Yine Düşlerimde Sabahlar Mısın Yavrum?

Şimdi bir belden aşağım tamamen uyuşuk Ayaklarımı oynatamıyorum Sanki ağır bir kaya koymuşlar belimden aşağıBedenimi ise hiç oynatamıyorumGözlerimi açmak istiyorumAçamıyorumAğır geliyor kirpiklerim gözkapaklarıma

yazı resim

Bir annenin bir evlada duyumsadığı özlemi ancak bilinç altı deşilince, daha farklı yeşeriyorYüreğinde evlat özlemi yangınları duyan her insana ithafımdır aşağıdaki öyküm -Emine Pişiren/Bursa/14.12.2009-

Doktorum ve baban hastalığımı saklıyorlar benden. Onlar hala benim uyuduğumu sanıyorlar Oysa sadece gözlerim kapalı. Narkozun etkisinden kurtulduğumu düşünüyorum. Çünkü bulunduğum odadaki sesleri duyduğum gibi, her birini de ayırt edebiliyor kulaklarımTitriyorum Üşüdüğüm için mi, yoksa narkozun etkisi mi? Bilemiyorum Baban durumumu fark ediyor belli;

-Bakın üşüyor, bir battaniye yok mu?

Hemşirenin sesi geliyor kulağıma sonra;

-Narkozdan, telaşlanmayın beyefendi, az sonra kendisine gelecektir

Şimdi bir belden aşağım tamamen uyuşuk Ayaklarımı oynatamıyorum Sanki ağır bir kaya koymuşlar belimden aşağıBedenimi ise hiç oynatamıyorumGözlerimi açmak istiyorumAçamıyorumAğır geliyor kirpiklerim gözkapaklarıma

Beynimde bir ağırlık var ama her şeyi duyuyorum. Hareketsiz ve uyuşuk belleğim, ne çok şey anımsamakta. Her biri tek tek düşüveriyor hazan yaprakları gibi anılarımın iklimlerinden. Bilinçaltımdan dökülenler de var sanki Gidip gelen yolcu gibi beynim. Ses dikkatimi çeliyor Babanın sesi bu

Baban ağlamaklı, sesinden belli.

-Peki, doktor bey, idrar kesesini aldıktan sonra yaşayacak mı? Bu kadar çok mu kötü durumu?

Uyuyan bedenim açık zihnime dolan sözcüklere kulak kabartmıştı. Doktorun sesi uzaktan kulağıma çalındı.

- Belki birkaç yıl Üzgünüm Ben elimden geleni yaptım, keşke daha erken gelinseydi Belki o zaman yaşama şansı olurdu

Ağlamak bile gelmedi içimden. Duyduklarım her yaşayan canlının başına gelebilecek o kaçınılmaz sonun öncesiydi
Ne acı, ne haz, ne umut, ne gelecek vardı şimdi düşlerimde Bir tek sen vardın ve bir umut gibiydin şu an sen Evet, şimdi senli düşlere yuvarlandım, sımsıcacık

Sen yoktun, henüz doğmamıştın ama ben seni hep hayal ediyordum.
Dünyaya gelmeden ben senin her halini düşlemekteydim. Öyle ki; gülüşüne, neşene, sevincine, hüzünlerine, acılarına ve her mutsuzluğuna tanıktı gül kokulu düşlerimin sandığı.

Senin hangi yöne gideceğini; hangi yiyecekten hoşlandığını, neye sevineceğini, neye kızacağını, neye tepki vereceğini hissettiğim gibi, o uyku mahmuru günü karşıladığımız sabahları dahi düşledim; hatta sarı örgülü saçlarına kadar

Ve her sabah yüzünü yıkadıktan sonra onları ellerimle okşayarak iki örgü halinde örmekteydim.
Çünkü sen bendin, bende sendim; sen bana Rabbimin en güzel hediyesi olmuştun.
Benim içimdeydin ve orada soluk almaktaydın, kanımla kan, canımla can, soluduğum baharlarla hayat vermekteydim sana.
Ve Rabbim seni bana vermeden önce adın yazılmıştı Onun kitabına, sen rastgele düşmedin ki rahmime.

Ve bir gün; uzun yolculuğundan, hayal ettiğim cennetten sen çıka geldin. Canımdan can çıktı sanki benden geldiğinde şu fani âlemin içine
Kucağıma aldığımda seni, ilk dokunduğumda sana, yüreğimden senin masum ve cennet kokulu tenine değince dudaklarım, ah bir bilsen! Ah bir görsen beni! İşte o anda neler hissettiklerimi? O an bir mucizeye tanıktı tüm evren

Sen ne müthiş bir eserdin!

Hiçbir heykeltıraşın şekil veremeyeceği, hiçbir ressamın fırçasından, kaleminden böyle bir mucizenin yaratılamayacağı kadar MÜTHİŞTİN!
Bilmelisin ki, sen Rabbimin dünya yüzündeki SEVGİNİN tek yorumuydun.

Şimdi benim bir görevim vardı, adı ANNE LİK olan.
Çünkü seni cennetteki koruyan, himaye eden o kutsal meleklerin elinden bana emanet edilmiştin. Çünkü sen o güvene layıktın, bende bu güveni sana verebilecek şefkat ile sevgiyle donatılmış bir yüreğe sahiptim.

Yüreğimde de sen daha doğmadan var olan ANNE SEVGİSİ yemyeşil durmaktaydı.
İşte bende konuk olduğumuz yaşamda seni bu sevgiyle, şefkatimle sarmalıyım ve mest etmeliyim.
Çünkü sen benim çocuğumsun ve ben senin annenim.

Benim sana verebileceklerim o kadar fazladır ki, senin bana verebileceklerinden.
Çünkü benim yüreğimdeki bu duygu hazinelerini veren Rabbimdir.

Ve yıllar ne çabuk geldi geçti Hani hiç geçmeyecek gibi gözümüzde büyüyen zaman

Sana verdiklerimin her biri onun bana verdikleridir. İşte bu nedenle senin ihtiyaçlarını biliyor ve sonsuz bir enerji gibi, merhametinden nasiplendiğim, adaletiyle tartıldığım, hoşgörüsüyle kutsandığım, sonsuz ve kadir Rabbimin bana sunduğu sevgisinden harcamaktayım.

Senin geleceğinle ilgili kararlarında, düşlerinde, umutlarında ve gerçeklerinde yine ben yanında olacağım

Hiçbir zaman senden vazgeçmedim ve geçmeyeceğim gibi sevinçlerinde, kederlerinde yanında yer alacağım.

Çünkü sen benim bebeğimsin, canımsın, ciğerimsin, vazgeçemediğim, güneşimsin, geleceğimsin

Seni yaşamın içinde daha da güçlendirmek için yüreğimle, ruhumla ve tüm arzularımla sende olmaya çalışacağım.

Seni yalnızlığınla bırakmayacağım ve her karanlığında aydınlığın olacağım.

Yaşadığım sürece seveceğim bütün canınla aradığın o sevgiyi sana ben öğretecek ben tanıtacağım.

Çünkü bu sevgi bende emanet ve ben bu emaneti sana vermek için düşündüğünün çok ötesinde seviyorum seni can parem

Yüreğinin her türü sıkıntısını bana akıtıp, kirlenen yüreğinin;
öfkeden, kinden, nefretten, intikamdan arınması için seni bağrıma basacağım:

Bir kanguru yavrusunu nasıl karnında taşırsa işte bende seni öylesi teselli edip; gözyaşlarını sileceğim, acılarını dindirip, sevgimle, şefkatimle merhem olacağım.

Yaşadığın hayatta onurlu ve dik durman için en değerli zamanımı senden hiç ama hiç esirgemeyeceğim.
Her hatanı hoş görüp, onları yeniden yinelemeyeceğini sağlamak için sınırsız hoşgörümü ve sabrımı sana hediye edeceğim.

Çünkü onları bana veren de yüce Rabbim, sana ve senden sonraki evlatlarımıza vermem için emanet vermişti.

Şimdi bu hayalimi kuralı ve gerçekleştireli tam 30 sene geçti. Ben bu hızla geçen zamanda senden hiç vazgeçmedim ki, bende var olan tüm hediyeleri da senden hiç esirgemedim. Sana fazlasıyla verdiğimi düşünüyorum. Sende büyütmek için, sende gelişmesini istediğim o SEVGİ ve SAYGI tohumlarımı neden hala alamadım? İşte şu an düşüncelerimin arasına hınzırca sokulan bir soru acıtıyor canımı. İki saat önce çıktığım narkozun etkisiyle; ne zaman öleceğimi bile bilmediğim yoğun bakım ünitesinde kendime soruyorum;

O ektiğim SEVGİ tohumları 30 yıl geçtiği halde, neden hala büyümediler? diye

Şimdi, düşünüyorum da sen benden gittin gideli, canımdan can çıkmış; akrep de yelkovan da sanki durmuş gibi. Daha önce hızla koşan zaman şimdi neden yavaşlamış? İki sene bana neden çok uzun geldi. Koca bir ömrü içine aldım da şu iki seneyi alamadım. Zaman bekleyene ve sevene çok uzun gelirmiş.

Giderken ateşe verdiğin yüreğime buz kalıpları yerleştirdim önceleriBelki acısı ve yanması diner de sana karşı öfke, kin duyguları yerini almasın, diyeAma başaramadım ki kızım, can parem, bebişimBaşaramadımAteş sudan daha güçlüymüşEridikçe altında yeşermekte olan özlem daha da kavurup yakmakta o sol yanımıYangın ciğerime sirayet etmiş de farkına varmadım acısındanİki senedir söndüremediğim bu yangınını, hangi duygu seli söndürebilir ki?

Şimdi şu anda biber acısı gibi acı veren yokluğunu düşündükçe, bir evladın bir anneye verdiği hasarın en berbatını yaşatmışsın banaNeden? Ben hep senin annendim ve hep annen olarak kalacağım. Bu değişmez ki, kimse de değiştiremez kiB en senden vazgeçmediğim halde sen benden vazgeçmişsin be, bebeğim.

Gözlerimi aralıyorumYoo, ben değilDoktormuş aralayanBir elinde ışıklı alet tutmakta diğer eliyle ağırlaşmış gözkapaklarımdan birini aralıyor. Sanki bir perdenin arasından bakıyorum aydınlığa

-Kendine geliyor, durumu iyi, meraklanmayın diyor doktorum

Gün ışığına alışmak ister gibi kırpıyorum gözlerimi. Bulanık her şeyHafiften başımı yana çeviriyorumKapı açılıyor, hemşire ve doktor yeşil giysilerle o kapıdan dışarı çıkıyorlarRüzgar giriyor içeriÜşüyorumEşim sesleniyor yineEli alnımda ve o el serinlik veriyor, ferahlıyorumZor araladığım gözkapaklarımı, yeniden açmaya zorluyorumBaş ucumda ve o da yeşil elbise giymişAlnıma dokunduğu eli buz gibi

-Hemşire hanım bakar mısınız, ateşi var galiba, hem yanıyor hem titriyor. Diyor..

GeliyorumSizin çıkmanız gerek beyefendi

Yoğun bakım ünitesinde refakatçi kalmıyor

-Tamam hemşire hanım çıkacağım, ama eşim çok üşüyor.Lütfen bir şeyler yapın

-Merak etmeyin narkoz sonrası beklenen bir durum. Şimdi ona serum ve antibiyotik tedavisi uygulayacağım. Lütfen siz çıkın diyor hemşire

Sesi telaşlı ve otoriter. Eşim de,

-Peki diyor çaresizce

Eşim o kapıdan çıkıyorArkasından bakıyorumKapanan kapı eski renginde değilKırmızıya dönüşmekte sankiAlevler çevirmiş etrafını yanıyor

-SuNe olur bir yudum su diyorum. Kendi sesim kulağıma çok cılız gelmekte.

Sesler, evet ayak sesleri duyuyorum. İçime bir umut rüzgar gibi sızıyor o seslerTitriyorum, öyle ki, dişlerim birbirini vurup ses çıkartıyor
Gözlerimi kapıdan ayırmadan ve pür dikkat kapıya bakıyorum. Az sonra açılacak olan kırmızı renkli kapıyaO kapı açıldığında sen görüneceksin bundan eminim
Ve ben, sensiz geçirdiğim iki yüz yıl gibi gelen iki senenin hasretiyle kollarımı açıp sıkıca sana sarılacağım Hani dünyaya geldiğin o ilk günkü gibi seni bağrıma basacağım.

Ve o gül kokulu düşlerimin sandığından çıkan cennet kokunu derin derin içime çekip, hala yanmakta olan sol yanımdaki özlem ateşini söndüreceğim

Yüreğimdeki yangın sönünce de kulağına fısıldayacağım:

YİNE DÜŞLERİMDE SABAHLAR MISIN YAVRUM?

Emine Pişiren/Bursa
2009-12-13

Yorumlar

Başa Dön