Zeus'un Kızı; Bir İstanbul Seyahati 2

Şirin, kara kuru, kocaman güllü elbiseli, 4 yaşlarında bir kız çocuğu. Müdürünün yanına götürmek istediklerinde gitmeyeceğini ve iyi akşamlar demeyeceğini söyledi. Onlar gittikten sonra kızlarımı, gözümün önünden geçirdim. Çaycı kadının getirdiği çayları bırakmasından sonra, arkadaşım, yavaşça yaklaştı. Bu kadın, küçük kızın annesi değil dedi. Annesi geçen sene intihar etti.

yazı resimYZ

Görkemli alışveriş merkezlerinin birinin üst katlarında çalışıyordu arkadaşım. İçeri girdiğimde ona telefon ettim. İstersem aşağıda oyalanabileceğimi, istersem yukarı çıkabileceğimi, ama biraz bekleyeceğimizi söyledi. Biraz ilerideki kalabalığa gözüm takıldı. Oldukça pahalı ev tekstili ve objeleri satan bir firmanın içerisi tıklım tıklımdı. Gençlerden bir kaçı yanımdan geçerken “zannedersin ki bedava veriyorlar” diyordu. Ve ben arkadaşıma yanına gelmek istediğimi söyledim. Güvenlik görevlisine kimlik kartımı verip, ziyaretçi kartımı aldım ve asansöre bindim. Şık bayanlar ve baylar ile, ben en üst kata çıkıncaya kadar, kısa bir beraberliğimiz oldu. Girişinin Avrupa tarzı olduğunu söyleyebileceğim bu işyeri, sanki bir film senaryosundan çıkmış gibiydi. Arkadaşımın yanına oturduğumda ise, kutu gibi büroda da üç kişinin çalıştığını gördüm. Biraz sonra küçük bir kız sesi duydum. Annesi olduğunu düşündüğüm bayan ile beraber yavaş yavaş sesleri bizim tarafa yaklaşıyordu. Sürekli sorular soruyordu küçük kız. Burası neresi? Burası toplantı odası.Neden ? Burası neresi? Çalışma odası. Neden ışıkları yanmıyor? Çünkü orada çalışan arkadaşımız erken çıkmış. Biraz sonra yanımızdalardı. Şirin, kara kuru, kocaman güllü elbiseli, 4 yaşlarında bir kız çocuğu. Müdürünün yanına götürmek istediklerinde gitmeyeceğini ve iyi akşamlar demeyeceğini söyledi. Onlar gittikten sonra kızlarımı, gözümün önünden geçirdim. Çaycı kadının getirdiği çayları bırakmasından sonra, arkadaşım, yavaşça yaklaştı. Bu kadın, küçük kızın annesi değil dedi. Annesi geçen sene intihar etti. Uzun bir süredir bunalımda idi. Eşi yardım etmeye çalıştı, ancak başarılı olamadı. Bu kadar küçük kızı olan bir kadın, nasıl hayattan bu denli soğuyabilirdi. Aklım almıyordu. İnsanlar, bu kadar sıradan bir hayata devam ederken, bu kadar isteksizken bile, ölümü düşünmeye fırsat bulamazken, bu kadın göz göre göre nasıl veda etmişti. Hem de arkasında ona muhtaç birini bırakarak.
Dönme vakti gelmişti. Havaalanı o kadar kalabalıktı ki. Güvenlik gerekçesi ile botları çıkarma telaşı bile, bu kargaşanın önüne geçemiyor, aksine körüklüyordu. Yakında el bagajlarının bile yasaklanacağı konuşulurken, terörizmden sakınmak için, sadece güvenliğin yeterli olacağını zannetmek, bence başlı başına bir ihmaldi zaten. Uçağa almalarını beklerken, oturmaktan sıkılmış bir halde, ayakta bekliyordum. Genç bir kadın bana doğru, uzun süre bakınca, konuşma ihtiyacı hissettim. Kendisinin 16 yaşında evlendiğini, akrabalıktan dolayı sakat bir çocuğunun olduğunu ve rahim kanseri yüzünden ameliyat olmak zorunda kalıp, kontrollere, İstanbul’a geldiğinden bahsetti. Ve yüzü gülüyordu. 21 yaşındaydı mutluydu. Ve çocuğunu özlemişti. Ve ………………
03.12.2014

Başa Dön