]"Aya hoş geldin. Umarım memnun kalırsın. Biz de memnun kalırız umarım." Gülümsedi. "Acıkmışsındır, yemek hazır. Birlikte yiyebiliriz..."
Çocuk gülümsedi ve arkalarından yürümeye koyuldu. Köylerde yer sofrası denilebilecek alçak ama uzun ve oval, ahşap bir masaya geçtiler.
Masanın çevresinde küçük sandalyeler vardı; ama çocuk için sandalye olmayan bir yer de açılmıştı. Hemen oturdu ve yemeklere göz gezdirdi.
Yemeklerin görünümü çok ilginçti. Aslında gerçekten çok ilginçti! Eğer masanın üzerinde ve tabağın içinde olmasalardı, bu şeylerin yemek
olduğuna kesinlikle inanmazdı çocuk. Çocuğun önündeki tabakta Ağza ve buruna takılan bir aparat ve bu aparatın arkasında kafası kadar bir
hazne vardı. Diğerlerinin önündeki aletler çocuğunkiyle aynı olsalar da boyut olarak küçüktü doğallıkla.
Bu hazne kapalı bir hazneydi. Belki yemek bunun içinde olabilirdi; ama neden böyle bir şeye gerek duyulduğunu anlamamıştı çocuk.
O öylece yemeklere bakarken herkes yerine yerleşmişti bile. İçlerinden biri kalkarak konuşmaya başladı: "Böylesine bir ziyafetin
nedenini hepimiz biliyoruz. Şimdi, dünyadan gelen ilk, belki de tek misafirimize hayallerindekini yaşatma mutluluğunu tadacağız hepimiz.
Ve elbette biz de bu fırsatı değerlendirerek hayalimizdekini yaşayacağız... Çok nadir bir mutluluk bu arkadaşlar! Değerini bilmelisiniz."
"Hiçbir şey anlamıyorum! Bu ağızlık ve burunlukla ne yapacağız? Nasıl yemek yiyeceğiz?" "Aluva sana silindirin nasıl yapıldığından
bahsetti... Hayalgücüyle tepkimeye giren bir maddenin varlığını biliyorsun. İşte tabaklardaki haznelerde bir miktar o maddeden var...
Ağızlık ve burunluk da senin hayalgücünle o maddenin tepkimeye girmesini sağlayan düzeneğin gerektirdiği parçalar... Onları yerlerine
taktığında o madde senin hayallerindeki yemek olacak. Konsantrasyon ve hayalgücü sayesinde adeta cennet bahçelerinde yemeyi hayal ettiğin
yemekleri yiyecek, içecekleri içeceksin..." "Ama Aluva bu maddeyi kullanmak için deneyimli olmam gerektiğini söylemişti." "Evet...
Gerçekten de öyle; ama yanımızda bu işin ustaları var ve az zamanda sana bu işi öğretebilirler. Yaşın küçük olduğundan çabuk öğrenirsin."
"Ne zaman başlıyoruz peki?" Çocuğun bu sorusunu duyunca herkes çocuğun sağındakine baktı. İçlerinden biri: "O kadar şanslısın ki, bu
maddeyi keşfedip ne işe yaradığını bulan kişi öğretecek sana onu nasıl kullanacağını," dedi çocuğa. Çocuğun sağındaki gülümseyerek:
"Evet, ben bulmuştum bu maddeyi; ama onu en iyi benim kullandığımı iddia edemem kesinlikle. Kullanmayı bilmekle iyi kullanmak arasında
önemli bir fark var... Bu maddeyi iyi kullanmak için hayalgücünün, konsantrasyonunun ve inanabilme potansiyelinin yüksek olması gerekiyor
ve senin inanabilme potansiyelinin fazla olduğunu düşünüyorum.Çocukların hayalgüçleri zaten fazladır.Geriye kalan tek şey konsantrasyon.
Şimdi de konsantrasyonunu sınayacağız," dedikten sonra küçük deri çantasından kağıda benzeyen bir şey çıkartıp çocuğun önüne koydu.
"Bu da aynı maddeden yapılma ve sen buna üç boyutlu bir resim çizeceksin..." "Ne ile?" Çantasını bir daha açtı ve içinden küçücük, yarı
büyütece yarı masa lambasına benzeyen bir cihaz çıkardı. "İşte bununla çizeceksin." aletin üzerindeki küçük bir merceği göstererek:
"Bu merceğe gözünü dikip yapmak istediğin şeyi hayal edeceksin. Düşüncelerini bir an dahi yapmak istediğin şeyden ayırmadan... Sonra,
yapmak istediğin şey gözünün önünde şekillendiğinde merceğin aşağısındaki düğmeye basıp tüm dikkatinle yapmak istediğin şeyin yapısına
odaklanacaksın. Onun o maddeye işlenmekte olduğuna tüm inanabilme potansiyelini kullanarak inanacaksın. O şey ne kadar imkansız olursa
Twitter'da Yazmakta Olduğum Bir Tefrika İkinci Bölüm
Twit tefrikanın ikinci bölümü: Her gün üçer üçer twitler şeklinde devam ediyorum. Günlük takip etmek isterseniz: http://www.twitter.com/EylemYurtsever adresini takip edebilirsiniz.