İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Ve en sevdiği filmleri getirir gibi aklına, Soğuktan üşüyen bie kız çocuğu Rüzgarda vardı ama öylesine duvarları büyük şehrin giriş kapısında, Hayallerime yer yoktu, Geceye bembeyaz damgasını vuran kar vardı,sessizliği ezberlercesine, Kızın alınyazısında, Şehrin ışıklarında üşümek vardı yalnızlığın bilinmez taraflarını hiç ama hiç, Yaşamamışcasına, Sinemalarında karanlık korku filmlerine benzer yüzler vardı, Soğuk ve asık yüzler, İfadesiz bir şehirde,ifadesiz bir filmde oynar gibi,ifadesizlik hakimdi Belirsiz suratlarında, Öte yanda bir köşesinde şehrin sıcaktan bunalan insanları vardı, İçten kopuk dıştan ayrık, Düşüncelerinde yarın yok,bugün bitmese hayallerinde diyen koskoca Bir karamsarlık vardı, Dumanı tüten dört duvar arası mutluluklar vardı şehrin gecesinde, Flu renklerde, Oysa ben yoktum bu şehirde dercesine yolları sıradan kaplayan ışıkların, Belirsiz parıltıları altında,ışıksızlıktan yakınan düşünceler gibi Kör ve paslı duygularımla, Aranılan ayakizlerinde kız çocuğunun çamurlu duygularını yansıtan Film afişlerinin yırtık resimlerinde yokolurken, Bu şehirde yaşamak, Geceden kalan yaşama savaşının güne ezberlenmiş sıradanlığı vardı, Bu şehirde yaşamak,bir film afişinde yollara haram bir arabanın, Farlarından bakmak değildi hayata, Bir bank'a oturup martıları hayal ederek denize karşı şiir okumak hiç değildi, Hep aynı kaldırımlar üzerinde hep aynı şekilde düşerek,kalkarak Zamanı linç etmek değildi, Yaşamak bu şehirde düşünebileceğin gibi hiç değildi, Gün ötesinde sakladığı yanlarını vururdu rüzgara karışıp beyaz sessizliğe Beyaz renginden hiç utanmaz sayılırdı, Çoğu bedenin savaşçı,asık suratlı düşlerinde Özlemek bu şehirde hiç bitmeyen bir hikayenin yazarını kırmızıya boyamak Gibi birşeydi aslında, Dört dolara adam öldürmek kadar ifadesiz gecelere figüran olmaktan Çok uzaktı bu şehir, Upuzun ışıklar altında kısacık saçlarıyla,yapayalnız kız çocuğuydu umutlarım, Mide bulandıran sarhoşlarını atardı geceye sokaklarında, Barlarında hep aynı terane,aynı suratlar,hep aynı hastalıklar çoğalırdı sabahlarına, Yaşamanın ötesinde, Şehrin bitmeyen senfonisinde,ağlamayı unutan zamansız bedenler, Bir parça ekmek için bu şehrin en mutena alanlarında ölüp giderlerdi, Kimseye anlatamadıkları hatıralarına sebepsizce gülüp geçerlerdi, Gözleri vardı şehrin karanlık dolu gecelerindeki yalnızlıklarında, Bebek çığlıkları yükselirken varoşlarından, Ve en güzelini hayal ederken, Genç kızları çok uzaktayken çocukluklarından, Bu şehrin ışıklarından çok daha anlamlı, Yaşamaya alışmıştı her çehrenin katil insanları, Ve hep aynı yerde enselenip, Aynı yere dönerdi ruhsuz,vicdansız,bedensiz ayakları Mevsim kış aklım sonbahardı bu şehirde, Ve yaz'dan kalma üç-beş sarhoş az ilerilerde, Gülümseyen hep aynı kız çocukları, Aynı kahvenin hep aynı gürültülü maç saatleri vardı bitmeyen gecelerinde, Oysa hala mevsim kış,aklım hiç olmamıştı bu şehirde, Böylesine en uzun yalnızlık gecelerinde, Bu şehrin uzun upuzun ışıkları vardı yol boyunca, Hiç sönmeyen sabahlara kadar Çapulcuların,serserilerin sessizliği bozan sözlerinde, Şehrimde yaşamak, Gözlerim önünde parlayan tüm ışıklardan daha karanlıktı, Aydınlığı aramaksa soğuk gecelerinde, Sadece aptallıktı, Sonra bu şehrin insanları vardı,küçük kız çocuklarının yürüdüğü,koştuğu, Çamurlu yama yollarında, Hayatlarının ışıklarını arayan sahtekarlıkların peşisıra, Gölgelerinde ardarda, Mumlarla ortaçağ oyunlarını oynatan, Minyon suratlı,kütüphane arşivlerinde tozlanmış yıllarıyla esrik gözyaşı ve, Yamalı çarıklarıyla sözü geçmeyen şehrimin,ağızları kelepçelenmiş, Umutları sömürülmüş,kuştüyü yastık düşleriyle sabaha varan hayallerinde, Kapısız insanları vardı, Günbegün çoğalan yosma dolu elli santimlik kaldırımlarında, Pırpır eden sokak lambaları altında, Bu şehirde el yazısı ile yazılıp okunamayan her şiirde bir ünlem gibi, Her yağan yağmur'a yenik sessiz bir pandomim ustası ayarında, Şeytan kılığında kurallar vardı, Binlerce kız çocuğunun Binlerce erkek çocuğunu aldattığı zamanlarında, Geceleri ayrı mekanlarda düşünen,düşünmeyen,gören görmeyen, Görünmek istemeyen hayatın, Elleri bağlı işsiz güçsüzhayal dünyasında yaşayan umutlarıyla, Yelkenlerini suya salan bir gemiden en son atlamaya çalışan kaptan kılığında, Kuralları vardı bu şehrin, Tüm bedenleriyle iki ayakları üzerinde yama dolu asfalt yollarını arşınlayan, Bir gitarın en güzel melodilerini,gökyüzüne yansıtan rüzgarlı yağmur dinletilerinde, Karanlık yüzleri aydınlatıyordu gece, Yıldızları katledipte, Bu şehrin caddelerinden ne şiir kalpli insanlar geçerdi, Oysa yüreğimle bir atar sandığım, Vururken geceye çalmış ışıklarından sahipsiz gölgeler vitrinlerine, Yağmurları bile çamura bulanmış,karamsarlık dolu yarınlarına, Beyaz bir güvercin tazeliğinde, Tüm çekingen yürekli asfalt şairleri gibi, Yalnızlığa okurdu tüm aşk şiirlerini, Bu şehirde zaman geriye giden bir tren gibi,boyutsuzca, Yapayalnız oyunların birer birer son bulduğu kırık piyano tuşları naifliğinde, Kararsız ölümlerin ayaküstü sevişmelerini hatırlatırken, Sonbahar yaprakları gibi her yüreğe, Bekleyen ve hareket eden her bedenin,her vücudun her zerresinde, Dumanları beyazlaşan sahipsiz ruhlar yükselirdi şehrimin sahipsiz yerlerinde, Yaşamak ve onu çağrıştıran herşey, Gözyaşına boğulup düşünmek gibi,interaktif paylaşımları, Caddeler boyu eskimek kadar, Korkudan terkedilmiş evlerine bıraktığı hüzünlerinde bir maymun iştahı ile, Yalan ve düzenaltı illegal karışıklıklarını bir yerlerinde içine sindiremeyen İnsanları vardı bu şehrin, Ölümü kabullenemeyen diğerlerinin haysiyetsizliklerini bile bile, Tiyatrolarında tozlu perdeleri ve yeni yüzlerinde eskiyen hatıraları ile, Sokaklarında terkedilmişayak izleri sıcaklığında, Yalnızlıkların itilmişliklerin durgun akşamlarına, Bir ucu yanık nostalji mektupları sessizliğinde dekore edilmiş çırpınışları getirir Kimbilir belki de, Bu şehirde yaşamak, Nefes alıp verişlerdeki solgun taraflarını hayatın, Yalınayak çiçek satan kız çocuklarında, Ve mezar başlarında,rüzgara sırtını dayayan mumların, Eriyen zahiri umutlarında aramak gibi değildi, Bakışlara yazılan sahipsiz şiirlerin unutulan şairleri gibi Büyümenin kıyısında oynadığım, Saklambaç öykülerinin basit günlüklerini yakardı, Yasaklanmış caddelerde, İzmarit avı ve gazoz şişelerinin geceye taşınan öyküleri adımlarımın ucuna dokunan, Dahasında ışık yokken ve mumların rüzgarlarında hiç sönmediği, Kızamık şekeri akşamlarında yaşadığım aşk'ın başlangıcını yapan sokakları, Bu şehirden bir insana yazdığım şiirlerimin sevdası Bu şehirde ellerine dokunmak istediğim bir insanın yüreğiyle Gözlerinde hapsolduğum gecelerimin rüyası, Ve birlikteyken zamanın kimsesizliğe kucak açan boş caddelerinde, Dokunmak ister gibi gecelere, Yağmurlara, Şimdi kendimi anlatıyorum suskun düşüncelerde, Sen yinede dinle, Yürümek ve sonsuzluk gibi anlamsız gelmeyecek dedirten, Sönük geçen geceler içindeyim, Sana yazdığım şiirlerimin yakıldığı soğuk köşelerde, Hep ufak umutlar vardır elbet, Yeniden aşık olmak gibi Orhan Veli'nin hecelerinde, Sevgiliye yazılan mektuplar gibi sabırsızlıkla sonu gelmeyen yalnızlıklarla, Ve durgun denizlerin gökmavisine karışan dalgalarında, Bir gölge iken dünya, Gözlerine karıştığım o mekansız zamanlarda Hep küçücükte olsa umuda yolculuk vardır elbet,nefesinle ısınır sandığım, Yürürken,koşarken,konuşurken hep kolkola, Bir yanda gülümser bana, Kızıla boyanmış saçlarıyla bir poyraz gibi, Geceye yol alır,yalnızlık dolu suskunluğuyla, Bense daha sıkı tutmak isterdim utanmasam ellerini, Daha sıkı sarılmak isterdim, Ezberlemek istercesine saçlarının rengini, Okuyabilmek istercesine aklından geçenleri, Bir severim desen iki severim derdim, Zamansızca özlerdim, Sahi neydiki özlemek onuda senden öğrendim, Gözlerine saatlerce gülebilmek isterdim bu şehirde, Bu şehirde yüreğini yüreğim bilirdim, Hani o hiç gelmez dediğim yağmur gelmişti işte yine, Ve yağıyordu ışıksız evlerin kırık pencerelerine, Kenarında gülümseyen bir sevgiliyi resmeder gibi sararmış fotoğrafların, Hüzüne yatkın yakarışları gibi çaresizce, Suskunluğum cebimde beklerdim, İçimden geçirdiğim son umuda yolculuktu bu belki de, Bu sessizlikte hiç ayrılmak istemezcesine ellerinden, Bedenimi çok uzaklara gönderip gözlerine mevsimleri bıraktığım şehrimde, Bir yağmur damlası gibi, Bir yanım varlık,bir yanım yokluktu,kendi yalnızlığıma yazdığım şiirlerde, Sonra geriye dönmeden, Hep beyaz tuvallere çizilen manzara silüetlerinde, Gölge olmak gelmiştir içimden demeye çalıştığım, Gölün kirli mavisi üzerinde, Donuk bulutlara bir rüya gibi serpiştirilen, Belirsizliği anlatan bir kuş sürüsü yüreği umuduyla aşk'a karışan, Güneş'in rengine yol alan ve sessizliğin bir ömür boyu sürdüğü, Hep aynı mekanda, Rüzgarlarla saçlarını tarayan bir sevgili gibi, Öfkeyi kıyılarında bırakıpuzakları anlatan tüm şairlerin esiri olmak, Ve herşeyi paylaşmak isterdim yalnızlığında, Karanlık bir şehrin aydınlık sabahında, Yaşanılan tüm öykülerin yüreğimi terketmesi kadar doğal olmayan başlangıçlarda, Geceyarısı filmlerinde altüst olan hayatların, Yere basmamış ayakları altında nefessiz ve korkuya yenik yanlarımla, Bir fazladan inanarak yeni gelen günün ilk ışıklarına, Ve beklediğim o büyük sessizlikle çekip gitmeden, Beyaz tuvallere çizilen manzara resimleri gibi, Aşık olmak gelmiştir içimden bu şehirde doyasıya, Belki sırf bu yüzden, Yıkıntıya uğramış taraflarından görmek için, Hayatın yüzsüzlüğünde boğulanları, Ve sesleriyle yankısız donup kalan yanlarını Her satırda kırılan kalem ucuyla, Yazamadığım konuşma metinlerinde, Kurgusu yapılmamış imlaya kırgın somurtkanlıklarımı bu yaşanmışlıktan arta kalan, Bir hatıra olarak kırık pencerelerden giren ilkbahar yağmurları gibi Ve umutlarımın seni düşünerek yapayalnız gitmesi kadar Koparamaz bu şehir beni senden uykuya dalan her bedenin habersizliği gibi Şimdi ben kendime ve kendimden arta kalan herkese demek isterdimki, Bir şairim ya kendimce, Kendi içimde, Şehrimin uykuya dalan gecelerinde, Ayışığı sessizliğinde, Odamın bir köşesinde seni düşünerek yazdığım her şiirin her köşesinde, Noktasında artı virgülünde, Geriye kalan zamanların ötesinde, Şehrimde bir kendim bir sen birde pencereleri kırık bir evim, Uzaklara dalıp giden gözlerimle gülümseyişlerinin peşinde, Özlerim özlerim özlerim diyerek tükenmeyide hayata eklediğim, Bir ben vardım kendimi hep böyle bildiğim, Şehrim ve evim, Bir transparan gibi yakalarken gözlerimi,gece Sessizliğe ışık tutarken yüreğimi, Yargısızca yakarken bedenimi, Ve özlerken sebepsiz,saatlerce sözlerimi,aptalca şiirlerimi Gecelere hapsedilmiş gündüzlerimi,herşeyimi, Ve ben kendimi senin gibi bilirim, Gerçek hayallerinin çok ötesinde, Mevsimi olmayan yağmurlar gibi, Seni her düşündüğümde, Yalnız seni severim, (I) Sadece seni sevdiğim yalan değildi, Bir hayaletin ıssız geceme tanık oluşu gibi yalnızca, Seni düşünüşüm hayal değildi diyerekten, Başladığım tüm aşklarımı kaybettim bu şehirde, Şafak vakti, Deniz rengi umutlarımı aldı bu şehir, Bu şehir,tüm yanılgılarımla yürümeye alıştığım yanlarımı çaldı, Aksonometrik bakışların odaklandığı bar köşelerinde, Ve ben bir kez daha inandım aşk'a Aşk'ın ölmediği böyle havalarda,olur olmaz yerlerde olur olmaz insanlar arasında, Çiçekleriyle gülümseyen gözleriyle tam bir itilmişlik içinde, Yazıldıkça şiirlerin ve yazdıkça şairlerin o titrek sevişmelerinde, Bir anlamdan çok daha ötelere, Sadece sana inandığım,seni sevdiğim bu şehirde, Yağmurları beklerdim, Düşünmek bile istemezdim başka dünyaların paraya doymayan insan kırıntılarını, Bir kerede olsa öpebilmek için tüm umutlarımı, Ve hep baskısı üçüncü sınıf okuduğum yüreğimi anlatan kitaplarımı, Getirerek uzun bir yolculuktan, Gelmeni beklerdim bu şehirde, Hiçbir zaman gelemeyeceğini bilerekte olsa, Paylaşmak adına söylenen her şarkıda, Hayallerime bir bıçak gibi saplanan hep o kız çocuğu, Yürüyordu geceme yalınayak, Gölgesi vitrin camlarında buğulanıyordu nefes nefese, Ben, En iyi tanıdığım kendimle bile başa çıkamazken, Hep o benzetirdi beni ay'ın yalancı yüzüne, Düşünmeden anlamazdım,belkide düşünmek istemezdim, Tüm otellerin en lüks odaları günahkar doluydu gecelerce, İçimde sirenler çalarken,suskunluğun bütün gürültülerine, Bilirdim,konuşmazdım,gülüp geçerdim, İşte paylaştık dediğim saatlerin zamansız terkedilmişliğine, Belkide kim olduğunu anlayamadığım birinin, Gece biterken eğilipte kulağıma söylediği o giz dolu şarkının sözlerine, Ve ben mazide bir ıslık, Ben hep gelecekte dört nemli duvar arası yalnızlık iken düşlerinde, Sana geldim derdim zaman umurumda değil dercesine, Senden başkasını düşünmezcesine, Başkasıyla böylesine, Kan ter içinde sevişmezcesine karanlık gecelerde, Yalınayak,özgürce, Birşeyleri beklemekten sıkılmayan insanların, Bu şehirde çürüyen yürekleriyle, Yaşamak uğruna,sıcak vitrinlere yapışan hep o kız çocuğu hayaliyle, Sana geldim derdim bu şehirde, Sessizlik olurdu,ağlardın,konuşmazdın,gülmeyi zaten beceremezdin böylesine kolay, Çekip giderdin,gömerdin beni bu şehirde, Hepsi bu.. (II) Üç kapı vardı, Gözlerimin önünden çok uzaklara taşıyan beni, Dizginleyemediğim acılarım vardı kapıların ardında, Konuşamadığım bir sürü ceset, Sokak başlarında,ışıklı belediye direkleri altında,tüm kayboluşlarda, Unutamadığım unutkanlığınla,beni her unutuşuna yazdığım perspektif şiirlerim vardı, Ve, Kaldırım üstlerinde kelepir bıraktığın duygularımla, Senden ayrı yalnızlığım vardı, Korkularım,sevinçlerim Yağmur altında öpüşmelerim, Özlemlerim,öfkelerim, Senindir dediğim yüreğim vardı bu şehirde, Bu şehirde sende vardın,bende vardım, Bu şehirde bende vardım,sen yoktun, Üç kapı vardı sonsuzluğa uzanan Bedenimi çalıp en gizli köşelerde canımı acıtan, Okumaya çabaladığım bütün kitaplarda, Senin adın vardı,gözlerin,ellerin vardı ellerim içinde kaybolan, Yarıçıplak kahramanlar vardı dışarıda umarsızca Dışarıdakileri hep aldatan, Ve, Kapıların dışında kalan yüreğim vardı bu şehirde, Kapalı kapılar ardında hayalleriyle yaşadığını sanan, Sana dair tüm şiirlerini kapılara kazıyan....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Birkan ASKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |