İki Yıllık Başkanlık Sistemi Uygulamalarını Nasıl Değerlendirebiliriz?

İki yıldır uygulanan 'Başkanlık Sistemi' nin seyri nedir ?

yazı resimYZ

Türkiye nin 95 yıl sonra, sözde parlamenter sistemden, Başkanlık sistemine geçmesinin eleştirileri, münakaşaları, kuşkuları, muhalefet cephesinin gündeminden hiç düşmediği günlerdeyiz.

Oysa bu ülke, daha Cumhuriyet in kuruluşuyla birlikte; 27 sene, azami radikal şekliyle, Başkanlık sisteminin en ağır travmalarını , büyük bedeller ödeyerek yaşayacaktı.

1938 e kadar; 15 yıl Mustafa Kemal, 1950 ye kadar da 12 yıl İsmet İnönü tarafından mutlak bir tek adam yönetimi ile yönetilen Türkiye de yaşanan günlerin bütün acı ve iz bırakan olayları, resmîtaraflı tarih dışında, objektif tarih tarafından didik didik edilerek, meraklılarının bilgilerine sunulmuştur.

Dolayısıyla, Türkiye deki iki yıllık başkanlık uygulamasının karşılaştırılabileceği en önemli dönem, her ne kadar bu 27 yıllık, antidemokratik cebri başkanlık yönetimleri olsa da, bununla birlikte, 1950 den günümüze 70 yıllık demokratik olarak nitelenen, aslında hep askerî müdahalelerin ilk muhatabı ve şamar oğlanı olmuş olan TBMM bünyesinden çıkan gerek müstakil, gerekse koalisyon hükümetlerinin yaşadıkları ve uygulamaları da önemli bir kıstas olacaktır.

Daha cumhuriyet kurulur kurulmaz yapılan ilk icraatlar; milletin görüşüne hiç ihtiyaç duyulmaksızın, yönetimin tesbit ettiği, insanımızın çoğunluğunun inanç, gelenek, hayat tarzı vd. hususları hiç kaale alınmaksızın inkılâp adı altında uzun bir dizi değişim başlatılır.

Saltanat ve hilâfet kaldırılıp, Cumhuriyet kurulurken, Şeriyye Mahkemeleri kapatılırken, Millî Eğitim mevzuatında değişiklikler yapılırken, Türkçe ezan, Türkçe ibadet konusunda mecburiyetler ve şapka giyme zorunluluğu getirilirken, tekke ve zâviyeler kapatılırken, Mecelle yürürlükten kaldırılıp yerine Medeni Kanun adı altında İsviçre den tercüme bir metin getirilirken, medreseler kapatılırken, Harf Devrimi yapılırken, Ayasofya camii olmaktan çıkarılarak, müzeye dönüştürülürken, devrin siyasî yönetimi bunları halka hiç sormadığı gibi, bu değişikliklere olumlu bakmayanları dahi canları pahasına cezalandıracaktır.

Devlet sisteminde; yasama, yürütme ve yargı erklerinin tamamı âdeta yürütme organı nın ŞEF inin elinde toplanacak, hatta İstiklâl Mahkemesi kararlarının dahi tasdik mercii , Tek adam ın tasdikine dayanacaktı.

Oysa 2018 de, parlementer sistemden başkanlık sistemine geçilmeden önce, önce bu değişiklik , halk oyunun görüşüne sunulmuş ve öngörülen baraj atlanarak, gerekli idârî mevzuat peyderpey değiştirilmeye başlanmış ve hâlen de sürdürülmektedir.

Buna rağmen Türkiye nin mâlum kronik muhalif kesimi , 1923-1950 arasındaki en ceberrut yönetim sistemine, bırakın en ufak bir eleştiri yapmayı, o dönemin Türkiye nin en mutlu, müreffeh ve istikrarlı yılları olduğunda hiç kuşkuları bulunmamaktadır.

Hatta işin en komik tarafı; sanki başkanlık sistemine hiç geçilmemişcesine, önceki konumunda olduğu gibi, sadece sembolik bir makam sahibi olarak gördükleri Cumhurbaşkanının, sabah akşam anayasal sınırlar içine çekilmesine dair fetvâlar verilmektedir.

Oysa iki yıldır; Diktatör ilân ettikleri Cumhurbaşkanı nın şahsına ve aile efrâdına karşı ağıza alınmayacak hakaret ve küfürler edilmekte, bunlara yargı müdahale ettiğinde özgürlüklerine dokunulmasından bahsedecek kadar çocukça tepkiler vermektedirler.

Cumhurbaşkanı bütün devlet işlerinde, Yasama ve Yargı nın alanına mümkün mertebe girmemeye gayretettiğini gözlemliyoruz.

Alacağı önmli kararlaröncesinde , bir şekilde kamu oyunun görüşünü almakta, kendi parti ve devlet yönetimindeki yetkili kadrosu ile istişare etmeksizin adım atmadığını görmekteyiz.

Hatta en son AYASOFYA nın müze statüsünün yeniden cami vasfına dönüştürülmesi konusunu, bir bakanlar kurulu kararnamesi ile çözüp, kendilehine önemli bir siyasî puan toplayacakken, bunu en yüksek idarî yargı olan Danıştay ın önüne götürmesi de bu temkin ve basiretinin bir göstergesidir.

İki senelik zaman diliminde, siyasî ve bürokratik işlemlerin, eskiyle kıyaslanmayacak kadar hızlandığı inkâr edlemeyecek bir gerçektir.

Mart ayından bu yana dünya genelinde yaşananan COVİD 19 vak asının, Türkiye olarak, dünya ölçeğinde en az hasar ve zararla yaşanmasında, siyasi otoritenin, tıp ve diğer kurum bürokrasilerine tek elden müdahale edebilmesinin payı inkâr edilemez.

Zaman ilerledikçe, gerekli dönüşüm işlemlerinin tamamlanmasıyla birlikte; Türkiye Başkanlık sistemine daa çok alışacak ve kabullenecektir.

Salih Zeki Çavdaroğlu
11 Temmuz 2020

https://ferahnak.wordpress.com/2020/07/11/iki-yillik-baskanlik-sistemi-uygulamalarini-nasil-degerlendirebiliriz/

Başa Dön