"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Hayata en çok şimdi ihtiyaç duyuyorum varlığına. En çok şimdi bir kere de olsa sitem ediyorum yaşamamışlına. Baba… Beni senin kolunda yürürken göreceklerdi oysa. Baba kız düşman çatlatıp Eskişehir’i gezecektik kol kola. İşte görüyorsun sen de oralardan olmadı, olamadı. Ne bana geri kalan hayatında bunu yaptın ne de hayattayken yapmaya kalktın. Sana dair hayallerimde bile kabuslar ile uyandım. Ne sahipliğini bildim ne de korumanı bildim hayatın karmaşasından. “Baba”… Bu ismi kaç kaz duyabildin ağzımdan? Gülüşlerinin arkasındaki hüznü görür korkardım senin ile birlikte gülmeye… Kaç insan bildi ki benim de bir babam olduğunu biliyor musun fırsat kalmadı kimseye bir gün öldüğünü söylemeye! Her şeye inat duvarlara yumruklar atardın… Oysa o duvarlara attığın yumrukların duvar arkasından bir karşılığı oldu hep… Küçücük yumruklarımla yumruklarına karşılık veriyordum ardı sıra… Küçüktüm duvar arkalarına gizlendim ve kim bilir ağlarken hıçkırık seslerimi yorgan altında bile gizlediğimi bilmiyordun. Evet küçüktüm ve seni severken senden korkmuştum. Büyüyüp de içimin sana nasıl burulduğunu göremedin… İsyanlarımı, keşkelerimi, sitemlerimi ve sana olan özlemimi göremedin. Onca şeye rağmen seviyordum işte hala seni. Mezarındaki biriken otlar sevilip de dua edilmediğinin bir simgesiydi. Ama ben her sana geldiğimde o otları ellerimde yolar “Hayır sevmediğimi sakın düşünme!” derdim. Biliyor musun belki de yaşasaydın bana babalık edecektin. Sorsalardı bana istemezdim. Ne sahiplenmeni ne de kolumda yürümeni. Kendi kendimin de sahibi olmayı başarabildim zamanla. Hayat büyütürken eğitiyormuş da baba. Büyüdüm kalbim yolunu buldu, büyüdüm kalbim onu buldu. Çok kırgınlıklar yaşayan içim onunla doldu. Ve yokluğun gene varlığın gibi bana çok pahalıya mâl oldu. İstemeye geldiklerinde “İşte bu da benim babam!” diyememek, ve senin yıllarca cüzdanımda saklayıp da bakamadığım resmini kocaman büyütüp salonumun baş köşesine asmak. Ama ne olurdu ki hayatında bir kez bana “babalık” yapmış olsaydın. Evlenip çıkıp giderken sanki o evde sen de geride kalacaksın, ardımda kalacaksın. Keşke yaşasaydın. Göğsünü gere gere “İşte bu da benim kızım! Vermiyorum” deseydin… Ben de sana sarılır “İşte bu da benim Babam!” derdim…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bilge Közkara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |