İstanbul'un Kedisi
İstanbul'da geçen bir öykü.Bir parkta oturan iki insanın (aralarında da bir kedi) sohbeti.
İstanbul'da geçen bir öykü.Bir parkta oturan iki insanın (aralarında da bir kedi) sohbeti.
Oğlum, / Nihayet kesildi kabuğun / Erkek oldun.
Erzurum'da ilk defa açılan kitap fuarıyla ilgili bir tanıtım yazısı.
Hasan / Hazara Hasan / Üç pislik, üç soysuz
Bir kalem daha / Bir kalem daha satmalıyım / Evde
Bazen / Bu beden / Yük gelir bana
neden toplanmış bu kalabalık / neden göğüslerinde babamın resmi /
Karşımda siyah beyaz bir resim / Beraberiz arkadaşım, yoldaşım, ağabeyim. /
Paşa’m, / Can arkadaşım. / Hazırsın artık büyük göçe,
(Müfide Decdeli’ye) / Sen, / Karlı dağın tepesindesin şimdi
1991 ile 1998 yılları arasında memuriyet görevim nedeniyle Bayburt’ta yaşadım. İşyerimiz Bayburt’un Erzurum yönünde girişinde şehir merkezine üç, dört km uzaktaydı. Misafirhanemiz de aynı işyeri içindeydi. Mesai arkadaşlarım genelde göreve yeni başlamış, bekar arkadaşlardan oluşuyordu. Misafirhanede akşamları yemek çıkmadığından dolayı yemek yemek için topluca şehre giderdik.
Erol Mütercimler’in bir kitabının adı “Fikrimizin Rehberi Gazi Mustafa Kemal”di. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk, bir rehberdir, bir önderdir Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan tüm yurttaşlar için. Benim özel hayatımda fikirleriyle bana rehberlik eden kişi ise (fikrimin rehberi) sevgili öğretmenim Fikri Gürler’dir.
Suat güneydoğu sınırında bir ilçede çalışıyordu. Memurdu. Askerlik hizmeti dahil beş yıl olmuştu geleli bu bakımsız, geri kalmış sınır kasabasına. Doğuda büyük bir şehirde doğmuştu. Sıcağa alışkın değildi. Memleketinde yazın bile insanı serinleten bir rüzgar olurdu. Burası öğle değildi. Boğucu, kavurucu bir sıcak vardı bu kasabada.
İstanbul’da bir iş merkezinin çatısına asılan referandumla ilgili pankart (üzerinde başbakanın resmi bulunuyordu ) fırtına şeklinde esen rüzgardan yırtılmış, bir kısmı kopmuş vaziyette iş merkezinin duvarına hızlı hızlı vurup duruyordu.
Pankartı hazırlayan şirkete bir ihbarla gelmişti bu haber. Vakit gece yarısına yaklaşıyordu, hava kararmıştı, rüzgar şiddetli
Ahmet Kaya'nın söylediği Şafak Türküsü parçasının bende hissettirdikleri...
Yıl 2002. Aralık ayının on ikinci günü. Soğuk bir Ankara akşamı. Caddeler insan kalabalığıyla dolu. İnsanlar işlerinden çıkmış evlerine varma telaşındalar. Orta boylu,orta yaşlı, esmer,bıyıklı bir adam eski paltosunun yakalarını soğuktan korunmak için kaldırmış Mamak Metro İstasyonuna doğru dalgın dalgın yürüyordu. Elinde bir poşet vardı. Poşetin içinde de
Teyzemin ölümünden sonra hissettiklerim.
Annemin ölüm yıldönümde hissettiklerimin kağıda dökümü
Ben genelde içki içmek için birahaneleri tercih ederdim. En çok uğradığım yer mahalleme yakın bir yerdeydi. Adının hala unutmadım. “Köylüm Birahanesi”. Adı müşteri profiline uygundu. Burası alt sınıfın, avamın, alttakilerin mekanıydı. Köyden kente gelen insanlar burada birasını içiyor, akşam da köyün otobüsüyle köyüne dönüyorlardı. İşsiz, fakir gençler burada
Selim, çav bella (hoşçakal güzelim)şarkısını ilk defa ODTÜ''te duydu ve çok sevdi. Ölüm anında da o şarkı dudaklarındaydı.
Ziraat mühendisiyim.2006 yılından beri kısa öyküler yazmaktayım.Öykü, şiir okumayı seviyorum.Romantik, içe dönük biriyim.
1964 doğumluyum.Ziraat Mühendisiyim.2006 yılından beri kısa öyküler yazmaktayım.2011 yılından bu yana da şiir yazıyorum.Romantik bir insanım.Yazmayı ve yazdıklarımı paylaşmayı çok seviyorum.
Erzurum
Yazımda kısa, anlaşılır cümleler kurmaya dikkat ediyorum.
Cezmi Ersöz,Sait Faik,Refik Halit Karay
Sait Faik