Lâle Devri ile başlayıp sosyal ve mimârî hayatta modernleşmeye doğru atılan adımlar, hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bu meyanda İmparatorluk günden güne gücünü ve hayatiyetini kaybetmektedir. III. Selim tahta çıktığında takvimler 7 Nisan 1789 u göstermektedir. Fransa çalkalanmaktadır; bir kaç ay sonra dünyanın seyrini değiştirecek büyük ihtilâl yaşanacaktır.
Yeni Padişah, şehzâdeliğinde Batılı öğretmenlerden siyaset ve sanat dersleri almıştır. Fransa ve İtalyadaki toplumsal hareketleri yakından takib etmektedir. Bu birkimleri sonucunda;
1791 de III. Selim, Ebu Bekir Ratip Efendi yi Viyana ya yolladı. Ratip Efendi oradan münevver despotizm icraatını anlatan mufassal bir lâyiha yollayarak ıslahat tavsiyelerinde bulundu. Müteakip yıllarda Padişah Londra, Paris ve Berlinde ilk defa olarak devamlı elçilikler ihdas etti. Bunları ondokuzuncu asırda İran a yolladığı elçiler takip etti 1
III. Selim buralardan aldıkları bilgiler ışığında, pek sistematik olmayan askerî ve idarî reformlara yeltenir. Nizâm-ı Cedîd adı ile yeni bir piyade sınıfı oluşturur. Yunanistan da ayaklananmalar, Arabistan, Balkanlar ve Kafkasyada ayrılıkçı hareketler başlamıştır. Ancak, bu reformist kararlarına karşı Yeniçeri ve Âyan ın direnişi sonucunda, pek başarılı olamaz ve bunu hayatıyla öder.
Oysa III. Selim Devlet in yeniden yapılandırılması çalışmalarında oldukça iyi niyetliydi, ancak ;
Tarihimizin en büyük ihaneti, III.Selim in devleti ayağa kaldırmak için giriştiği hamlelere, kendi çıkarları için direnen ve uzunca bir süre devlet dizginlerini ele geçiren çetelerin ihaneti idi. Şayet, o çok değerli tarih kesitini kurumlarımızı yenileyerek geçirse idik, belki 19. yüzyılın trajik çöküşü yerine, Rus İmparatorluğu gibi kontrollü bir güç sahibi olacaktık 2
Yaşanan hadiselere baktığımızda sırf III. Selim dönemi değil, genelde bütün yenişleşme hareketlerinde, yönetimdeki güç odaklarının talepleri dışına çıkılması hâlinde, reformasyonu yürüten lideri bile ortadan çekinmeden kaldırılabileceğini göstermektedir.
III.Selim in modern anlamda reformcu olmadığı,fakat daha çok 18.yüzyılda selefleri tarafından yapılan türden reformların devam ettiricisi olduğu,diğer bir deyişle Osmanlı sisteminin geri kalan kısmında her şeyin olduğu gibi korunması için askerî güçleri modernleştirmek yolunu benimsediği,Osmanlı sisteminin diğer kısımlarında reform yapmak için,çok sınırlı girişimlerde bulunması tarafından isbatlanır 3
GELENEKSEL MUSIKÎNİN FİNAL YILLARI
III. Selim in sanatkârlığının, özellikle musikîşinaslığı, onun Devlet adamlığını oldukça gölgede bırakır. Şehzadeliğinde Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi den meşk, meşhur Tanburî İshak dan da tanbur dersleri almıştır. Hatta padişahlığında ; Küme Faslına geç kalan Tanburî İzak ı Harem Ağaları içeri almaz ve bir an incitirler. Olaya şahit olan Padişah, Harem Ağalarını şiddetli bir şekilde azarlar ve Sizin gibi binlercesini bulurum, ama İzak gibi bir üstâdı kolay bulamam diyerek, sanatçıya verdiği önemi de bir ölçüde göstermiş olur 4
O kadar ki Sûz-i Dilârâ, Evcârâ ve Şevkefzâ başta olmak üzere bulduğu bir çok makam ve bestelediği dinî ve dindışı eserlerle, klâsik ile romantik dönem arasında III.Selim ekolü olarak yeni bir devir açar.
Osmanlı Hânedânı nen en ünlü bestekârı, şair, neyzen ve tanbûrî III. Selim in sanat çevresi, Osmanlı Mûsıkîsi nde son ihtişâmın yaşandığı, bir yenilik sahnesi oldu. Bu sahnede, yönetmen Padişah tan başka,TANBÛRÎ EMİN, NUMAN ve ZEKİ MEHMED AĞAlar, NÂSIR ABDÜLBÂKÎ DEDE , HAMPARTSUM, KÜÇÜK MEHMED AĞA, ŞEHLÂ HÂFIZ ve KEMÂNÎ ALİ AĞA, GENÇ DEDE ve ŞÂKİR AĞA ile DELLÂLZÂDE, ise oyun dışında kalmayı tercih eden klâsikcilerdi. II.Mahmud dan, Halife Abdülmecid e kadar geçen 114 yıllık süre, sadece, Osmanlı Musıkîsi nin son büyük bestekârlarının değil, aynı zamanda, geleceğin Türk Musıkîsi ni hazırlayan büyük musıkîcilerin de yetiştiği bir tarih dilimidir.5
Bu ekol bir yerde klâsik dönemden neo -klâsik döneme geçişte köprü görevini yapmıştır. Bir önceki yüzyılda elit ve halk mûsikîlerinin birbirleriyle olan yakınlığı, tekrar bir ayrışma safhasına girmiştir.
III. Selim, Osmanlı nın Avrupa daki elçilerinden her konuda olduğu gibi müzik konusunda da bilgilendirici raporlar ister. 1797 de Topkapı Sarayı nda opera temsilleri verilmektedir. Tanbur, kudüm ve ney in yanına keman gibi yaylı sazlar ve klârnetin de bu yıllarda girdiği sanılmaktadır.
Nizâm-ı Cedîd in kuruluşuyla birlikte Fransız subayların öncülüğünde, batılı anlamda bir boru-trampet takımı kurulmuştur. Böylece Muzıka-i Hümâyun a giden yolda son adımların atıldığını görüyoruz.
Yenilikçi Padişah III.Selim in Batı müziğine de önem verdiğini söyleyebiliriz.1793 yılında Sâdâbad dönüşü Topkapı Sarayı nda bulunan Şevkıyye Köşkünde Frenk Rakkaslarını,1797 de ise Opera Heyetine temsiller verdirerek izleyecektir. 6
S.Zeki ÇAVDAROĞLU
Temmuz-2008
DİP N O T L A R
1 Cemil MERİÇ, Kırk Ambar, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1980, s.281
2 Mümtazer TÜRKÖNE, Ya Devlet Başa; Ya Kuzgun Leşe, Zaman Gazetesi, 1 Temmuz 2007
3 Alâaddin YALÇINKAYA, Islahat, Değişim ve Diplomasi Dönemi (1703-1789 Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, C.12, s.6l6
4 Yalçın ÇETİNKAYA, Müzik Yazıları, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1999, s.132
5 Cînûçen TANRIKORUR, Osmanlı Musıkîsi, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, Zaman Gazetesi Yay., İstanbul,1999, c.2, s.511
6 Yalçın ÇETİNKAYA, a.g.e. , s.133
https://ferahnak.wordpress.com/2021/10/09/iii-selim-devri-nde-turk-musikisi/