Kendisiyle Savaşan Toplum

Çok yaklaştı, bir kez daha kırılma noktasında tarih. Sadece Alevi-Sünni değil, sadece sağ-sol, sadece Türk-Kürt değil, bütün ayrım noktaları aynı anda kaşınmış, bütün sinir uçları aynı anda uyarılmış ve cepheler oluşmuştur.

yazı resim

Işık, sesten binlerce kez hızlı yayılır.
Nefretin de aynı şekilde sevgiden hızlı yayıldığını söyleyebiliriz. Nitekim nefretin çığlığı çok uzaklardan duyulabilirken, sevgi sözcükleri zorlanarak, bir fısıltı halinde ancak çıkar dudaklarımızdan. Sevgili bile işitmekte zorlanır.
Sevgiyi büyütüp yaygınlaştırmak çok meşakkatli iştir, çaba ister, fedakarlık ister. Halbuki nefret habis bir ur gibi tüm topluma bulaşır.
***
Toplumdaki farklılıklar hem o toplumun renkleri, hem de zenginliğidir. Farklı renk ve görüşlerin olmadığı toplumların ilerlemesi de mümkün olmaz. Çünkü karşıtları olmayan her rejim yozlaşmaya mahkumdur. O renklerin şu veya bu sebeple budandığı, tek sesliliğin hakim olduğu her toplum kısa sürede durağanlaşıp geriler.

Her ne kadar toplumsal zenginlik de olsa, farklılıkları kaşımak nefreti yaygınlaştırmanın en kolay yoludur. Çünkü farklılıklar aynı zamanda toplumun sinir uçlarını oluşturur.
O sinir uçları ne zaman uyarılsa orta yerinden ikiye bölünmüştür toplum. Efsanelerdeki iki başlı yılan uyanmış, kendi kendisiyle savaşa tutuşmuştur.

Bir hikaye gibi gelebilir size anlattıklarım. Oysa ülke tarihi bu acılarla yazılmış gibidir. Alevi-Sünni, sağ-sol, Türk-Kürt kavgaları, sadece bir kardeş kavgası değil; farklılıkların kaşınmasıyla hayat bulan efsanedeki yılanın uyanması, toplumun kendi kendisiyle savaşa tutuşmasıdır. Hatırlanacağı gibi bu savaşların hepsi kanlı bitmiş, evlatlar ölmüş, anaların bağrı tutuşmuştur.
***
Çok yaklaştı, bir kez daha kırılma noktasında tarih. Sadece Alevi-Sünni değil, sadece sağ-sol, sadece Türk-Kürt değil, bütün ayrım noktaları aynı anda kaşınmış, bütün sinir uçları aynı anda uyarılmış ve cepheler oluşmuştur.
Türbanlı-türbansız, laik-dinci, halk-seçkinci

İlk tarım toplumları, bereketli bir yıl yaşayabilmek için, toprak ananın rahmini oluşturan yerküredeki çatlaklara kan akıtırdı.
Farklılıklarımızın uyuz gibi kaşınması boşuna değil.
O topraklar döllendi; doğuma hazır şimdi.

Ağustos 2012, İstanbul
Mustafa Yener

Başa Dön