Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Goethe Özgürlük Nedir, Biliyor musunuz? Bir ülke düşünün ki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde başbakanı, üniversiteye başörtüsüyle, burkasıyla, çarşafıyla, peçesiyle giremeyen kadınların acılarından bahsediyor. Kadınları örterek özgürleştirmekten söz eden bir adam düşünün. Bir ülke düşünün, hayatının baharında bir genç kız, özenle taradığı güzelim saçlarını sımsıkı örten başörtüsü ile üniversiteye giremediği için okul kapısında özgürlük sloganları atıyor. Bir ülke düşünün halkı aydınlatmakla yükümlü bazı köşe yazarları umursamazlıktan, duyarsızlıktan ya da düpedüz cahillikten kaynaklanan bir akıl karmaşıklığı ile özgürlük kavramının bu denli yanlış kullanımına göz yumuyor, destek veriyor ve hatta kimi zaman aynı yanlışa kendisi de düşüyor. Bir ülke düşünün, her türlü önyargıdan uzak bilimsel çalışma yapma ve bilgilerini gelecek nesillere aktarma sorumluluğu olan üniversite elemanları içinde dahi, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan öğretilerin açıkça tehdidi ve zorlamasıyla örtünen kadınların, bu davranışlarının özgürlükle bağdaştığını savunan insanlar olabiliyor. Sizce bu insanlar özgürlüğün tanımını biliyorlar mı? “Özgürlük” kavramının toplumun farklı kesimleri tarafından farklı algılanmasıyla başlıyor karmaşa. Anlamını tam olarak bilmedikleri kavramların içini kendi dünya görüşlerine uygun fikirlerle dolduruyor insanlar. Bu sebeple gerici diye nitelendirilebilecek insanlar, kadının, burka, çarşaf ya da türbanla örtünmesini “özgürlük”, “özgür irade”, “bireysel tercih” gibi kavramların arkasına sığınarak savunuyor ve yine bu yüzden aydın diye nitelendirilebilecek kesim arasında dahi, kadının başörtüsünü sıradan bir aksesuar gibi algılayan ve “bireysel özgürlük” gibi ifadelerle böyle bir aksesuarı kullanma hakkı olduğunu savunan insanlar olabiliyor. Siz, özgürlük nedir biliyor musunuz? Türk Dil Kurumunun hazırladığı sözlükte bakın özgürlük nasıl tanımlanmış; Özgürlük; Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî: Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet. Şimdi, yukarıdaki tanımları dikkatlice okuduktan sonra, din, töre, gelenek gibi insanı doğduğu andan itibaren çevreleyen ve hem fikrini hem de eylemini doğrudan etkileyen dışsal faktörlerin yoğun hissedildiği ortamlarda yetişen bir insanın özgür olduğunu savunabilir misiniz? Afganistan’da burka giymeye ya da İran‘ da başını örtmeye zorlanan kadın için örtünmenin kişisel bir tercih olduğu iddia edilebilir mi? Herhalde günümüz Türkiye’sinde yaşayan en tutucu vatandaş bile bu tarz bir uygulamanın özgürlük ya da demokrasi ile bağdaşmadığını kavrayacak durumdadır. Öyle midir acaba? Açıkçası bu yazının odağına yerleştirmeyi düşündüğüm insanlar dinci, gerici, gelenekçi, tutucu gibi sıfatlarla nitelendirilebilecek insanlar değil, aksine bir biçimde aydın sıfatını taşıyan insanlardır. Din kurallarıyla yönetilen ülkelerde, kadınların, ilkel yasalarla örtünmeye zorlanmasının özgürlükle bağdaşmayacağını çok iyi bilen kimi aydınların ya da özel olarak bazı liberallerin Türkiye’de üniversiteye başı kapalı giremeyen kadın söz konusu olduğunda aldığı tutum birdenbire farklılaşmaktadır. Birdenbire bu mesele, nasıl oluyorsa, bireysel özgürlük meselesi olmaktadır. Bu konudaki kafa karışıklığının sebebi nedir? Özgürlüğün tanımı birdenbire değişmekte midir? Diyelim ki kadınların başı devlet eliyle ve zorla örtülmüyor, bu durumda bireyler kendiliğinden özgürleşmiş mi olur? Peki ya devlet kendi eliyle kadınlara bu yönde baskı yapacak beyinler üreten bir sistemi bünyesine katmışsa ve dolaylı olarak kadınların örtünmesini sağlıyorsa, bu uygulama özgürlükle bağdaşır mı? Kadının başını örtme meselesini bireysel özgürlükle bağdaştırıp meseleyi “bırakınız yapsınlar” yaklaşımı ile şıp diye çözen bazı sözde aydın ya da liberal dostlara yukarıdaki özgürlük tanımını tekrar tekrar okumalarını öneriyorum. Bu noktada özgürlük tanımına karşı çıkacak kafası son derece karışık bir sürü insan çıkabileceğini de tahmin edebiliyorum. Şöyle diyebilirler mesela “ sizin özgürlük anlayışınız ile bir başkasının özgürlük anlayışı birbirine uymayabilir”. Ya da biri “efendim mutlak doğru diye bir şey yoktur, yani siz düşüncenizin doğruluğuna nasıl bu kadar güvenebilirsiniz?” gibi bir itirazda bulunabilir. Zaten sorun da bu ya. Demogoji... Buna verilecek tek cevap “doğaya ve onun eğittiği insanoğlunun geneline bakın” olacaktır. Doğa insanı sürekli eğitir. Üşüyünce giyinir. Sıcaktan bunalınca soyunursunuz. Doğanın bu yönlendirmesiyle savaşmak anlamsızdır. Özgür olduğunda nasıl davranacağını bilmek istiyorsanız bir kadını ormanda tek başına düşünün. Hiçbir insan, kitap ya da yasanın yönlendirmesi olmadan nasıl davranacağını düşleyin. Sizce saçlarını örter mi? Ben hiç sanmıyorum... Dünyanın geneline bakıldığında baskıcı rejimlerin hükmettiği müslüman ülkelerin dışında her yerde kadınların doğaya uygun olarak sıcak havalarda açık, soğuk havalarda kapalı giyindikleri görülür ve sadece baskıcı rejime sahip ülkelerin kadınları doğanın ürettiği ve bir nevi doğal örtü olan saçının üzerine ikinci bir örtüyü örtmeye zorlanır. Tutucu bir çevrenin içine doğmuş, eğitimden mahrum kalmış ya da din öğretilerinin dayatmacı üslubunu kullanan bir eğitim almış, sindirilmiş, korkutulmuş, hayata farklı pencerelerden bakması engellenmiş bir genç kadının başörtüsüyle üniversite kapısına dayandığında attığı “özgürlük” sloganına destek vermek o insana doğduğu andan itibaren yapılan eziyete destek vermektir. Bugün “kendi inancım ve kendi kararım doğrultusunda başımı örtüyorum” diyen ve kendini özgür zanneden kadınların hiçbiri hayatının hiçbir aşamasında özgürlükle karşılaşmamıştır ve özgürlüğün tanımını bile bilmez. Bilseydi din öğretisinin etkisiyle ya da aile fertlerinin baskısıyla başını örtmezdi. Çünkü özgür olmak demek hiçbir etki ve baskı altında kalmamak demektir. Etki altında kalarak davranmaktan söz etmişken bir kadını başını örtmek için etkilemeye çalışmakla başını açmak için etkilemeye çalışmanın aynı şey olduğunu da söyleyebilir bu kafası iyice karışmış insanlar. Çünkü akılları o kadar karışmış ya da karıştırılmıştır ki “doğruyu savunmakla, yanlışı savunmak” arasında hiçbir fark görememektedirler. Doğru ile yanlış kafalarında yer değiştirmiştir. Oysa doğa doğruyu söyler. Önemli olan doğayı dinlemek ve ne söylediğini anlamaktır. Bazı kadın köşe yazarları mesela, asıl inanamadıklarım onlar, kendileri son derece modern bir hayat yaşarken hayatın dışına itilen kadınlara kendileri gibi modern hayatın bir parçası olmak konusunda destek vermek yerine, tam tersi bulundukları noktada yerinde saymalarını hatta daha da geriye gitmelerini sağlayacak biçimde başörtüsüne destek vermektedir. İnanılacak gibi değil. Madem o tarz bir hayatı yaşamalarını istiyorlar kendileri neden aynı biçimde davranmıyorlar, ya da eğer inanmıyorlarsa bu fikirlerini beyan etmek yerine neden onlara kapanmaları için destek veriyorlar, bir türlü anlayamıyorum. Bu insanlar ya iki yüzlü ve kötü niyetli ya da sadece kafası karışık, ben ikincisine inanmak istiyorum. Bu kafa karışıklığının en önemli sebeplerinden bir tanesi karşıt görüşlü insanların çok iyi demogoji yapmasıdır. Bu konuda ne kadar yetenekli oldukları, işlerine gelince özgürlük, demokrasi ve laiklik kavramlarını kullanarak önce kendi kendilerini, sonra etrafındakileri ve maalesef kendileriyle aynı fikirde olmaması gerekenleri de pek güzel kandırmalarından bellidir. Onların bu kavramlarla işi bittikten sonra kafası karışmış sözde aydınların elinde içi boş özgürlük, demokrasi ve laiklik kavramlarından başka bir enstrüman kalmayacaktır. Bizim için hala bir anlamı varken bu enstrümanları doğru dürüst kullanarak anlamlı sesler çıkartmak her aydın bireyin sorumluluğudur. Bu sebeple en azından kendine aydın diyen insanın, dogmatik sebeplerle, ya da çevresinin baskısıyla örtünmek sorunda kalan kadının sırtını sıvazlayıp “ben seni destekliyorum” demeden önce bir kez daha düşünmesi gerekir. İyice düşünüp taşındıktan sonra hala başörtüsünü desteklemekte karar kılan kişinin ise en azından özgürlük söylemini kullanmaktan kaçınmasını öneriyorum. İnsanların sürekli ilerlemeyi hedef aldığı bir toplumda bazılarının çağdışı davranma ya da geri kalma özgürlüğü bulunduğunu düşünmek ve buna izin vermek toplumun ya olduğu yerde saymasına ya da gerilemesine sebep olacaktır. Bu tarz bir gerileme akıl ve bilimin gerilemesine ve buna bağlı olarak insanlığın gerilemesine sebep olacaktır. Tarihte bazı toplumların belli bir uygarlık seviyesine ulaştıktan sonra bilimi unutup geriledikleri bilindiğine göre aklımızı kullanmadığımız taktirde bunun bizim başımıza gelmeyeceğinin de hiçbir garantisi yoktur. b.e.e
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © bee_bee, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |