Muhittin Ulupınar

Şimdi Dul Bir Kadındır Hayat…

Akşam yavaşça iniyor, öksüz bir çocuk gibi sokaklar, telaşsız insanlar. Ay doğmayacak biliyorum, annem ölmüş, ağaçlar neyi bekler, kuşlar şarkısız ay doğmayacak, nefesim tükenmiş, dudaklarım mühürlü, gözlerim ıslak…

Sev Dedi Nefsim...

“ Dur “ dedim nefsime “ dur “ bağışla beni hayat, yüreğim, gözlerim, ellerim beni bağışla, tüm iyi insanlar, börtü böcek, kuşlar ağaçlar ... Allah’ ım bağışla ...

Heybemde Yoksul Bir Islık...

Ey benim yavru kuşum, sarışın göçmen kuşum, çocukluğumun annesi, şimdi burada yapraklar düşecek yine, kuşlar terk edecek, yaz bitecek, ve her şey olduğu gibi yaşanacak beklemesen de. öperim gözlerinden, hoşçakal.

Öpsem Akasyalar Açar mı?

Uyumasam olur muydu bu gece, bir sokak lambası gibi çöksem koynuna gecenin sabah olur muydu? Yorgun argın ve bezgin âlemin düşlerine deli bir nehir gibi dökülsem olur muydu? Uykularına bir hırsız gibi sızsam ayva sarı nar kırmızı olur muydu? Gecenin koynuna bir yılan gibi sokulsam, acep mevsim bahar

Ey Şiir Ey Şair Ey Okur...

Ne kadar yazık ki bu narin ve nazenin, naif ve beyza alemin güleç ve şizofren celladı olmaktan beis duymadınız. O kadar mesut ve bahtiyar bir çocukluk yaşanış olmalısınız ki sizi irkiltmedi acı çığlıkları, iniltiler.

Hep Eylül Oluyor Dokununca

Değişen ne yüzümüzden başka, kuşların ölümünden, eskidikçe gençleşen hüznün renginden, saçlarımıza konan bulutların sesinden ıssızlığını yitirmiş tren istasyonların kederinden, içimizde göveren çocuğun çığlığından, dudaklarımıza iliştirdiğimiz ıslıkların sahipsizliğinden, gözlerimize düşen kırılganlıklardan, yakamızda bir çiçek gibi itina ile taşıdığımız yabancılığızdan gayrı …

Bağışla Beni Kalbim

Bir yanımız hep boşalır yavaş yavaş, içimizden bir rüzgâr esip geçer, bir sağanak başlar da, anlayamayız kalbimiz bizden utanır, rahmet kesilir hanemizden, gözlerimiz aynalardan utanır. Öfkeyle söylenirken arkasından, o giden kendimizdir.

Başa Dön