soyulmuş bir elma kabuğuydum yerlere atılmış
yalnızlığımla kalakaldım taş kaldırımlı sokakta
soylu bir söylence değil miydi bize anlatılanlar
hep kapıyı açık bırakırken ak sakallı amcamlar
yahu dedim kendime çekip gitsen şu evrenden
bir ılık rüzgâr olup savurdu saçlarımda gezinen
şiir yazmak değildi kastım yalnızca kendine gülen
küçük bir sincap nasıl bakarsa merakla sana gelen
git be işine ey ayna sıkılmadın mı şu kara beneklerden
yalvardı yüzüm bırak onunla kalayım gülmesen de sen
neden yazıyorsun bunca zamandır yok mu derdin tasan
koluma girdi gene yalnızlık, aldırma aynaya, bana inan
buğulandı gözlerim sonbahar sisi miydi cama usulca tıklayan
kır tüy kalemini uyandır şu şiir cinini gümüş ibriğinde uykudan
gelme üstüme n’olur ey gece!
sabaha daha çok şey olacak…
ömer akşahan
24.11.2004 / Diyarbakır