"Söyleyecek Sözü Az Olan Adam" yaklaşık olarak 1997 den beri, aklımda olan üç perdelik bir tiyatro eseridir aslında.
Fikir olarak filizlenmesinden bu yana, iki sefer birinci perdesi yazıldı; ancak bir türlü adına yakışan tokluk duygusunu hissettirmedi bana.Derken, derken günlük yaşam ve her zaman baskın olan şiir yazma eğilimi sebebiyle, uzaklarda yatılı okula yollanmış bir evlat gibi,kaldı durdu aklımın bir köşesinde.
İnsan gerçekte çok çok zor bir varlıktır bence.Bu dediğim konu olarak insanı işlemek için de, yazdığı şeyin öz eleştiri ve beğenisini yapmak adına da geçerli.
Sonuç itibari ile, bir yerinden başlamak gerekiyor.
Bugün verdiğim bir karar sonucu, adı geçen eserin eskizlerini; öyküsel formda yayınlamaya başlıyorum.
Siz okuyucuya şimdiden, hoşgörüsü için teşekkürü bir vazife bilirim.Zira eskiz okuduğunuzu bildiğiniz için, küçük hataları ve gecikmeleri, anlayışla karşılayacağınız umudu içindeyim.Saygı ve selamlar..
Bölüm 1: "Uyanış"
Çocuk evin beton merdivenlerine dikmişti gözlerini.Bütün çocuklar yapar ya bazen.Ne beklediğini, neye baktığını bilemezsiniz o anda.
Akşamın güneşi, rüzgarın küçük oyunlarıyla havalanan toz ve küçük kağıtlar bile vardı baktığı sahnede.
Öyle bir an geldi ki, bu sahneye bakarken.Bir an gözleri kararır gibi oldu.Artık merdivenden gelmesini beklediği, akşam işten eve dönen babasının da fazla bir önemi kalmadı küçük gözlerinde.
Tansiyonu mu düşmüştü ? Muhtemelen hayır.Zaten dört,beş yıllık beyninde; ne tansiyon kavramı vardı, ne de onun düşmesi.
Sonradan öğreneceği şekilde, arkadaşları da benzer anı yaşamıştı.Kimisine saatin tiktakları anlamlı hikayeler anlatmış,
kimisine de zamanlar uzamış,kısalmıştı uykularında.Çoğu umursamamıştı bunu.Annelerinin pişirdiği kek ve çayı gırtlaklarından aşağı yutarlarken, eriyip gitmişti bu anlar çoğunun damaklarında.Bazısı da orta yaşlı adam olduklarında bile, uyuduğu odada saat bulundurmayan tipler olup çıkmıştı.
İnatçı bir çocuktu o.Umursayacağı tuttu.Ciddi aldı.Kabullendi o anı.Bir daha zamana, mekana ve eşyaya
başka gözle bakamaz oldu.Derin bir uykudan uyanmıştı sanki.
Kendisi vardı, başkaları vardı, zaman vardı, mekan vardı ve irili ufaklı bir sürü küçük olay vardı. Onu zamandan koparan o kısacık ana sebep göz dalması objeleri gibi.Söyleyecek ne kadar çok ve aslında ne kadar az şeyi vardı.
Az daha büyüsün, yaşadığı saçmalıklarla kıyaslayınca, sandığından çok daha az şeyi olduğunu öğrenecekti.
Dili olduğuna göre, diline dolanacaktı bu şey.
Gırtlağında bir düğüm, sözlü pandomimcilere savurmak istediği bir var olma küfrü.
Çakılmış bir kibrit gibi parladı ve söndü zamanın o günü.Geçmişteki yerini aldı.Aile toplandı.Akşam yemeği yendi.
Uyudular.....