İşte Bunun İçin Üç Çocuk
Heder etme, alıştır kendini artık. Hangi devran ilelebet sürmüş ki..?
Gerçeği kabul et; elbette geldikleri gibi gidecekler.
Heder etme, alıştır kendini artık. Hangi devran ilelebet sürmüş ki..?
Gerçeği kabul et; elbette geldikleri gibi gidecekler.
Hepimiz et, kemik ve kan, hepimiz insanız. Üstelik istisnası yok, bir gün gelip hepimiz ölü insanda olacağız.
Bu gün 24 Kasım öğretmenler günü. Öğretmenler meydanlarda biber gazı yutup, polis copu yiyerek, zıvanadan çıkmış bir düzene karşı direniyor.
halk doğruları deneme-yanılma yöntemiyle bulur. O tanklar, tamamlanmak üzere olan bir sürece müdahale etmiş, halkın öğrenme sürecini sekteye uğratmıştı.
Bir Pazar sabahı şehrin sokaklarını dolaşmaya çıkarsa kötülük, neşesi yerindeyse, derin derin nefes almak, gökyüzünü ciğerlerine çekmek istiyorsa; korkma zarar vermez sana
Türk solunun iktidar olabilmesinin, sol değerlere yaslanmasıyla değil, okyanus ötesine seslenmesiyle mümkün olabileceğini artık herkesin anlaması gerekiyor.
Başkalarının cehaletine gülmek kolay halbuki. Yıllarca o cahillere güldük. Kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlardı; hayret bir şey ya..!
İki gözüm önüme aksın ki, benim Türk Dil Kurumunun verdiği fetvadan haberim olmadı.
Ne kadar ağlasanız nafile, / Yediniz ülkeyi, döndünüz file... /
Damardan giriyorlar; her şeyim tamam da, bir sendin noksan
Noksanımızın ne olduğunu da hemen belirtelim isterseniz; Türkiyede sol eksik, sol.
Emekli maaşını almaya iki gün kalmış emekli misali, derin düşüncelere dalmış bir haldeler.
Görünce, aklının çok uzaklarda olduğu izlenimine kapılabilirsiniz.
Bu halkın tarihinde büyük bir imparatorluk var. Kalbinin bir köşesinde ise, o imparatorluğu ayağa kaldırmak.
Hey Türkiyenin aydınlık insanları; hadi cevap versenize, neden susuyorsunuz..?
Bütün memeleri zaptedilmiş, bütün bağırsaklarına girilmiş, bütün bağışıklık sistemi çökmüş bir şekilde son nefesini vermeyi bekliyor, hoyratça sündürülürken memeleri, yaralı bir hayvan gibi can çekişiyor vatan
Medeniyetin çizmeleri, işkencelerde insan onurunu ayaklar altına alıp çiğnedi.
Geleceğini kararttı çocukların.
Kadınlara tecavüz etti.
Toprak altındaki enerji kaynaklarını çalıp ülkelerine taşıdı. Katlettikleri yüz binlerce insanın cesediyle tekrar doldurdu toprağı.
35 yıllık terörün, akan kanın, faili meçhullerin bütün sorumlusu ben ve benim gibi düşünenlerin örümcek kafaları
Çok yaklaştı, bir kez daha kırılma noktasında tarih. Sadece Alevi-Sünni değil, sadece sağ-sol, sadece Türk-Kürt değil, bütün ayrım noktaları aynı anda kaşınmış, bütün sinir uçları aynı anda uyarılmış ve cepheler oluşmuştur.
Suriyeden yeni gelmişte, hala yaşadığı travmanın etkisinden kurtulamamış muhabir edasıyla anlatıyorlar; Esad kendi halkını öldürüyor..!
8 yaşında bir çocuk gün boyu radyonun etrafında kıvranıyor, adeta nöbet tutuyordu. Bu kıvranışın sebebi, haberlerin başlamasını bekliyor olmasıydı. Haberler başladığında ise burnunu radyoya dayayıp, sanki sunucuyu görüyormuşçasına gözlerini hoparlör çizgilerinin olduğu bölüme dikiyordu.
Elinden teraziyi alıp bir kenara fırlattılar. Üzerindeki beyaz entariyi hoyratça çıkarttılar. Yok, yok hayır, buna çıkartmak denmez; vahşice parçaladılar.
1966 İstanbul doğumlu. Mersin Meslek Y.O. Mezunu. Dönemin ve eğitimimin gereği olarak genellikle işsiz. Zaten bu sayede yazabiliyor.
Psikoloji, sosyoloji, detaycılık ve ille de edebiyat
Öyle bir etki altında olduğumu düşünsem, yazmam manasız olurdu.
Hayranı olduğum yazarlardan dahi farklılaşmaya çabaladım.