|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
24 Aralık 2003
Benim Adım Fırtına
Önder Saraloğlu
1996 ve devamında Fırtına Vadisine kurulması planlanan santrala karşı verdiğimiz mücadelenin, yazı alanındaki örneklerinden biri. Şu an kazanmış durumdayız... |
|
...
BENİM ADIM FIRTINA
Benim adım fıntına,
Ben de bir ölüyüm.
Son nefeslerde söyledim; Ben Tanrının bu bölgedeki eliyim, onun dünyadaki cennetiyim. Kaçkardan denize bütün canlılara ben hayat veririm. Ağaçları ben büyütürüm, ekinlerinizi yetiştiririm, balıklarınızı beslerim, güzelliğimi sunarım sizlere, ruhunuza yaşama aşkı doldururum, denize can veririm, kuşlara yol olurum, yuva olurum, gördüğünüz ve görmediğiniz böcekleri ben doğururum, türlü türlü hayvanların anası benim. Çocuklarınızın neşesi benim… Koruyun beni…
Dinlemediniz. Öldürdünüz beni. Söylediklerimi ve gördüklerinizi unuttunuz. Tanrının eli olduğumu, ben burada olduğum için burada yaşadığınızı, bütün canlıların kardeş olduğunu unuttunuz. Sizi sevdiğimi unuttunuz. Size söylüyorum; bana ne yaptınız?
Şimdi çocuklarınız cansız sularımda yüzüyorlar. Önceki çocuklardan daha mutlu değiller. Bana bakıp bakıp eski günlerini yad eden insanlar da mutlu değil; umutlarını tüketmişler. Ruhları yorgun; göçüp gidenler yüzünden yalnızlar. Yalnızlar, çünkü diğerleri gittiler. Benim balıklarım gibi, yaşamak zorunda oldukları için gittiler. Türlü türlü çiçeklerimin, eşi bulunmaz ağaçlarımın, güzel kuşlarımın gitmeleri gibi, acıyla ve huzursuzlukla gittiler.
Kimsenin gidişine kızgın değilim. Hem, zaten ölüyüm ben. Onlar içi akamadım…
Bana bu büyük kötülüğü yapma hakkını nereden buldunuz? Bu vahşete seyirci kalma hakkınız var mıydı?
Eğer başıma gelenleri bilmiyorsanız, eğer elinizi koyabileceğiniz vicdanınız varsa, ruhunuzda hayatın değerini anlayabilecek güç ve büyük pişmanlığınızı göğüsleyebilecek yüreğiniz varsa, dinleyin beni. Dinleyin ki, henüz gelişimini tamamlamamış, geri kalmış zekaların ve şeytanın esiri olmuş ruhların bana yaptıklarını öğrenin. Öğrenin ki, benim kurmak için binlerce yıl emek verdiğim dengenin yıkılışına neden olan medeniyetinizin, karanlık vahşi ve kötü yönlerinden arınma şansına sahip olun. Kendinize mutlu olma şansını tanıyın
Önce ağaçlarımı kestiler. Yetiştirmek için bin beş yüz yıl emek verdiğim, ayakta ölüp diğer ağaçları besleyebilmesi için sel sularımla alıp götürmediğim ağaçlarımı canlı canlı kestiler. Çirkin şekilli demir direklerini dikmek için kestiler. O direklere gerdikleri tellere dokunmasın diye kestiler. Tanrının ve iyi kalplerin dokunmaya kıyamadığı yaşlı ormanımı yok ettiler. Dağlarımın içinde dinamitler patlattılar. Büyük bir sabırla çıplak taşların üzerine örttüğümüz topraklar, parçalanan taşlarla bir olup yolumu kapattılar. Öfkelendim, bendimi yıkıp taştım, önüme geleni yıktım. Talihsizliğime bakın ki; o güzel köyleri de önüme kattım, çocukları ve yaşlıları boğdum, kemerli köprüleri yıktım, ekili arazileri alıp götürdüm. Ama vazgeçmediler. Cezalandırdılar beni; dağların içine açtıkları deliklere hapsettiler. Görseniz öyle karanlık ve havasızdı ki; suyumun içindeki bütün can öldü. İçimdeki hava uçup gitti. Kaçkardan denize yolumu gözleyen canlılarım aç kaldı. Birbirinden habersiz kaldı. Değil tünellerden çıkarılan taş yığınlarını, sarsıntılar yüzünden yıkılan konaklardan arta kalanları bile taşıyacak gücüm kalmadı. Güzel sesimi, muhteşemliği yok olmakta olan vadimde yükseltemedim. Rengimi kaybettim. Durmaksızın üstüme yığılan toprakları isteksizce ve güçsüz, denize taşıdım. Utanç içinde aktım.
Ben sizin büyük ihanetinizle öldüm..
Peki kazandığınız ne? Benim ruhumun büyük yaşam gücünden daha mı önemli oldu kazandıklarınız. Sizden esirgemek zorunda kaldığım huzur ve mutluluğu özlemediniz mi? Bu ihtişamlı ve ileri çağınızın size verdiği hayat, benden çaldığınız hayat mı? İçlerinizde bağıra çağıra hikayemi anlatmaya çalışan şey, ben öldürülürken suskun kalan ruhunuz mu? Benim büyük acımı nasıl taşıyacaksınız?
Ama sırtınıza fazladan mutsuzluk yüklemek istemem. Başarabiliyorsanız, unutun her şeyi. Çağınızı ve insanlığınızı daha ileri götürecek kitapları benim ışığımda okuyun. Serinliğimin mutluluğunu tatmamış bedenlerinizi benim enerjimle ısıtın. Fabrikalarınızı çalıştırın. Mutlu olun.
Benim adım, Fırtına.
Haydi, benim ölümle aydınlanın.
...
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Söz gümüş, yazı altın. . .
Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski, John Berger, Bred Easton Ellis, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay
|
|
|