Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
Anevrizma Köpeklerin ayışığındaki sesleri uyutmuyor taş tanrıyı. O karanlıktan gelen sesleri geçmişten gelen vicdan azabıyla bir tutuyor. Gece yeni başlıyor taş tanrı! Hiç bir katedrale sığamazsın... İhanet geceye yüklendi alabildiğine. Kutsal olduğunu sandı bir an için. Sessizliğin içindeki iğrenç fısıldıyor gecenin kulağına. O iğrenç ki, her sözü kendini yıkayan bir sürtüğün pisliğinden daha kirli... Beni yalnızca düşlerinde öldür. Ateşin kavurduğu uykunda tek silahın yine benim. Artık vakit tamam. Bedenlerimiz sinema salonunda kıvranan bir sırtlan. İçimizdeki katili ortaya çıkaran, hiç bitmeyecek bir öykünün tek tanığı teşhirci. O zamanla mekanın eridiği karanlığın efendisi... Taş tanrı insan olmak istiyor. Yılan ise zehrini akıtmak. İkisi de aç. Taş tanrı olmayan cennetin düşüşünü izliyor. Yılan ise zehrindeki fahişeyi dışarı çıkarmak için ruhunu satmaya hazır. İstediğin kadar giyin. Vicdanın kirli ve çıplak. Sol elin orta parmağı gibi rut.. Benliğindeki gizli yılanla ilişkin bir çocuğun bedduasında yıkılacak. Sarkıntılık etmeli sana ve iğrenç ruhuna... Sinema.. Üçüncü göz. Gizli aşkın doğum sancısı çektiği ve yılan gibi kıvrandığı karanlıktaki salon. Sürtük ve sevgilisinin izlendiklerini bilmeden seviştikleri agora... Uğursuz bir gece gibi, kimse duymasın diye saklanarak kendi gölgesinin arkasına, ay ışığından habersiz... Kurtların dişlerinde iki satır hayal oldu. Uçkuru ellerinde... Öldüğüne tek tanık salya akıttığı çirkin düşüncesiydi. Kendine ait olmayanı almaya çalışan bir çift göz gördüm. Alabildiğine aç ve arsız. Aldığı ise ondan daha aç. Almayı teşvik edenin salyası ise bir orospunun çamurdan kanı gibi pis... Yılanın yol gösterdiği an, ihanet ve şehvetli yasaklar bedenim ve taştan kalplerin en sevdiği meyveydi artık. İncir yaprağı önlerini örttü ama yasak Aşk duygusu taştan tanrının mirasıydı. İncir ağacı ağlamaya başladı. Taş tanrı çok konuşuyor.. Çok korktuğu için çok konuşuyor.. Artık atacak çığlığım kalmadı çocuklar için. Onlar bu sahtekar cadının maskesini parçalamak ve çürük bedenini kanatmak için büyüdüler. Şimdi üzerlerine düşen iş saf sevgiyle kendi çocuklarını büyütmek. Yılan taş tanrıya umarsızca tapınıyor. Çocukların nefesi yırtıyor geceyi. Ve bir dişi köpeğin kıvranan erkek arzusu... II. Bölüm Prelüd Başlangıçta hiçbişey yoktu. İnsan zamanı ve taş tanrıyı yarattı. Taş tanrı da kaldıramayacağı kadar ağır bir taşı. Ödeşmeleri pek dehşetli olacak. Mihver ve mahreki güneşten gelen ışıkla üst üste bindiğinde. Sahtekar yılan kendini melek yapma telaşı içinde... Sicim gibi yağan yağmur korkuları körüklüyor. Gece olduğunda sinsice buluşuyor kötülük karanlıkla. Beyaz renkli masum çocuklar uykudayken öpüşüyor karanlık.. Umarsızca göstermeye çekinmiyor fahişeler bedenlerini. Oysa ki umarsızca ihanet edenler daha çok fahişe diğerlerinden. Taş tanrı ruhlarını böyle oydu çamurdan... Pis bir çanağı yalayanlar dillerindeki zehri kalayla karıştırıyor. İğrenç sözler kulaklarında irinli bir böceğe dönerken. Sahte sevgiler sadece körlerin gözlerinde ışıldayan hamile bir yılan gibi. Taş tanrı piç bir sabahta yalnız kaldı. Yılan ilk kez evrenin sırrını kursağında hissediyor. Görkemli bir mağaradan çıkan tek şey koyu bir karanlıktaki gölgeydi. Evrenin efendisi tahtında hiç olmadığı kadar uykusuz oturuyor.. Başka bir kalp isteyen fahişeler gördüm. Elmanın diğer yarısını onlar ısırdı. Yılan taş tanrının siuletinde ve altından bir ihanetle sundu onlara yasak rüyaları. Batmak üzere olan bir hayatın terketmeyen tek faresiyim. Ne körüm ne de içgüdüsünü yitirmiş. Taş tanrının yılanı beni yutmaya geliyor. Gece sabaha ulaştığında hiçbişey değişmedi. Dünya içinde hala bir sürtük egosu var. Kalabalığın içinde gizli kaldık dediler. Oysaki köpeklerin işediği duvara vuran gölgelerinden akan ruhlarının kirini herkes gördü. Onlar artık çıplaktı. Yılan ikisininde içinde... Bedenleri de niyetleri gibi kirli çürük ve adi... Hayata dönemezsin artık taş tanrı. Gerçekten sonsuza dek gizli kalacağını mı düşünüyorsun gizeminin? Sen artık sıradan bir hayatsın. Hiç olmadığım bir ormanda sessizce keyfini çıkarıyorum sen olmadan. İronik bir oyundu bana söylerken yalanların. Kutsal taşın altı oyulduğunda devrilen senin ikiyüzlü sözlerin oldu. Artık taş tanrı değilsin. Herkesin parmakla gösterdiği bir sürtük belki, belkide sevgisiz bir fahişe... Şiiri sevdiğini sanırdım. Meğer benden nefret ediyormuşsun. Şiirler seviyormuş gibi yapanlara yazılmamalı taş tanrı. Taş tanrı yüzsüz, o bir sahtekar.. Oniki memesinden akıttığı bolluk, artık gizemli olduğunu sandığı çirkinlikleri suluyor.. Yılan elmayı ısıranla değil uzatanla sevişiyor... Taş tanrı tahtında kirli bir çanağı yalıyor... Yalanı alkıştan ayıran nedir? İhaneti yaprak dökümü gibi hissederken taş tanrı gördüğüne inanıyor.. III. Bölüm Mist Bekle! Kim olduğumu bilmiyorsun. Hiçlikten gelip ben olmak isteyen yazana söyle ; Hayat adil değil. Taş tanrı hepimizden özür dilesin...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ozan Bilmiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |