Hayat ne kadar acımasız. Hiç bilmediğin tarifini bile yapamadığın acıları tanıştırıyor sana. Üstelik senden izin bile almıyor. Sessizce sinsi bir yılan gibi gelip sokuyor seni. Panzehiri bile olmayan o vebalı mikrobu akıtıyor içine. Y aşamanın ne kadar zor ve anlamsız olduğu geliyor aklına. Artık istememene rağmen nefes almak zorunda bırakıyor. Bütün neşeni, gülücüklerini unutturuyor. Kocaman bir boşluğa bırakıp kendi yoluna devam ediyor. Yapayanlız ve savunmasız kalıyorsun. Kimseye anlatamadığın ölü bakışlar ve soğuk bir kalp kalıyor üzüntülerinden.
Ve sonrasında bir kuş gibi çırpınıyorsun. bir yerlerden küçücük bir sevinç yakalamaya çalışıyorsun ama her defasında engeller, aşılması güç yollar çıkıyor karşına, ne tarafa gideceğini dahi bilemiyorsun.Bırak yön seçmeyi bir adım atmaya bile korkuyorsun, atacağın her adımda yeniden karşına çıkacağını düşündüğün sahte insanlar ve yalancı sözler seni durduruyor. Düşünüyorsun, düşünüyorsun.....
Yavaş yavaş çaresizlik ve gözyaşı kapını çalıyor. Gayet umursamaz bir edayla içeri alıyorsun. Teslim oluyorsun. Belki aylar belki yıllar geçmesi gerekiyor üstünden. Kalp evine aldığın misafirleri uğurlamak, yeni duyguları içeri almak için. O zaman hayat kaldığın yerden devam etmen daha kolay oluyor. Eğerki zamanı bekleyecek gücün yoksa yıkılıyorsun. Panzehiri aramak yerine zehrin üstüne yeni zehirler eklenerek çoğalıyor ve sonunda sen diye birşey kalmıyor.
Tam o sırada seni seven insanlar çıkıyor ortaya. Zaman kavramını bilmeyen geç kalmış insanlar. Onlar tam olayın üstüne düştüğünü zannetseler de çoktan sonuca bağlanmıştır yaşananlar. Geride kalan yorgun bir beden ve tutsak bakışlar oluyor. Yine kendi yaranın merhemi sadece sen oluyorsun.
Siz sevdikleriniz için sakın geç kalmayın unutmayın ki, zamanında müdehale edilmemiş bir yara ömür boyu kanamaya mahkumdur.