Cemreler Düştü Gelmedin

Kopup bağrından, bu şehre döndüğümde kıştı / Kardan adamlara havuçtan burunlar takıyordu çocuklar / Baktım bu gün bahçeme / Eriğim çiçeğe durmuş nazlı gelin edasıyla / Kış gitmiş bahar dayanmış kapılara / Ve Cemreler dayanamayıp suskunluğunun ka

yazı resim

Uzaklardan geliyorsun, yorulmuşsundur
Gel uzan yanıma sarılalım bir ölümlük
Düzeltme saçlarını dağınık kalsın
Tütün koksun dudakların elerin kadar
Bildiğim en güzel masalları çıkardım çocukluğumun
tozlu sandığından
Dizlerime yasla başını anlatayım usul usul
Sen uyurmuş gibi yap ama uyuma
Yollar bizden daha güçlü kabul et artık
Harab etme kendini boğulsanda hasretten
Düşemediğin için yollarıma
Bilirsin her hikayenin bir kaybedeni birde kazananı
olduğunu
Bizim hikayemizde bizden başka herkes kazandı
Kaybedeni oynamaktır kaderimiz
Şehirler boyu namlulara sürülen bütün kurşunlar bizim
için...

Hasretlik zor derlerdi inanmazdım
Düşeli bu derde nelere heves ettim bir bilsen
Şiir diziyorum gecelerde, ak gerdanına sayfaların
Uzun uzun yazıyorum yüreğimi sınayan sevdayı
Unutmazsam not düşüyorum altlarına
"Ceylan'ıma"
Herkes bilsin istiyorum seni
Gözlerinin boğulduğum derinliğini
Ellerinin maharetini, güzelliğini
Saçlarından çaldığını gecenin karasını
Ağzını her açışında sesinden dökülen incileri
Sevdamızı, hasretimizi
İçimin nasıl kızıma yangınlandığını
Bilsinler istiyorum işte...

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi
Bu yaşlı şehre öğretiyorum sensizliğe nasıl tahammül
edeceğini
Bir şehri mühürledi gözlerin
Tüm kapılarına zincir diye kirpiklerini vurdum
Kilit üstüne kilit zincir üstüne zincir...
Bundan mıdır acaba sana gelemeyişim?
Geceydi, sen uyuyordun, usulca kalkıp yanından
Ruhumu Palandöken'e gömdüm
Buzdan dudakları büzülüp acıyla selamladı bizi
Eğildi önümüzde ayak bastığımız diğer şehirler gibi
Bahar nasılda erken geldi diyordu limon satan genç
Bir ara söyle, bizdendi....

Sevinmelisin
Bir dikili ağacımız yoksa da şu dünyada
Özlemimizle halleşmiş şehirler bırakacağız ardımızda
Olur ya ayırırsa kader bir gün bizimde ellerimizi
Hani nemli gözlerle ve tebessümle izleyemediğimiz
Türk filimlerin de olduğu gibi
Ayrı ayrı her adımladığımızda
Şehirlerimizin caddelerini
Titreyecekler ışığa koşan pervaneler gibi
Kaç gün oldu sesini duymayalı
Kaç gündür tenine hasret saçlarım
Kaç gündür gözlerim arıyor toprağımı
Saymıyorum artık unuttum tüm takvimleri
Sahi nasıl bakardı senin gözlerin
Kırmızı kazağın var mıydı?
Sever miydin limonu bol şehriye çorbasını?
Çayı, sigarayı
Bıraktığım gibimi duruyor eşyalar evimizde
Hoşgör
Senden daha iyi bilidiğim için sensizliği

Kopup bağrından, bu şehre döndüğümde kıştı
Kardan adamlara havuçtan burunlar takıyordu çocuklar
Baktım bu gün bahçeme
Eriğim çiçeğe durmuş nazlı gelin edasıyla
Kış gitmiş bahar dayanmış kapılara
Ve Cemreler dayanamayıp suskunluğunun kahrına
Düşmüşler birer birer sevdiğim
Havaya suya toprağa....

Başa Dön