Merhaba - IV - (Benden Size Zarar Gelmez)

sarışınları sevemedim bir türlü.!!

yazı resim

Aslında gülüyorum da kendi kendime. Seğirterek geçen sokak kadınlarının yanaklarında, kuru gül
yaprağı mıyım / neyim diye!! Ya da kaldırım yosmalarının çingene palamudu ayaklarında yorgunluk.
Geceye savruk kabzımal bağırtısı bendeki. Şarap şişelerine çarpa çarpa aksi bir yolculuktur içimdekiler.
Bitirmişim her ne varsa, yakmışım, kül etmişim ! alevinde sen kokan.

Evet bir yoldu yürüdüğümüz. Kavşaklarında tabelaları silik ! hep düz, inişi yokuşu olmayan. Yani sonunu hayal meyal seçebildiğimiz bir yol. Yaşadıklarımızı taşıdık yolculuk boyunca ! ite kaka, inatla. Temcit pilavı önümüzde hayallerimiz ! dibi kavruk. Ayakkabılarımız ve her ne varsa aynıydı ! heyecanımız geberik. Başarılarımız aslında başardıklarımızdı ! hayal kurduk belki de. Zannettik yani, zannı hor görerek Sanı ışıldağıydı konuştuklarımız ! bilemem. Bende uzak menzil,sende yorgun yürek dalaverası ! bir şey diyemem. Belki de yudumladığımız bardakta değildi su. İçimizi serinleten sadece hayalin buğusu. Evet boştu bardak ve ulaşılmazdı su !

Hiçbir aşkın sonunu merak etmedim ! nasılsa bitecek diye. Ve hiçbir zaman ağlamadım, gidenin ardından ıslanmaya gelemem. Deli dolu sevdim ama delikanlıca derler ya hani ! işte öyle. Başım hep dik ! utancım içime gömük, alnın şavkına yazılı sevdalar yaşadım. Ne birini eksik, ne de fazla sevdim ! terazim hep dürüst bir esnafın ellerinde eskidi. Esmeri de oldu, kumralı da sarışınları sevemedim bir türlü.!!

Şimdi seni bu satırlarda yaşatan kaleme bir sorun ! tek bir sorun bile yok. Nedenini bilmediğin kelimelerden kaçarak yaşanmaz güzelim. Kendi bedenini kendine gölge yapamazsın ! bil diye söylüyorum. Sağanaklarda kendi saçağına saklanamazsın ! ıslanmak kaderin oluverir. Çürür gidersin ve bir daha açamazsın ! papatyaların göbeğinde. Hezeyanlar eksik olmaz kendine fakir yüreğinde. Merhaba derken sana, parlıyordu gözlerin. Ve ne hazindir ki uzadıkça satırlar fark ettim ! eskidi gülüşlerin. Haklısın belki de paylaşılmazdı düşlerin.

Yorgunluklardan dem vurdun. Her yorgunum dediğinde okul yıllarımda oynadığım piyesler geldi aklıma. Gıyabında gülümsedim. Ezberi çok güçlü bir hatip gibi ! bozuk plak misali, aynı şarkıyı çaldın. Yorgunluğu enkaz edip kendine ! sonunda altında kaldın.

Hatırlarsın, durduğumuz yerlerden bahsettim sana ! nedeni, nasılı, niçini olan sorular sordum. Cevapları peşi sıra gelen ! basit ve anlaşılır. Ama sen nedenlerde takıldın, nasıl ve niçinleri göremedin. Dedim ya topaç misali kendi ekseninde dönüp durdun. İp koptu, topaç toprağa düştü, sen yine uyanmadın. Bilemem ! belki de haklıydın, yaşamak istediklerini yaşadın.

Ya ben, feryatlarım kulaklarında çınlarken en yeni heyecanları satın almaktaydım hayattan. Bakiyesini ödeyerek ! takıntısız, borçsuz ve taze. Düşlerime örttüğüm yorganlar, ellerine hasret çıplaklığımı gizliyor.
Yatağıma yattığımda tavana bakan gözler, yuvalarından fırlamış sol yanımı yokluyor ! boşa sarılan elim titriyor.

Üzülmeni istemem ! ağlayamazsın biliyorum ama denemeni bile istemem. Garipçe bir şiirde satırdan satıra düşerek, sarhoş olarak, kafanı duvarlara vurarak, kapıları omuzlayıp kırarak. Parçaladığın bu yüreğin cam kırıkları üzerinde yürüyerek, kahpe bir geçmişe bahane bularak, kendine sığınarak gelme bana ! geleceksen eğer.

Bir bebeğin ceninliğinde, doğum sancılarının başlangıcında, dokuz ayın mahkumiyeti göbek bağında.
İlk meme buluşmasındaki mükemmellikte gel. Ve o tuhaf şaşkınlık olsun gözlerinde.

LEVENT SARAL / DEVAM EDECEK
]

Yorumlar

Başa Dön