Değişen ve gelişen bir Dünya'nın içerisinde yaşıyoruz. Özellikle ülkemiz bu değişimin görülebileceği ülkelerden. Az önce 'DünyaBizim' adlı internet sitesinde 'TOKİ Bursa’da ne yapıyor?' başlıklı yazıyı şöyle bir okudum ve yazar gerçekten çok doğru şeyler söylemiş ve aklıma bu yazıyı yazma fikrini getiren bir yazı yazmış.
Evet doğru bu inşaat şirketleri (biz geneli konu alan bir şey yapalım dedik) acaba kültürel değerlere ne kadar önem veriyor? Amaçları para kazanmak mı yoksa insanları konut sahibi yapmak mı?
'Kentsel Dönüşüm' adı altında birçok ilde 'depreme dayanıklı' lüks binaların inşaası her geçen gün artarak devam etmekte. Sayısız fırsat, indirim, cazip kredi sunuyor bu şirketler bize. Hepsinin amacı bizleri ev sahibi yapmak(!) Ancak evsahibi olurken bitki örtüsünü, tarihi dokuyu bozan bu insanlar kadar bende suçluyum çünkü 'Talep edersen arz ederler' diye bir söz var. Ve maalesef insanımız bir evle doymuyor iki, üç, dört alabildiği kadar ev almaya çalışıyor. Parası varsa eyvallah alsın lafımız yok ancak 'betonlaşmış kentler arasında kaybolmaktan' şikayet etmesin!
Betonlaşmış binalar arasında duygular, insanlıklar ve suçlar kaybolup gidiyor. Ama artık bunların hiçbiri umrumuzda değil. Peki ne yapılabilir? Öncelikle şu kadar ev yaptık diye övünülmesin miting meydanlarında. Eğer yaptığımız evlerle övüneceksek tarihi dokuya uygun evler, binalar inşaa ederek övünelim. Örneğin Beypazarı'nın o tarihi mimarisine uygun bir bina şimdiye kadar neden yapılmadı? Ya da Safranbolu evleri? İstanbul'u o büyük Residence'lerle boğan zihniyet acaba neyi amaçlamakta? Ya da ben abartıyorum bilmiyorum belki de artık bu çağda o eski mimariye gerek yoktur. Tıpkı insanlığa gerek kalmadığı gibi(!)
Son söz olarak;
Eskiden anlatılır evlerin önünde yaşlılar toplanır doyumsuz sohbetler olurdu diye. Artık onları göremeyeceğimiz bir gerçek çünkü evlerin önündeki kaldırımları bile aldık geniş yollar uğruna insanların acıyan yüreklerini taşlaşmış yapılarla doldurduğumuz gibi. Ne diyelim bizlerde ileride yüksek binaların tepelerinden tutarız balıkları attıığımız oltalara arabalar gelmezse'!