çabalarım sonu nihayetine varamadı.okunamadı yazılarım iflasın eşiğine vardı sonunda.oysa ki bu yazdıklarım sahibinin sesiydi.saçmalıkların dizesiydi. her dize de her satırda bir küfürdü.
saçmalıklar silsilesinde anlattıklarıma bir anlam yaratan zihinlere bir haykırış vardı şuursuzca.
ne anlamışlardı?
oysa ki ben uzaktım çok uzak
tuzla buz olmuş harfler birleşmeye çalışıyordu, bir kelime bir isim olmaya, hepsi birleşip fail-i meçhul bir ceset olmaya.
kimsesiz kimliksiz bir şekilde bir kefene konmaya hazırlanıyorlardı.oysaki bu eylemlerinin sonu ücra bir köşede yok olmaya mahkumdu.
kan kokusu alıyorum
yüzümden akan damlacıkların burnuma yakınlığından olsa gerek
evet bu kan
kan kokusunun bir eşi benzeri yoktur.
tesadüfe de yer yoktur bu noktada.
bir kaç damla kan
karanlık bir oda
kırık bir ayna
çatlak yüzümün bakışı karşımda
kırmızı gözlerimin donuk bakışları
neyseki hala çatlak bakışlarım karşımda bana bakıyorlar benim ona baktığım gibi
ne tesadüf değil mi?
ben yakın sen uzak?
oysa ben sendim daha ne kadar olabilir ki bu tuzak?
bir havuza atlamak isterdim ucu bucağı olmayan bir havuz, olmasın bu bir deniz tuzdan uzak salamuraya yakın olup bir köşeye tıkılmak istemem
beni bana sorun ,
kendime yakınlığım
kendimi yok etme isteğim
kendimle dostuluğum
kendime hapishane odası yaptığım açık duvarlı sokağım
sokağımın sınırlarınıda kim çizmişse hala
yasak
yok olmak
var olmak
bir gözden düşmek
yada yarına güzel gülücükler atmak
belki de yarın
her düşünce de polyanna olmayıp ilham almayıp
her karamsarlıkta mutlu olup bir peri yakalayıp kanadını çekmeyi ensemden aşşağı bir iğne ile dikmeye çalışıyorum.
içimde ki küçük çocukları sapanla öldürdüm evet.
kendinim seri katili benim.
karışık cümlelerle ifa etmeye gücüm yetiyor şuan.
tek kelime oda
ben
yada
sen
farkı sen yada ben
eşittir x veya z
diye bi kavramı da yok ettim artık herşey zihnimden dökülen zehir şelalesinde solunmakta.
solungaçları erimekte
gecenin karanlığında yok olmayı beklemekte
sabahın ışığıyla düşmanlarım yok olmakta, savaşım son bulmakta
sükut bundan dünyamda
el yumruğunu yedikten sonra kendi ormanımı kendim baltalamaya karar verdim.
akıncı birliklerim kendi kanımdan başkasını akıtmaz!
gaflet bana her bir adım kaçışımda daha bir yakın.
uzak duruyorum kendimden!
uzaklarım her kaçışımda daha bir yakın
kendi sırlarımı kendime anlatır oldum.
her kaçışımda silgi ile yazılarımı silmeye çalıştıkça elime hakim olamayıp başka şeyler yazmaktayım.
neyseki boştan dolu çıkmaz!
hala yazıyorum boş sulardaki limana demir atarak su birikintilerine yazı yazıyorum.
neyseki gerçek ben yaklaştıkça
bana her adımda iki adımda daha uzaklaşıyor.
(Dip Not:Yazma isteğini susturma çabaları-1)
