Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP ----------------------------------- Zindan iki hece Mehmedim lafta Baba katiliyle baban bir safta Birde geri adam boynunda yafta Halimi düşünüp yanma Mehmedim Kavuşmak mı belki daha ölmedim Avlu.. bir uzun yol tuğla döşeli Kırmızı tuğlalar altı köşeli Bu yol da tutuktur hapse düşeli.. Git ve gel ..yüz adım.. bin yıllık konak Ne ayak dayanır buna ne tırnak! Bir alem ki gökler boru içinde! Akıl olmazların zoru içinde Üst üste sorular soru içinde Düşün mü konuş mu sus mu unut mu Buradan insan mı çıkar tabut mu? Bir idamlık Ali vardı asıldı Kaydını düştüler mühür basıldı Geçti gitti birkaç günlük fasıldı Ondan kalan boynu bükük ve sefil Bahçeye diktiği üç beş karanfil Müdür bey dert dinler bu gün maruzat Çatık kaş hükümet dedikleri zat Beni Allah tutmuş kim eder azat Anlamaz yazısız, pulsuz, dilekçem Anlamaz ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi bir yırtıcı zil Sayım var maltada hizaya dizil Tek yekün içinde yazıl ve çizil İnsanlar zindanda birer kemmiyyet Urbalarla kemik mintanlarla et... Somurtuş ki bıçak nara ki tokat Zift dolu gözlerde karanlık kat kat.. Yalnız seccademin yününde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz madem Öp beni alnımdan sen öp seccadem Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim senelik paydan Zindanda dakika farksızdır aydan Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük duman duman erisin! Peykeler duvara mıhlı peykeler: Duvarda başlardan yağlı lekeler, Gömülmüş duvara baş baş gölgeler... Duvar katil duvar, yolumu biçtin Kanla dolu sünger ....beynimi içtin... Sükut...kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyada nazar. Yerinde mi acep ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz Güneşe göç varda kalan biz miyiz? Ses demir su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir Ne gelir ki elden kader bu emir... Garip pencerecik küçük daracık; Dünyaya kapalı Allaha açık. Dua dua eller karıncalanmış Yıldızlar avuçta gök parçalanmış Gözyaşı bir tarla hep yoncalanmış Bir soluk bir tütsü bir uçan buğu İplik ki incecik örer boşluğu. Ana rahmi zahir şu bizim koğuş Karanlığında nur yeniden doğuş Sesler duymaktayım davran ve boğuş Sen bir devsin, yükü ağırdır devin Kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin! Mehmedim sevinin başlar yüksekte! Ölsekte sevinin eve dönsekte Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın elbet bizim elbet bizimdir! Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Pasa Ceten, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |