Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Evvel karanlığın beşiğindeyken Şafağı Atamla ördün Ankara Tarihin içinde beyaz bir sayfa Özgürlükler için vardın Anakara. Kaleden geçerken rüzgâr serinden Ay gibi doğuyor tarih derinden Kalbi taş olanlar oynar yerinden Karanlıkta yanan nardın Ankara. Zor güne umudun mührünü vurdun Ulustan dünyaya elini verdin Tüm dünya halkını kardeşçe sardın Yayılır keçinle kurdun Ankara. Mustafa kemaldi ağızın dilin Cumhuriyet oldu ışığın yolun, ltı ilken idi dalında gülün, Kirliliğe yağan kardın Ankara. Dikmen, sırtlarından yandı meşale Halk tek yürek oldu verdi el ele Mustafa Kemalle tükendi çile Başkentle murada erdin Ankara. Roma hamamında tarihin izi Ankerdi ilk adın, çapadır yüzü Yunanca anguri hıyardır özü Nice kültürleri sardın Ankara. Her şey vatan için diye haykırdık Halklarla tek yürek, Egeye vardık Cumhuriyet ile yaralar sardık Anadolum için yardın Ankara Papazın bağında sevdamdı üzüm Demokrasilerde aranır çözüm Dikmen sırtlarında arıyor gözüm Mustafa kemali gördün Ankara. Hayli çetin yıldız dağı yolları Seymenlerin kalkar, aşkla kolları Şifadır Ayaşın termal suları Suğuksu parkında terdin Ankara. Kızılayda akar gör insan seli Kimi leyla, mecnun kimisi deli Güven park başımda bir kavak yeli Gönül eğlenecek yerdin Ankara. Sevdalımdın aklım baştan aşırdın Sevecen gönlüme ateş düşürdün Çocuk düşlerimde seni yaşardım Her daim düşüme girdin Ankara. Aydost, yaylasından, çamlığa çıktım Keklik pınarından çağlayıp aktım Kuğulu parkında gönlümü yaktım Anıt kabire yüz sürdün Ankara. Kızılca hamamın şifamız olur İnsanlar derdine dermanı bulur Çubuk barajından sularım gelir Gözlerimde ışık ferdin Ankara. Yüreğim kuş gibi gönlüm kafeste Özgürlük vuruldu her bir nefeste Dünya tozpembe her şey aheste İçimde tutuşan hardın Ankara. Nisanda umuttur düşen her damla Atakule de mest olmuşum, demle Gayrı adın dilde yanar sitemle Siyasilerinle yordun Ankara. Mamakta canları sorguya çekip Devrim ilkesini inkilap yapıp Oniki eylülle umudu yıkıp Kolumu kürekten kırdın Ankara. Ne istedik sizden söyleyin paşam Eşitlik özgürlük kardeşçe yaşam Yarınlara uzak, kalmadı neşem Bozulmuş tuz tadı çordun Ankara. Umudum hız kesti yönler değişti Kurt kuzu oynaştı çakal yerişti Hak açlardan alıp, toka verişti Emekçiyi hayli gerdin Ankara. Marşandizden öte ekilir yonca Orman çiftliğinde soluyor gonca Gün günü aratıp duruyor anca Neden defterimi dürdün Ankara. Natoyolu, Ege, derdi bitmiyor Ezen hayli güçlü gücüm yetmiyor Seyran bağlarında, keklik ötmüyor Bulunmuyor gayrı merdin Ankara. Bankalarda esir halkın her ferdi Kredi kartları bitmiyor derdi Tefeci ülkemde her eve girdi Yüreği ateşe verdin Ankara. Çankaya, Kızılay, Cebeci Mamak, Herkes çıkar için oluyor yamak Öfkemizden ne diş kaldı ne damak Hicap perdesinde, ardın Ankara. Anıttepede çok hayaller kurdum Kurtuluş parkında çiçeğe durdum İş yasası diye budandım durdum Emekçiye bakar kördün Ankara. Gençlik parkında çay beylere demli Emek yaralıdır gözlerim nemli Sanayide yaşam gör ki elemli İşçiyi ocağa sürdün Ankara. Ne umutla geldim, Ankara sana Aldın beni sürdün, yoza yabana Beni tanıdın mı? Anlatsan bana Her gün batımında mordun Ankara. Emek söz olunca halklar yasaklı Uçkura gelince şerefsiz haklı Bir nokta içinde cahilin aklı Bitmez cehaletin derdin Ankara. Gayrı yaralara sürülmez merhem Dört mevsim yaşıyor şu yoksul çehrem Düzen beni bana saydı namahrem Suyun abdest tutmaz kirdin Ankara Utanç duvarına vurdum başımı Yiğidim; haksızlık döker yaşımı İçimde yangında zaman aşımı Acımı katlayıp dürdün Ankara. Şükrettikçe düştüm her daim dara Bir gül gibi sürdüm yüreği nara Pirsultanım gayrı, sarılmaz yara Nasıl yandığımı gördün Ankara. Mevsimler hazandır sanayilerde Ostim de emeğin yüzü yerlerde İnsan hakkı yok ki, varsa nerede Her dönem işçiyi vurdun Ankara. Ozan Vurguniyim Ezilir halklar Emeği kemirir şu karnı toklar Her gelen derdime bir daha ekler Postumu meydana serdin Ankara… İbni Haldunun şu güzel sözlerini örnek verecek olursak .Devlet büyüklerine yaranmak kaygısı tarihçiyi yanıltır bu kaygı kötüyü güzel gösterme çabasını doğurur. Tarihçinin işi, tarihi güzelleştirmek değil olduğu gibi anlatmaktır!...... Ozanın Görevi güzelleme yazmak değil, Tarihini olduğu gibi anlatmak. olduğu bilinciyle bu şiir kaleme alındı, mademki biz halkın gözü kulağıyız öyleyse her şeyi görmek zorundayız, Hallacı mansur. nesimi. Şeyh bedrettin. pirsultan gibi!.. Yarına dair,Özlemlenin yerini kaygıların ve çaresizliğin aldığı bir zaman tünelinden geçerken, tuplumsal çöküşlerde hızla büyüme yaşanması gerçeklerin üzerini güzelliklerle örtmemizden kaynaklandığı için, bu gün İnsan emeğinin böylesine ayaklar altına alınması. ve ülkemizdeki tüm OSTİM gibi sanayılerde Yaşadığımız pencereden yansımaları, Ankara destanı olarak yansıtmaya çalışitım!.. Belki alışılanın dışında çok uzun bir şiir oldu bu yüzden Adını Ankara Destanı koydum. Kanayan her yaraya bir parça olsun dokunabilmek adına!................ Ankara Konulu Şiir yarışmasında 2 mansiyon Ödülü.. Abdullah Oral
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © abdullah oral, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |