Bizans'ta Yaşanamayanlara Dair

yaşananlardan kaçmak mümkün mü?

yazı resimYZ

Bu şehri ardında bırakmalı insan... Binip bir gemiye, geriye bakan koltuklara oturup, ardında koca Kostantinapolis’i bırakmak; kaybolan yansımasını, binaların yok oluşunu, içesine seyretmek lazım.

Ayrılırken, kıyıdan Haydarpaşa’nın mağruriyetine meydan okurcasına;

_” Seni terk ediyorum Ey Bizans” diye bağırmak lazım.

Yaşanmamışlarla beslenen aşkları, isyanları, taa geride bırakmak lazım. Yaşamak için geldiğimiz ama inadına yaşayamadığımız herşeyi terk etmek lazım.
Boğaz’ın o dünyanın hiçbir köşesinde görülmemiş güzelliğini, kızkulesinin efsanelerini, köşklerin, mabetlerin, aldatıcı endamını geride bırakmak lazım. Ve efsaneyi yaşamadan bıraktığın, yenildiğin,
yenipte kaybettiğin herşey için bir damla gözyaşı süzülmeli gözlerinden.

Gökkubbede sabah ezanlarına karşı walkmande en acıklısından Feridun Düzağaç çalmalı...

_”Bu gece bu kent benden tenha, çekemem” derken O, sen;

_” Ben zaten çekmiyorum artık” diye acı bir gülümsemeyle ardında kalan koca Bizans’a bakmalısın.

Martı çığlıkları karışmalı müziğe, denizin deli dalga sesleri, vapurun motor gürültüsü... Canın çok ama çok yanmalı... Son bir kez canını en çok yakan sevgilinin gözlerini hayal etmelisin.

Sonra motor sesi susmalı, martılar sessizliğe gömülmeli, delicesine titremelisin zangır zangır...
Ve kahkahalarla gülmeye başlamalısın... Çünkü hep hayalini kurduğun günde en az 2 kere yaşadığın hayal bitmeli. Vapur Eminönüne yanaşmalı... Ve sen kendine acımalısın; gemi yavaş yavaş kıyıya yanaşırken... 20 dakikaya sığdırdığın isyankar tarafını koca bir 24 saat daha saklamak zorunda olduğun için...

Başa Dön