Ne diyebilirim ki?..
Ne söyleyebilirim ki?..
Gidiyorum!..
Kendine İyi Bak!..
Belki de
Beni Unut!..
Hepsi, çok komik ve bir o kadar da klasik.
Hatta, standart ötesi bir sıradanlık.
Oysa, bana uymalı, bana yakışmalı gidişim.
‘Olağan üstü’ nü de aşıp,
‘sıra dışı’ denilesi bir duvara tırmanmalı
Ve
Aykırı bir haykırış da içermeli gidişim.
Çünkü, seni sevmiyorum. Ve bunun için de gidiyorum!..
Ayrıca, sana ‘seni seviyorum’ dediğimi de hatırlamıyorum.
Kim bilir
Belki de, hatırlamak işime gelmiyordur.
Ya da geliyordur da, ben geri gönderiyorumdur.
Senin, gelirken yaptığını, ben giderken yapıyorum sonuçta
Öyle ya da böyle ne fark eder, gidiyorum işte!..
Gerçekten, ben niye gidiyorum ki?..
Nereye gidiyorum?
Gerek var mı bu gidişe ?..
Gidilecek bir yer veya kişi mi var?
Her gidiş, hedef içerir mi?
Her ne ise,
Her neresi ise,
Kesinlikle olmalı, diyor ve gidiyorum işte!..
Hem de sonuna kadar bana,
Hem uyacak,
Hem de yakışacak bir şekilde!..
Gitmek,
Ve asla, geri dönmemek üzere gidişte yitmek.
Neden mi?..
Çünkü, artık -sen olmayan- birini seviyorum.
Ya da sevdiğimi zannediyorum.
Ya da umuyorum!..
Hayır hayır, resmen seviyorum
Ve hemen seni siliyorum!..
Unutmak!..
Unutmak; boşluktaki yalandır ve çok başkadır silmekten!..
İnsan unutmaz, sadece unutmaya kilitlenmiş düşünceye alışır.
Her alışkanlık gibi unutmak da zamanla normal gelir.
Ve her normallik gibi uyur ama uyutmaz.
En güzeli, en kolayı, silmek mi ne?..
Ondan da emin değilim.
Zaten, neyden emin olabildim ki!..
Ne yapabilirim başka?
Seni silebilmek için ne yapabilirim ki?..
Belki de seni, beynime bir kurşun sıkarak öldürebilirim.
Hatta bunu seve seve de yapabilirim!..
Ama bu da çok basit olur,
Tıpkı çekip gitmek gibi.
Yoruldum ve bıktım artık;
Hep bir şeyler yapmak isteyip de, hiçbir şey yapmamaktan.
Hala, "ne yaparım bundan sonra" yı bilmiyorum.
Sol işaret parmağımı özlemle bekleyen tetiğin son kuşları olan,
İki kurşun yuvada sırt sırta bekliyorlar.
Biri sana, diğeri de bana kavuşmak istiyor, “bana yakışmalısın” diyerek.
Beyne giren bir kurşun tınısını duydu beynim,
Kulaklarımın yerine!..
Kediyle barışmaya niyetli süt kıskandırıcı renkteki taslarda kan gördü beyni,
Gözlerinin yerine!..
İkimizi de öldürdüm,
İki kuşla sıcak sızıntıya kapılmış beyinlerimizden!..
Tam da bana yakıştığı gibi başardım,
Yittik işte!..
.
.
.
Bana uymalıydı,
Bana yakışmalıydı ölüm.
Aykırı bir haykırış da içermeliydi gidişim.
Sıra dışı olmalıydım.
Ama olmadı işte.
Tüm karşı çabalarıma rağmen,
Üzerime örtülen gazetedeki sıradan haberlerden biri olup yitti gidişim sonuçta!..
Gerçekten,
Niçin ölülerin üzerine gazete örterler ki?..
Aylin Çiftçi