..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Nail Varal




22 Ağustos 2012
İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni  
Cinayete kurban giden kalbimin yaraları güz sancılarıyla kanamaya başlayalı kaç gün oldu unuttum, yâda kaç yıl, sahi kaç asır oldu bu cehennemde yanalı?

Nail Varal


Ölümsüzlüğün şifresini laboratuarlar da değil gözyaşlarımızla yıkadığımız secdelerde kırdık biz. Sonsuzluğu sonsuzlukla çarpıp ab-ı hayatıyla dirilttik meyhanelerde çürüyen bedenlerimizin hücrelerini. Her gün ruhumuzun kaldırımlarında gölgelerimizi seviştirip, aynaların yansımalarında doğurduk aşkın çocuklarını


:AFFJ:
Ey sevgili, ayrılık benim talihime düştü düşeli ruhum kış acılarının bıçak soğuklarıyla doğrandı her gece. Çatallanmış sesim Roma’dan Moskova’ya, Çin Seddi’nden İstanbul’da kadar rüzgar sesleriyle seni aradı. Seni sordu coğrafyalarda çiçek açan lale bakışların mor renklerine. Şehla bakışların iç çekişlerinde irkildi pastel düşlerimin gaspa uğramış nihavent şarkıları. Şartlı isyanlarımın tuna boylarında büyüttüm zehir sözlerinin gerilla duruşlarını. Körpe ceylanların korkulu rüyalarına sürdüm gülistan yüzünün emniyet aşılayan gülüşlerinide öyle sevdim seni ben. Seni uykusuz gecelerimin sessiz çığlıklarıyla ninileyip uyuttum. Zehir gözlerinin uçurumlarında bekledim. Dipsiz kuyularının kör noktalarında Yusuf oldum, kayboldum, bul beni.

Ah karanlık kuyum kayıp kentim, büyüyen sevdam, yeşeren düşüm, ebruli gülüşüm benim!

Biz; son sözü söyleyen savaşçının mızrağını yere saplayıp soluklanması gibi, ayetlerin bağrına saplayıp yeminlerimizi, hicazkâr türkülerde ölümsüzleşen iki deli âşık olduk seninle. Kutsal kitapların okunmamış sayfalarına döktük sevgimizin yitik alfabelerini de, öyle okuduk aşkın yazılmamış kitabını. Yağmur ormanlarında sarılıp birbirimize kor ateşler gibi yanarak tutuşturduk tüm katran karası ölümlüleri. Sancılı doğuşlar yaşadık seninle, milenyumdan kaçırıp kuşların masum bakışlarına gizledik cüzamlı iniltilerimizi. Etlerimizi kesip kanayan yaralarımıza bağladık. Bin defa astık kendimizi bakışlarımızın urganlarında. Bin defa kör kuyulara atıldık ta aşk elinden, yine ölmedik.

Bize ölüm yok sevgilim!

Ölümsüzlüğün şifresini laboratuarlar da değil gözyaşlarımızla yıkadığımız secdelerde kırdık biz. Sonsuzluğu sonsuzlukla çarpıp ab-ı hayatıyla dirilttik meyhanelerde çürüyen bedenlerimizin hücrelerini. Her gün ruhumuzun kaldırımlarında gölgelerimizi seviştirip, aynaların yansımalarında doğurduk aşkın çocuklarını. Göğü toprak, yeri mavi bir bulut yaptık bir kere. Şimdi kim öldürebilir bizi söyle? Ya kim sevdasını milyonla çarparsa sevgimizin zekâtını elde edebilir sevgili?

Ferhat bileydi ah sana taşıdığım aşkımın büyüklüğünü kazmayı dağlara değil kalbine vururdu her sabah. İnan ki bu deliliğimin uslanmaz yanlarını görseydi mecnun kum yığınlarının altında yiter giderdi. Ruhsat’i ağlamayı unutur, Kerem kendisini bin parçaya bölerek yollarıma dökerdi.

Giryanım ey yar ateş-i aşkından.

Cinayete kurban giden kalbimin yaraları güz sancılarıyla kanamaya başlayalı kaç gün oldu unuttum, yâda kaç yıl, sahi kaç asır oldu bu cehennemde yanalı? Toprak gibi yarılan bağrımdan volkanik kraterler fışkırıyor durmadan. Harabeye dönmüş bir kentin yıkıntıları arasında seni arıyorum âmâ gözlerimin nuruyla. Devrilmiş cümleleri kaldırıp otoban kenarlarından bu aşkın ölümsüz hikâyesini yazıyorum ben sana. İçimin kalıntıları arasında iki büklüm kıvranan acılarıma merhemler çalmıyor kendi haline bırakıyorum. Nil’den Fırat’a uzanan bir istila bakışın görgü tanıklarını biriktiriyorum yamalı cübbelerimin ârâm diplerinde ben sana.

Vallahi yalan değil gözlerin!

Bir masal değil, hikâye değil, efsane değil gördüğüm. Allah’ın varlığı kadar gerçek yine onsuzluk kadar bir azap, yaşamak kadar ağır ölmek kadar hafif bir hiç, bir linçtir gözlerin. Ben şahadet ediyorum ki sen bakarak ta öldürürsün insanı. Senin dalgalı saçların da yağlı bir urgan gibi darağaçlarına bağlayıp sallandırır insanı. Senin sözlerin de bir cellât, senin sözlerin de bir inat, senin gözlerinde kıyamet gibi darmadağın eder insanı.

Saatleri geri almaktan yoruldum.

Seninle geçirdiğimiz zamana sarıyorum yılları. Tüm vakti serseri bir mayın gibi gidişinin saatine ayarlıyorum şimdi. Mayıs sancıları sararken kalbimin beşinci mevsimini, ben yaralı bir ceylan gibi içinin ırmaklarına iniyorum doğudan. Maktulü belli olmayan bir cinayetin izlerini taşıyor kalbim bin yıllık yazıtlarda, oku beni.

Ey gözlerimin karasına sakladığım sevdiğim! Ey metropol şehirlerin soğuk taş zeminlerine sancaklarından sıcak bakışlar döken beyaz gülüşlü dağ gülüm!

Sana ulaşmak için kabaran okyanusları geçtim yelkensiz, dağları aştım kolsuz kanatsız, elsiz, ayaksız. Kutuplarda karlar altında kaldım da bin sene sana öyle geldim hesapsız. Hadi üşüyen bedenimi kıyamet suresiyle ısıt. Hadi İnşirah suresinin serinliğini dök aşkınla harlanan yüreğimin üstüne ki soluklanayım bu gece.

21.Ağustos 2012 – 23:47



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ebruli / Arsız Bir Nefesleniş
Ebruli / Sevmiyor Ressamlar Seni
Değmesin Gözlerine Ayazlar
Görkemli Bir Saltanat Gözlerin
Kirpik Uçlarımla Dokundum Sana
Gülüşlerinin İntiharında Büyüttüm Seni Ben
Ebruli / …ve Sen Gittin
Neydi Sevmek?
Arşın Altında Yıkadık Tenlerimizi
O Evrensel Bir Anlamdır


Nail Varal kimdir?

Her yazım, karbeyaz gülüşe sahip olanın ardından ona dair esintiler sunmaya onu resmetmeye çalışmaktadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Kendi Hayatım


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nail Varal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.