarak yaşamaya başlar. Bunlar benim bu konudaki fikirlerim. Üzerinde çok düşünülmüş olduğundan emin ol. Bu benim, ulaşabildiğim bütün din kitapları dahil, hakkında pek çok şey okuduğum bir konu. Zamanla oluşturduğum bu düşünce yapımı sana empoze edebilmem mümkün değil. Sana yalnızca sorularımı bırakabilirim. Sana güneşle, ağaçla, çiçekle, böcekle ve içinden gelen sesle hitap eden tanrıya göre mi yaşayacaksın, yoksa 1450 yıl önce yaşayan ve tanrıyla diğer insanların kurduğundan daha farklı bir iletişim kurduğuna inanılan bir insana dayanarak, ölümünden sonra kurulan bir komisyonun kaleme aldığı bir kitabın değişmez hükümlerine göre mi? Ya tanrı inandığın gibi kimseye aracılık görevi vermediyse? Ya kitaplar tanrı esiniyle ama insanlar tarafından yazıldıysa? İçindekiler tanrının sözleri değilse... Ya 200 yıl önce din kitaplarının insanlar tarafından yazılmış olduğunu kabul ve tasdik etmiş batı haklıysa? Ya tanrı başını örtmek için, senin başını saçla donattıysa ve o saçların da tıpkı bütün canlılar gibi güneşe ve oksijene ihtiyacı varsa? Ya bu dünyada boşuna pişiyorsan? Ya öbür dünya diye bir şeyin varlığı, tıpkı tanrının varlığı gibi bilinemez ise? Ya öbür dünya ile ilgili cehennem düşüncesi aslında seni yönetmek için uydurulmuş ürkütücü bir masalsa? Söyler misin Zeynep, sen başkalarının doğrularına göre yaşadığın bu yaşamı özgürce yaşamış olduğunu iddia edebilir misin? Başörtüsüyle piştiğini itiraf eden sen gerçekten özgür müsün? Sevgiyle b.e.e

:: Özgürlük Nedir Biliyor Musunuz?
Gönderen: Eymur Musal / İzmir
30 Nisan 2004
Ne güzel anlatım. İnsan başını önce bir takkeyle saklar bu yetmiyormuş gibi sıkıca sarar,üstüne ağırlık veren, yerlere kadar uzun parltosuyla yazın sıcağında yürürse, bunun adı nasıl özgürlük olur. Özgürlük: saçlarını rüzgarda uçurmak, denizde mayoyla yüzebilmek, Tanrımın yarattığı güzellikleri deneyimlemek yaşamaktır. Yaratmadığın özgürlüğü ben neden kısıtlıyayım. Ben umreye gittiğimde kıyafetimiz çok modern bir kıyafetti İranlı kadınlar modern Türkler diye etrafımızı sardılar.Hala onlar için üzülürüm. Size Saçlarımız şiirimden bir dörtlük yazmak istedim. Saçlar vardır bebeklerin başında Saçlar vardır genç kızların süsüdür Günah diye saklayamam onları Onlar benim başımın örtüsüdür. Sevgilerimle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgi Yaşamın Temeli / Dinlerin Doğayla Savaşı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kadınca! [Şiir]
Sahiplenmek Üstüne [Şiir]
Havada Sergül Kokusu [Şiir]
Bana Meydanı Göster [Şiir]
Dünya Düz Olsaydı [Şiir]
Bir Avuç Hayalperest [Şiir]
Çoktan Sırt Sırta Vermiş Olmalıydık [Şiir]
Korkunun Elleri Yapış Yapış [Şiir]
Biliyoruz [Şiir]
Kendini Sevdirmelerine Kızgınım [Şiir]


bee_bee kimdir?

Yazmayı konuşmaktan daha çok seven biri, araştırmayı, öğrenmeyi ve öğretmeyi seviyor, geçimini sevdiği bu işleri yaparak sağlıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Aklına gelen ilk iki isim Oğuz Atay, Nazım Hikmet Ran


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © bee_bee, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.