Yalnızlık Manifestosu

yazı resim

Kendimi sevebildiğim cüzî zamanlarda noksansız ve rafine bir biçimde geliştirdiğim bilinç manevralarıyla yabancılaşabildiğim karanlık bir yanım var benim. Birinci tekil karanlığımın sakıncalı geceleri ve reformsuz alacakaranlık öğleden sonraları ile etrafı çevrilmiş kişiliğim, içlerine azılı günahların cezalarını çekmiş ana fikirlerinin sızdığı özgürlüğüm ve en kalitelisinden el yapımı hüzünlerin sürekli tecavüzünden artık zevk alır olmuş bir hayal gücünden başka hiçbir şeyim yoktu aslında.

Kime anlatsam, anlatan beni yalancı yapan sahte bir afacanlık hali dışında sempatiye dair hiçbir şey bırakmıyor birinci tekil halimin yalnızlığı. Sevdiğim insana bulaşmasın diye üzerini daha zifiri bir örtüyle kapatmam dışında yadsımam yasak onu. Kişisel karanlığım bana gençliğimde karanlığın erdemini sevdirmeyi başarabilmiş olsa da şimdilerde dinmek bilmeyen kafa karışıklığımın en büyük sebebi biliyorum bunu.

Üstelik öyle karakteristik ve nitelikli bir karanlık ki bu; onu bertaraf edebilecek aydınlanma girişimlerinin bilinen tüm türlerinden daha erdemli ve muhtemelen önerilebilecek olanların da tümünden daha aydınlık. Ne din örtebilir üzerini bence ne de hazır başka bir felsefe veya ideoloji. Artık onu sevmiyor olsam da saygımda bir eksilme olmuyor nedense? Karanlık yönümün artık ne gizemini seviyorum aslında ne de toy zamanlarımda dillendirdiğim siyahın tüm renklerin tam ton karışımdan oluşmasının gereği tartışılır ahengini. Bir alışkanlık ya da kanıksama olmadığı böyle bir yazıyı yazıyor olmam nedeniyle açıklanabilir belki de.

Beni bilindik anlamda kötü, polisiye, akademik ya da başka herhangi bir suça ya da basitliğe itmeyen ve benim dışımdaki bireylerin ise ancak benim iznim olan kadarına ve izin verdiğim müddetçe tanık olabildiği karanlığımın kişisel manifestosu yazılacağı günü bekleye dursun içimdeki özerk bölgesinde. Ben biraz karanlıktan arta kalanı anlatmayı istedim aslında hep. Demek ki bu güneymiş.

Benim de ihtiyaçtan âşık olan bir yapım ve bir eşeğin bile kıskanabileceğine yüz yirmi şahit getirebileceğim inadım yok… Sadece beynimdeki fillerin nüfusunda belirgin bir artış gözlenmekte. Biraz mola vermeli sanki şu içimdeki karanlığın hükümdarlığına. Bir küçük sivil darbeyle yönetimi ele geçirip birazda başka renklerin peşinden gitmeli sanki.
Dediğin gibi... Demek istediğin gibi…

Başa Dön