Yol mu göründü, bekle!..
En azından beni dinle, sonra git gideceğin yere...Nasılsa benim gitmelerime benzer, senin gitmelerin de!..Olur olmaz zaman, hazırlıksız, öylesine!..Uzak bir ıslığın çağrısına uyarak...Nasıl şeyse!..
Biz gideriz de, tasımızı tarağımızı toplayarak, bütün güzelliklerimizle...O bilmez ki kadrimizi...Çirkinleştirir bizi...Sanki yapacak başka bir işi yokmuş gibi kırpar dalımızı, budağımızı...Reçine reçine gözyaşı sızar kesilen yerimizde...
Yaşamak nedir ki!..Budanarak hayata tutunmaya çalışmak mı, yoksa yeşerip yeşerip ölüme bakmak mı? Ah bir bulabilsem bendeki tarifi; yaralarıma yazacağım!..Yok ki!..
Oysa ne çok sözdüm, ne çokkk!...Tükenmişim demek ki!..
Ve dedim ki:
yaşamanın güzelliğini
budanmış ağaçlardan soracaksın
fışkınındaki tek yaprağın
rüzgarda salışında kahrolmak için!..
Aynen böyle!..Yapacak bir şey yok...Yol da biziz, yolcu da!..Hayat da biziz, ölüm de!.."Hem gideriz, hem ağlarız", kime ne!..Bohçamızda kanave işli çeyizlerle...
Gördüm, bana benzeyenlerin de çeyizi varmış meğer!..
Tek farkla ama;
Benimkileri kimsecikler beğenmedi..Sandık bekliyorlar...Hepsinin üstünde leke!..Hani "sandık lekesi" diyorlar ya adına, aynen öyle!..Çıkarıp yıkamayacağım işte; kalsınlar öylece!..
"gözün bakmadı gözüme
elin değmedi elime
suyun akmadı dibime
gene de sende kaldım..."
Kalış, bu kalış!...Takvimlere bakıyorum durmadan...Ölümevvel ayını okumak için...Budanan yerimden akan reçinemi yapıştırıyorum çevrilen yapraklara...Dökülsünler istemiyorum ya, yine de dökülüyorlar... Eğilip topluyorum eteğime...Biriktirip mezara götüreceğim onları...
Tanrı'ya armağanım olsun diye!..
Evet,öylesine!:))))