Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Bakislarimin öyle bos oldugunu hissediyordum ki... Sanki bir yerde tüm o duygular, bakisin yansitabildigi tüm o isik yok olmus; kaybolmus ve bir daha hic bulunmayacakmiscasina derinlere gömülmüs gibi... Nerede yaptim acaba o telafisi mumkun olmayan hatayi, hangi dali catirdattim sesiyle beni ele veren? Kafamda ürettigim sinek adeta kocaman bir örümcek oldu ve agiyla sanki beynimin tüm hücrelerine el koydu. Boguldugumu hissediyorum, kalabalikta bagirip sesimi duyuramiyorcasina… Bir seyler, daha önce varliklarinin beni mesut ettigini bildigim bir seyler artik yok sanki.. Neydiler yada kimdiler bilemiyorum,ama artik var olmadiklarinin farkindayim. Aslinda verdikleri mutlulugun tarifini bile bilmiyorum; ne cok istenilen bi esyaya kavusmus olmanin verdigi bir haz, nede karnin nihayet doymus olmasinin verdigi bir tatminkarlik… Sadece eskiden var olduklarini bildigim ama her ne kadar garip olsada ne olduklarina dair hic bir fikrim olmadigi; yine de hayatimda olduklari icin “mutlu” oldugum “sey”ler…. “Mutlu”… Tarfini bile yapamazken öyle olabildigimizi iddia ediyoruz, ne garip degil mi? Kocaman bir soru isaretinden ibaret olan hayatimizi bu ne idügü belirsiz seyin ardindan kosmakla geciriyoruz hep…Yakalayinca ne oluyor peki? Bir anlik bir huzura kavusuyoruz ve o ne idügü belirsiz seyi nasil yakaladigimizi bile bilmezken ayni o sekilde kaybediyoruz.. Kovalamaca; o basit ve bizi, hayatin ne kadar kötü yani olursa olsun yinede yasamaya deger oldugunu düsündüren yakalamaca oyunu en bastan basliyor… Bazen her insanin kendi kendine sordugunu düsündügüm ve sormasi gerektigine inandigim “NEDEN” sorusu geliyor aklima: "Neden ben?" "Neden biz?" nedir bu? nedir hayatin anlami? Sanki yeterince tartisilip düsünülmemis gibi benim aklimda da ardi ardina soru isaretleri cogaliyor ve yine ayni örümcek varligini sanki burdayim dercesine hissettiriyor… Icimde bir seyler kopuyor, paramparca oluyor ve ayni parcalar yeniden kopup yeniden parcalaniyor, sonu yokmus gibi, yap boz oyunu gibi… Bagirmak istiyorum haykirmak istiyorum ama kimsenin duymayacagindan korkuyorum ve susuyorum… Susup sabrediyorum ve korkum daha da büyüyor… Ummadigim bir yerde ummadigim bir anda patlamaktan korkuyorum… Sayilarini benim bile hatirlamadigim kadar cok olan “keske” lerime bir yenisini daha eklemekten ve geri dönüsü olmayan bir yola girmekten korkuyorum... Bir yandan düsünüyorum hayat kisa bagir artik bosalt icini diyorum kendi kendime… Sonra da o kisacik hayat bagirdigim takdirde hic bitmeyecekmis gibi gelebilecegi geliyor aklima… Celiskiye düsüyor ve susuyorum…Kendi icime haykirmaya devam ediyorum kimsenin duymadigindan emin bir halde. Gözyaslarimi icime akitiyorum ve biliyorumki kimse görmüyor, göremiyor…ve SESSIZ CIGLIGIMA ses verecegim günü bekliyorum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tacsiz Kralice, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |