Esma Uysal

Yol Yahut Nasip

Bizi fark ettiğinde yarım bıraktığı maydanoz demetini bağlayıp tepeciğin üzerine atıveren teyzeme daha bir dikkatle bakıyorum. Bütün Anadolu insanları gibi gerçek ten rengini kestirmek mümkün değil. Elleri ve yüzü sanki toprak ve güneşle bütünleşmiş, rengini doğrudan onlardan almış gibi. Beli bükülmüş teyzemin, ona ten rengini veren, rızkına aracılık

Dilek Ağacı

İnsanlarla tanış oldum bu süreçte, kuşlarla, böceklerle, otlarla, rüzgârla, yağmurla, karla daha bir sürü yaratılanla tanış oldum. Beni en çok şaşırtan insan oldu desem inanır mısınız bana? Önceleri beni fark etmediler bile. Bazen üzerime bile bastılar. Sonra biraz daha büyüyünce yapraklarım onları gölgeleyecek kadar olunca daha yakından tanıdım

Şükür Ağacı

Bazen sırf panomdan bir ışığım daha eksilmesin diye arkadaş kavgalarının en çılgın yerinde tamam öyle olsun der kavgadan çekilirdim. Annem okul çıkışında yakındaki bahçelerden bir iş buyurduğunda yanmaya devam eden parlak bir ışık uğruna istemeye istemeye de olsa yola koyulurdum. Benim küçük kardeşim, ah o haylaz çocuk, hiç

İğne Oyalı Tülbent

Ah Fikri, hiç vazgeçmeyen, müzmin talip. Defalarca ertelediği, reddettiği, terslediği Fikri. Ama aynı zamanda belki o da vardır diye derslerini kütüphanede çalıştığı, onun sınıfından kızlarla sırf o sınıftan diye selamlaştığı, babasından gayri doğum gününü bildiği ama hiç kutlamadığı tek erkek olan Fikri. Sevmişti Fikriyi lakin hazır değildi buna.

Göçümüz Var

Cumartesi yük kamyonu eski evimizde bize ait ne varsa yükleyip getirdi. Her şeyi mi? Asla! Maddi boyutuyla bize ait olanlar geldi belki ama nerede bizim yaşanmışlıklarımız? Gül yüzlü kızımızın bebekliği nerede kaldı, ilkokula başladığımızda hecelerimiz sinmişti duvarlarımıza, eşim askere gittiğinde bir tek o duvarlar şahitti gözyaşlarımıza. Aynı duvarlar,

Sarıçiçek

Gün devam ededursun, hayat her zamanki seyrindeyken birden bir uğultu sardı bizim mahallemizi. Gülümsedin? Şaşırdın mı bizim de bir mahallemiz oluşuna. Üstelik sizin artık bir mahalleniz kalmamışken, mahalle denilen güzel iklim sadece eski hikayelerde anılan birer nostalji iken kalksın bizim mahallemiz olsun!

Vuslat Ya da Veda

Karanlık, şehrin bol ışıklı aydınlığına, hengâmesine galebe çalamamıştı henüz. Bir yanım Fatih, bir yanım Beyazıt, sırtımda boğazın gece meltemi. Işıklı caddeden geçen gençlerin şen şakrak sesleri içinde sıcak bir günün ardından, köşküne çekiliveren güneşin yokluğunu fırsat bilip sökün eden tatlı bir serinlikten belki de mahmur bir demde silah

Vuslat Ya da Veda

Karanlık, şehrin bol ışıklı aydınlığına, hengâmesine galebe çalamamıştı henüz. Bir yanım Fatih, bir yanım Beyazıt, sırtımda boğazın gece meltemi. Işıklı caddeden geçen gençlerin şen şakrak sesleri içinde sıcak bir günün ardından, köşküne çekiliveren güneşin yokluğunu fırsat bilip sökün eden tatlı bir serinlikten belki de mahmur bir demde silah

Mihriban

Her sabah besmeleyle kalkıyorum yatağımdan ve hemen ardından dört aydır olduğu üzere günaydın Mihribanım la. Cevap, cevap yok henüz. Ama bir gün olacak inşallah. Ben günaydın Mihribanım diyeceğim ta yüreğimden. Mihriban kınalı parmaklarıyla dokunacak saçlarıma, sabahın hayır olsun sevdiceğim diyecek. Bu sefer kaçırmayacak yosun gözlerini benden. Ben onun

Emir Allah'ın

Duydu mu Ceylan? Duymadı belli ki, duyduysa bile bunu belli edecek bir damlacık mecali kalmamış. Araba yolun kıvrımından dönüp te kayboluncaya kadar saçları sulara salınmış bir söğüt dalı gibi olduğu yerde kalakalıyor. Kulaklarındaki ses sürekli kendini yenileyerek halka halka bütün yeryüzünü kuşatıyor sanki Emir Allahın.

Sergüzeşt-i Hoyrat

Ana babalarından evlatlarına miras kalması güneşin gökyüzü saltanatını akşamları aya devretmesi kadar doğaldır. Birde tersine bir durum olur bazı. Ölüm ana babasından önce evladına yol verince miraslarda değişiverir. Ben hoyrat, genç yaşında ölen babamın ana babasına bıraktığı yegâne mirasıyım.

Gözlerimdeki Emanet

Yedi tepeymiş İstanbul evvel zaman içinde. Yürekler de fethedilsin diye belki de her tepesine bir muhteşem Cami yapılmış. Şimdilerde adına gökdelen dedikleri göklere meydan okumaya adanmış heyulalar arasında kaybolsalar da hala yüreklerimizin tepelerindeler.

Hayat

Genç kadın biri yanı başında oturan diğeri ise tam karşısında yatağında ateşler içinde halsiz, mutsuz, sürekli mızmızlanan iki insanın ortasında buluyor kendini. Biri henüz ilkbaharın müjdesi olarak suya düşen cemre gibi diğeri çok uzak dağların zirvesinden fışkırıp çıkan, sonra başını taştan taşa vura vura yol alan, gelip geçtiği

Başa Dön