Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
Alıştığım şeylerden kolay vazgeçemiyorum. Eski eşyalarımı atamıyorum mesela. Her birinin bir anısı var ve onları attığımda üzülürler ağlarlar gibi geliyor ya da anılarımı da onlarla beraber çöpe atıyormuş gibi hissediyorum. Canlıymışlarcasına onlara bağlanıyorum sonra da vazgeçemiyorum işte. Sanırım anı kutusu yapmamın nedeni de bu. Anılarımı bir şeylerle bağdaştırma ve onları saklama isteğim. Özellikle kalemler… her kalemin bir özelliği, bir anısı bir şeyi vardır illaki. Onu arkadaşım vermiştir, bunla çizmeyi severim, şunla yazması güzeldir derken yüzellibinmilyon tane kalemim oldu. Kırılanları da atmam hem de. O kırılan kalem bana derslerde ya da bir şeyler yazarken-çizerken eşlik etmiştir sonuçta, hiçbir şey olmamış gibi nasıl atayım onu çöpe? Önce durumu kabullenmem lazım. Birkaç yıl geçtikten sonra atabilirim herhalde kırılan kalemlerimi. Ve de Hayatımın son bir senesi test kitapları arasında geçti. Her boşluğu test kitabıyla doldurmuştum. Onlara da alışmıştım yani. Ama sonra sınav geçince onları kaldırmak zorunda kaldım tabi ve her yer daha da boş gelmeye başladı. Hala onlarsız yaşamayı da öğrenebilmiş değilim. Yatağımla duvarım arasındaki boşlukta duruyorlar hepsi gözümün önünde güvendeler. Bir de diğerlerinden daha çok sevdiğim test kitaplarım var. Rengini beğendiklerim, daha çok çözdüklerim, çözmek isteyip çözemediklerim falan. Onları da bir ayakkabı kutusuna doldurdum şimdilik kimseye vermeyi düşünmüyorum. Yeri geldi ben onlara derdimi anlattım, üstlerini karaladım, adımı yazdım. Ve bir sene boyunca en çok onlarla zaman geçirdim. Yani öyle kolay değil vazgeçmek, atmak. Anılarım var her birinde. Okuldaki sırama da çok alışmıştım. Altına kitaplar defterler falan koymuştum sanki benimmiş gibi. Sonra kitap defterleri oradan mecburen topladım ama nasıl zor geldiğini anlatamam. Taşınıyormuşum gibi gelmişti. Sıramın altını boşaltırken anılarım da sanki benden koparılıyormuş gibi… Okulu bitirmeyi de hiç istemedim. Bıraksalar 10 yıl daha okurdum herhalde. Bağlandığım her şeye kendimden bir şeyler verdiğimi onlardan da bir şeyler aldığımı düşünüyorum. Hepsiyle de bütün oldum. Beni ben yapan biraz da onlar. Böyle düşününce onları atmak da zor oluyor haliyle. Bu atamamak şeysi yaşlılarda daha çok aslında. Ama onların da mantıklı nedenleri var. Eskiden açlık, yokluk görmüşler ve her an geçmişteki gibi olabilir diye önlem alıyorlar, atamıyorlar bazı şeyleri ben gibi. Şimdilik çok sorun olmuyor da ıvırzıvırları atamamam ilerde sorun olacak sanırım. Kendi evim olduğunda orası bir çöp ev olabilir mesela. Ama olsun çöp evde olsa orası benim olacak ya severim ben orayı. Orası da candır. Orası da beni ben yapanlar arasına girer o zaman. Oraya da bağlanırım ben. sonra çöpten evimde ıvır zıvırlarımla mutlu mutlu yaşar giderim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © duygu dülger, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |