|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Üçüncü kişiler için yazılanlar. Geceyle gündüz arasındaki farkı bulmayı amaçlar çoğu zaman. Gecenin şehveti, yerinde duramazlığı, hayaller ve yaratıcılığı kamçılayan karanlığı. Gündüzün huzuru, durağanlığı, sakladığı potansiyel, gerçekler ve mesai saatleri.. Kendine gelmen çok uzun zaman aldı. Bir şeyler yapman gerekti, hala da öyle. Yalnızlık seni hiçbir kitabın, hiçbir kimsenin, hiçbir olayın başaramayacağı kadar olgunlaştırdı. Sen bu tarafta, diğerleri öteki tarafta, diğerleri düşman, herkes dahil, herkes hariç. Güneş tepede, gündüzdü.. En iyisini, en güçlüsünü, en saklısını geceye adamak güzeldi.
Karanlığı hiç gece yaşamadığından geceleri hep karanlık yaşadın. Seni aldatacak, senin öyle sandığın, sözlerini anlamaya çalıştığın, her defasında daha iyi tanıdığın, ve tanımak istemediğin halde tanıdığın insanlar yok. Seni, ahmak, budala zanneden insanlar yok. Oysa ki sen onları konuşmadan da anlıyorsun. Kelimelerin sahte anlamlarında gizlemeye çalıştıkları her şeyi ve her zaman ve günün her anında ağızlarına doladıkları kelimelerle aslında günün hiçbir anında hissetmedikleri duyguları anlatıyorlar sana. Bu karanlık, bu karanlık sana kimsenin hissettiremeyeceği, ne senin anlatabileceğin ne de onların anlayabileceği şeyleri hissettiriyor. En çok geçmişi anımsatıyor, belki tek bir ortak yanları var, her ikisi de karanlık yine de geçmiş ve gece.. Asla yönlendiremeyeceğin, asla yönetemeyeceğin bir muamma, bilinmez, onların bilemeyeceği, nedenlerini anlayamayacağı. Kısıtlı özgürlükte yaşanamayacak olanları yaşamak arzusu, yaşayamamanın sızlatan eksikliği. Kibir, adaletsizliğe kölelik, ilkel eşitliğe ihanet.. Bir tekmeyle kıçına, tutuşuyor beynindeki fitiller, bakakalıyorsun boşluğa, geçmişine dönüyor, anlık zaferleri, izafi galibiyetlerini anımsıyor ve sızıyorsun. Kendi yeteneklerini, dünyayı dize getirebilecek hünerlerini aklından geçirmeksizin, yeterliliklerini görmezden gelip boğulmaya razı oluyorsun bir rakı şişesinde, su alkol, alkol nikotin oluyor.. Uzakta kalmak, bencilliğinin ortaya çıkardığı varsayımlarla yaşamak. Bu noktadan sonra saplantıların egemenliğine giriyor hayallerin. Duyma zorunluluğunu günden güne daha çok hissettiğin pişmanlık, aldatma içgüdüsü. Bu daha çok ardında bıraktığın hayata duyduğun açlık ve henüz kendi benliğinin ağırlığını taşıyamayan birinin “aşk”ın beklentilerini karşılayamama korkusu.. Kafanı kaldırıp baktığında küçük evler ve büyük ağaçlar görüyorsun, evlerde dışarıdan huzur, ağaçlarda yaşam var. Mavi kaplamış doğuya bakan pencerelerini, ölümü görmeni istemeyen güzellikleri. Kalmak ya da gitmek sorunu değil bu! İkisi de çok kolay çünkü! Kendini çözmek amacın, nerede, kim tarafından çözüleceğin sorunu değil bu. Uykuya direnirken göz kapakların kaybolmuş yılları hatırlayıveriyorsun, o çok bulutlu her an yağabilecek akşam üzerileri, sigaranın sağlığa zararlı ve daha keyifli olduğu zamanlar. Bilincin sıfır noktasında olduğu zamanlar, kaybolmaktan çok bulmaktan haz ettiğin zamanlar. Eve dönüş öğleden sonraları güneş iyice kızarmış gölgeni uzatıyorken asfalta. Rüya tiyatrosunda aynalar götürüyor seni o yıllara. Aslında hep yanlış anlaşılmalar, hayal kırıklıkları bir ömür boyu. Balıklar: derinlerde gözü yok hiçbirinin, görünen yüzüyle ilgilenirler gecenin... kendine iyi bak!
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
kendimi kandırıyorum galiba!
Etkilendiği Yazarlar:
hiç!
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|