"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Namazı kılıp camiden çıktım. Cumaya annemin zoruyla giderdim, aslında teşvikiyle diyelim. Tavuk döner ve ayran bir liraydı o ucuz dönercilerde, ben döner yemeye giderdim. Cuma da işin sevaplı artısıydı. Ama o gün canım döner istemedi. Sigara istiyordu. Delicesine sigara. Cuma çıkışı kılığımdan faydalanıp birkaç kuruş dilendikden sonra, ölmüş babama sigara almak için en yakın bakkala girdim: - “Bi uzun Samsun versene amca.” - “Sen nabıcan lan uzun samsunu bastıbacak?” - “Namazdan çıktım da amca, babam da yatalak, gelirken sigara al gel dediydi.” - “Tamam tamam, al bakalım hadi.” Cuma namazının ve aciz durumda bir babanın faydasını ilk defa yalan söylerken görmüştüm. Feride’nin uğuru olmalıydı dedim. Bir yandan da yalanımı kabul ettiği için Allah’a şükrediyordum. Yetinmezcesine şükürlerim tüm yalanlarımı hisse senedine çevirecek dualara dönüştüğünde, tekrar Feride’ye rastladım. Bir kuytulukta sigara içerken rastlaştık hem de. O da gizlice sigara içmeye çıkmış meğer. - “Bacak kadar boyunla bu ne sigarası bee?” diyerek güldü. - “Senin o bacak kadar boylu dediğin bu adam bugün camiye gitti, namaz kıldı, babasına yardım etti, Allah’a şükretti, dua etti.” diye çıkıştım. - “Dilin de bi karış, maşşallah.” “Senin güzel dudaklarının her yerinin tadını alacak kadar da esnek.” diye geçirdim içimden, o içle bir sigara çektim ama, nasıl öksürük bastı anlatamam. İlk aşkımla ilk karşılaşmamız ve ilk rezalet. Tüm şükürlerimi geri aldım; “Şükrüm geri!” Biraz daha muhabbet ettikten sonra, Feride’nin evli olduğunu öğrendim. Kocası sigara içtiği için dövermiş meğer, kahpe karının kasığından düşme pezevenk! İki gün sonra yine o kuytulukta kocasını yakaladım. Sapanımı çektim, ense köküne nişan aldım, “ŞAAAAAAK!”“Sen kimsin lan amınakoyduğumun oğlu!!” diye girişti bana, ama öyle böyle bir dayak değil. Ölmüş babam gelse böyle dayak atamazdı, baba dayağını sevdiğim kadının kocasından yiyordum, bu nasıl bir hayatı, bu nasıl bir şükretmeydi, ve bu nasıl bir lütuftu ki, ağzım burnum apal kan içindeydi? Haftasına varmadan Feride’nin evi terkettiğini duydum. Pezevenk Hamit -ki adını takip ederken takıldığı kahveden öğrenmiştim- yine dökmüş saçmış her yeri, Feride’mde çocuğunu alıp anasının evine, Manisa’ya dönmüş. İki yıl oralarda bekledim belki Feride’m gelir diye, hak getire. Sonra Hamit pezevengi de Nazilli’ye taşınınca umudunu kestim. Baktım olmuyor, bir daha da dönüp bakmadım.Şimdi 43 yaşındayım, ve aradan geçen 32 seneye rağmen o camiye bir daha gitmedim. Bir daha şükretmedim. Bir daha dua da etmedim. Allah’a olan inancımı kaybetmedim, ama senetlerim karşılıksız çıktı. Haberini aldım, seneye Feride’mi mezarında ziyaret edeceğim, benden iki yaş büyük oğluyla beraber. Belki o zaman Allah’tan Feride’me bir rahmet dilerim.Dediğim gibi, zaman sevdiğiniz kadının oğluyla sizi askerde tertip yapacak kadar geniştir. Mizaç olarak geniş.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Karaçıray, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |