Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Yumdu gözlerini şehir, bir damlaya, ağlamaya yüreği temizleyecek, enkazı dağıtacak fırtınaya sonra. Usumdaki resim çizilemiyorsa bir kağıda, dilim alır ellerimi, bir sancı başlar yine: -Uzun bir yoldu geldiğim, hem yalnız. İstemeden uzaltılmış. Rastladığım arayollara sapmadan, kınamalara ve başka yol haritalarına kulak asmadan, başladığımız yerden giden düz bir yol... Bizden öncekilerin ağaçlara astığı acıları toplayarak, döktükleri gözyaşlarından can alan adsız çiçekleri sulayarak, ihanet taşlarında yere kapaklanarak. Sabır bir işkenceyse zamanın elinde, yılma. Kanıyorsa yaran, yaşayan yerin var demek. Ve umut önünde, yolun sonunda yaratacağın yeni insanda... -Bu yolu çok uzun yürüdüm ben. Yoldaşım yolun başında tökezleyip kalmıştı ve başka yollara sapmıştı. Yorulacaktı, anlayacaktı sonunda gidilecek tek yol olduğunu. Yaşamın bize yüklediği, bize bırakılanı geliştirip devam ettirmekti, anlayacaktı da, başka yollardan bize ne getirecekti kimbilir... Arayollardan birinden çıkıp gelecekti. O yolun sonunu birlikte görecektik. Halaya duracaktı rengarenk doğa. Ayrı yollarda da olsa, çoğalttığımız güzellikler yaşam bulacaktı. Dostluk yağacaktı gökten, sevda çatlamış tohum içimizde. Gülen gözlerini öpecektik çocukların... Yeni dostlar katıldı yanıma, kimisi çabuk tükendi, kimisi sessizce sürdürdü yolculuğu önümde arkamda. Ben onu arıyordum, arkamdaki ayak seslerinin ona ait olmadığını bilerek, başka bir yolda süren yolculuğun zorluğunu hissederek. -Sabır işkenceydi zamanın elinde, umut denilen yolsa sonu olmayan bir bilinmezlik. Yol tükenmedi, arayollar kapandı ama. Umudun rengi değişti, sabır bilendi geleceğe... Yolun sonu gelir de yeniden kurulursa yaşam, bende hüzünde dinlenmiş bir coşku olacak, o affedilmiş sevdayı taşıyacak göğsünde. Bilmediğimiz renkte bir yaşam kurulacak sonunda. ***** İkiye bölündü şehir, göğüm ateş topu sanki patladı patlayacak, çırpınmakta doğaya. Bir aşk diğerini öldürmekte. Bir saman alevi değildi, umudu yorgan-döşek yapıp yaşadı bunca zaman. Öldürülmekte, direndi çünkü: -Gri dünya. İyi-kötü, suçlu-masum, temiz-kirli, sevinç-öfke, sevgi-nefret. Net değil hiçbiri. Bu sitem niye? Öyle öğrendik zaten. Çelişkiler, karşıtların birliği, karşıtların mücadelesinden doğan gelişim. Bir de uzlaştırılabilir ve uzlaşmaz (antagonist) çelişmeler vardı. Keşke saydığım tüm bu durumlar antagonist olsaydı, sonunda bir taraf kazansaydı... Hem şimdi nerden çıktı bu sorgu? Diyalektiği yeniden kuracak değilsin ya! İyi derken kötüyü gördün, için ağlarken güldün. Şimdiki kural bu değil mi? -Aşkını gözünde büyüten bakış. Üç kişiydik o masada ve iki aşk. Biri doğmakta, çiçeği burnunda; diğeri yıllanmış, öldürülmekte... Aldanma. Herşey yalan olabilir, suskunluktan ve gözlerden başka. Gerekince her aşk kendini öldürmeli. Bu yüzden senin elin bana varamaz... Korkma. Amaç yalnızca öldürmek değil, önce zararsızlığını görmekti madem. Zararı varsa sana değil kendinedir. Korkma. -Eskidim, tükendim. Yeni olan onlar. El ele, ürkekçe, belki heyecandan. Suskunca, anı yaşamak ister gibi. Ve acıyarak. Eskiye, ölmesi gerekene. Bu da oldu işte, bir yara daha yüreğime. -Köyde doğup kentte büyümüş bir kadının ruhunu acıtan modernite, sen de eskimedin mi?- ...Ah Düş Çocuk! Anlamaz mıyım? Ben bu aşkın sonuna da ağlayacağım. ***** Karşıda aralandı bulutlar, şehir karaya bürünmeden azıcık ümit ver bize, aşk solmasın diye. -Evet Düş Çocuk, bir oyun bu. Hayat diye bize sundukları bir oyun. Hem de hilesiz dolansız bir çocuk oyunu, hile yapanın cezalandırıldığı. Ve çok aşamalı... Artık ayaklarım yerde daha sağlam, önümü de açıklıkla görebiliyorum. Çok uzun yürüdüğüm bu yol bir oyun çünkü... Yalnız bu oyunu yazanlar yürekleri unutmuşlar. Mutluysak oyuna devam edecek, acıyı görünce bırakıp gideceğiz sanmışlar. Bak işte! Acıyla, kanayarak devam ediyoruz. Çünkü biz “bu yolun sonunda doğacak güneşi görüyoruz.” -Düş Çocuk, oyuna devam... Hayatı ciddiye alan, böylece onu zorlaştıran kendini bilmezler(?)den biriydim. Bak ne oldu... Dizlerim kanadı, gözlerime toz da kaçtı. Ama anladım ve bu nedenle artık daha eğlenceli. Oyuna devam. -Bak! Ritm yükseliyor... Oyuna devam... Devam... Mehtap B. Aydın Mayıs 2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehtap B. Aydın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |