..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Didaktik > Murat Arıcı




2 Ocak 2012
Alata Çayı  
Murat Arıcı

:AGFD:


Bazen aceleci bazen de yorgun,
Kıvrılan bir yılan Alata Çayı.
Sahili Erdemli yaylası Sorgun,
Yazın koca yalan Alata Çayı.

Düşen ilk yağmurla canlanır suyu,
Dağlara yankısı böler uykuyu,
Sürükler ne varsa hep budur huyu,
Genç kızları alan Alata Çayı.

Yelköprü altında eğersin başı,
Çamlı’ya göz kırpar süslersin düşü,
Kösbucağı örmüş önüne taşı,
Gölet olup dolan Alata Çayı.

Dizginlenmiş kısrak gibisin işte,
Coşkunca akışın az olur kışta,
İçim huzur bulur sana bakışta,
Gurup vakti solan Alata Çayı.

Nisan bulutuna aldanma sakın!
Sona ermektedir çıktığın akın,
Vuslata ramak var daha da yakın,
Akdeniz’e dalan Alata Çayı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yüz Görümlüğü
Ben Olmalıyım
Gazel
Yeni Yıl ve Eski Yıl
Toros Dağları
Sayende
Hicivname
Erzurum Hatırası
Haddini Bil Gafil!
Be Güzel Kızım


Murat Arıcı kimdir?

ALTIN RIHLI İKİ KELİME Şiire aşinalığım, çocukluğumda Elif ninemden (Annemin analığı) dinlediğim manilerle başladı. O manilerin bende bıraktığı derin izleri yıllar sonra yazdığım ilk şiir denemelerimde fark ettim. Liseyi bitirdiğimde ise bir defter dolusu manzume ( O yıllarda şiir) vardı duygularımı anlatan. Bu yazma isteği beni Edebiyat Fakültesi’ne yönlendirdi ki ben gerçek şiiri orada öğrendim. Çok geçmeden bir şey daha öğrendim ki lisede yazdıklarım şiir değildi. Aldığım edebiyat eğitiminden dolayı sanatçı olmak için önce çırak olmak gerektiğini de öğrenmiştim bu arada. Ve bu yüzden kâh Faruk Nafiz’le “Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya” yol aldım kâh Yahya Kemal’le birlikte “Günlerce siyah ufka baktım gözlerim nemli” Kimi zaman da “Hasret beni cayır cayır yakarken bedenimde buzdan bir el yürüdü” Recaizade Mahmut Ekrem misali. Fakülteden mezun olduğumda ise “İstanbul’u dinliyordum gözlerim kapalı” gönlüm açık. 1990’lı yıllara doğru duygularım sel olup taşmaya başladı kalemimden şiir olarak. Bu sel, bazen ölüm, bazen ölümden beter ayrılık, bazen Erdemli’nin doyumsuz güzelliği, bazen de aşk olup akıyordu gönül kaynağımdan. Zaman zaman selin sona ereceğini düşünüp ürpersem de çok geçmeden yanıldığımın farkına varıyordum. Ve o sel aktı, aktı, aktı… Derken seneler geçip de “Kırklara erişti yaşım nihayet / Teneşir paklasa korkum mu olur? / Unumu eledim astım eleği / Der isem ölüden farkım mı olur?” şeklindeki mısralarımla yıllara peşrev attığım bir gecede bir rüya gördüm. Rüyamda köpük köpük duvağı olan bir gelin vardı. Gelinin çok güzel olduğunu hissediyor ama yüzüne bir türlü bakamıyordum. Ben kan ter içinde kıvranırken rahmetli babam “Yüz görümlüğünü tak oğlum!” dedi. Cebime elimi attığımda kırmızı- beyaz renkli bir hediye paketi buldum. Uzun uğraşlar sonucunda açılan paketten bir mücevher kutusu, kutudan da bir kitap çıktı. Ve ben hayal kırıklığı içerisinde tam geri dönecektim ki bu defa da üniversiteden hocam Prof. Dr. Saim Sakaoğlu “ Evladım, sakın ha! Vaz geçme!” deyince büyük bir şevkle kitaba yöneldim. O esnada gelin de bana doğru birkaç adım atıp durdu. Artık ikimiz de gözlerimizi kamaştıran bir ışık huzmesi şeklindeki kitaba bakıyorduk. Dikkatle baktığımda paha biçilemez incilerle süslenmiş altın rıhlı iki kelimeyi okudum: Yüz Görümlüğü. Dört yıl önce yaşadığım bu esrarengiz olaydan dolayı 25 Kasım 2011'de şiir severlerle buluşan kitabımın adı "YÜZ GÖRÜMLÜĞÜ" oluverdi.

Etkilendiği Yazarlar:
Fuzûlî, Baki, Sümbülzade Vehbi, Yahya Kemal, Faruk Nafiz ve Cemal Safi


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Murat Arıcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.