Beni bana el eden zemheri,
Şehrin sabrını sınıyorsada buza kesmiş nefesin
Gecenin gözleri,
Şaçlarımla savrulan hasretten daha bir delici
Daha bir keskin...
Doğa kaybediyor ağır ağır yazdan kalma renklerini
Küsülü bir sonbahara yazılıyor adlarımız
Adımız;
Bizi en çok acıtan yaramız
Adımız;
Kirli camların, sırlı buğusunda mahkum müebbete
Doğanın beyaza yenik düşüp silinen renkleri gibi
Sevda defterinden bizde şerha şerha siliniyoruz
Siliniyoruz sırrında müebbete yazıldığımız camlardan
Duvarlarına şirler kazıdığımız evlerden
Ağlamaklı caddelerden
Kederli şehirlerden
Ve siliniyor hayat aynalara yasaklı gözlerimizden
Başka başka hayatlar
Gece muharebelerinde işgal ediyor uykularımızı,
Camlar başka, caddeler başka, şehirler başka
Esameler aynı alsada değişmiş mana,
Yeni tanıştığımız yada ezelden varolan
Ancak bizim yani farkına vardığımız dudaklarda...
Takvimlerin çıkrığında
İnceldikçe inceliyor bizim için eğrilen ipler,
İnmelerle tutuk ellerimizi sarmaya muktedir değil.
İpler gibi dağılıyor ellerimizde seneler...
Yol türkülerinin yerine yakılıyor ağıtlar
İçimizdeki kız çocuğunun gözleri,
Kapanıyor kırmızı papuçlarla müsemma bayramlara.
Sokaktaki yabancı sızıyor evlerimize, odalarımıza
Bununla yetinmeyip,
Hayallerimize aşkımıza ortak çıkıyor
Diz çöküyor sevda yoksulu sofralarımıza
Mayalıyor içimizin fırtınalı sularında yabanlığı
Daha anlamlandıramadan olan biteni
Sokaktaki yabancı içimizdeki yabancı oluveriyor...
İçimdeki yabanlığı mayalayan sokaktaki yabancı,
Şehirler yağıyor içime,
Trenler çığlıklarını içime kusuyor,
Vapurlar söndürüyor tüm ışıklarını gözlerimde
Yüreğimde
İnfilak edecek şafak kolluyor şehzede gülleri,
İçimdeki yabanlığı mayalayan sokaktaki yabancı,
Artık bitirmelisin bu amansız muhasarayı...
Kanatsız kırlangıçların incinmiş bileklerinde vuslat muştuları salmak için şehirlerce çok geç kaldın,hırpalama daha fazla dikeninden muzdarip gövdemi..Ben karış karış bilirim bu şehirleri, kalmadı kök salabileceğin bir avuç toprak parçası dahi.... ]