YAZ DOSTUM (ANISINA)
HATIRA GELENLERİ ÖYLESİNE KARALAMAK
Sahipsiz bir asrın içinde yürüyen genç yaşlı herkes çoğu kere kendi kendini sırtından hançerlemiş hissine kapılır mı bilemiyorum ama ben öyle hissediyorum Kendi yetiştirdiğimiz kuşaklar tarafından ve kendi beslediğimiz prens ve prensesler tarafından bağımız ve bahçemiz talan ediliyorsa. Hasat almak için acele davranıyoruz galiba
Şirin bir dünya hayali kuruyor ve beklentilerin acımasız çarkları arasına düşünce bedbin bir ruh haliyle kıvranıyoruz. Umudunu ve ümidini yitirmiş bir ceylan gibi panik halinde oradan oraya sekiyoruz.
Kendimizi ya çok dev asa boyutlarda ya da minnacık görüp hep zıtlıkların aşırı uçlarında dolaşmayı ve konuşmayı seviyoruz. Nasıl bir duygudur ve sebebi nedir
Klişeleşmiş kavramlardan sıyrılmak ve kendi çapımız ölçülerinde konuşmak bizi küçük kılmaz belki büyüdüm deneden büyüklüğe giden yol küçüklükten geçer. Manasız bakışların belli belirsiz hatıraların, sıradanlaşmış günlerin ve tozpembe geçen hayallerin yerine realist gerçekçi elle tutulan küçük şeyler
Küçüklüğün( tevazu)ne kadar büyük bir erdem olduğunu Allahın peygamberinde aramayıp ta nerde arayacağız. Küçük bir paye karşısında devleşen bir gölge misali kendini çevresinden gelen birtakım ışık şerareleri karşısında devleştiren sanal büyüklüklerini gerçek algılayan ve kendisine özellikler izafe edenleri görünce bizde kendimize çeki düzen vermemiz gerekmez mi
Küçük( mütevazi)kalabilmek galiba kolay bir şey değil küçükken büyümeyi büyüyünce de küçüklüğümüze duyulan özlem gibi ah küçüklüğün gizemli ve büyüleyici o güzel musikisi
Yazmam gerektiğini yazmadığı zamanlar daha iyi anlıyor insan… Kuş yuvaları yapsam yaptırsam üşüyen kanatlara ve coştursam tarihin şanlı sayfalarında
Ve aş olsam su olsam sokakta gezen sahipsiz bir finoya bir rehber olsam kıvrım kıvrım akan yollara
Ve sussam sükutu imrendirecek kadar büyütsem kelimelerimi; çığlık olsam gürül gürül aksam yamaçlardan aşağılara Ve bir çeşme olsam vadideki sessiz sessiz geçen susuz akan suya
Belli belirsiz bir dil kullanarak ve ilhamın da kanatlarına sarılarak bir şeyler yazma ve yazılanlar güzel birer musiki gibi birilerinin hayatında + değer katması ve birer nota gibi kulaktan kulağa insan nesline güzellikler katsa
Fotoğraflar çeksem kalemimle ve yüreklere dokunsam klavyemle neden olmasın her bir tuşa dokunuş hem kendimin hem de bilmediğim ve belki de hiç bilemeyeceğim birilerinin bam teline dokunsam ve ümit tohumu olsam ve bir gencin yaşama tutunma ümidi olsam
neden olmasın,,,,,
Toprağa düşen her bir fidanın elinden tutamamanın sıkıntısını yaşamak ama hiç olmazsa devam eden hayatlar var ya
Parmaklarımın ucuyla görebilsem ve umut tohumları eksem görmeyen gönüllere serpsem tutam tutam cennet güllerini
Planlar yapsam rüyalarımda ve umut olsam çoraklaşmış verimsiz topraklara ,,,,,,,,,,,,,,,,,neden olmasın ,,,,,,,,
Sebep olan yapan gibiyse sebeplere sımsıkı neden sarılmayalım…..
Yorgan olsam satırlarımla üşüyen her bir dimağa satır satır yağsam kar gibi lapa lapa
Yağmur gibi yağsam cümlelerle kelimelerle ümitsiz gönüllere
Sırça sarayından çıksam ve benlik denizinde boğulmasam.
Sevgi olsa kelimelerim. Satırlarım nefretle kalkan yüzyıla,
Muhteşem yüzyıl diye yutturulan 20. Yüz yıla yalancı dolmaya ve fikir karmaşasında ki bir gencin elinden tutsa deryadan geçtim derede boğulacak bir gence can simidi olsam
Sakın korkma hayali ve vehmi uyduruk bir takım entrikalarla ve sakın umutsuz olma umudunu
Ve sakın bel bağlama deprem kuşağındaki karmakarışık fikri dünyana…
Ve sakın zinhar neme lazım deme sil hafıza lügatinden bize ezberletilen sloganları
Benden bir şey olur demeyeceğimiz gibi senden bir şey olmaz diyenleri elimizin tersiyle kenara itip yolumuza daha bi gayretle yürüyeceğiz………
Yıl 2012 fark etmez yıl 2042 olsa da
Ayırma klavyeni yanı başından asla dertleş
Belki farkında değiliz ama her mahallede farklı bir keşmekeş
Ailelerde çöküntü, her bir ferdinin yüreğinde ayrı bir ateş
Güneş içimizi ısıtırken Sibirya’nın soğuğunu işiten
güz mevsimini yaşarken gül devrini düşünen
Hazanın içinde sevgiyi hiç terk etmeyen,
Fetih günlerinde bile kin ve intikamını toprağın yedi kat altına gömebilen,
Sokakta titreyen bir köpeği gördüğünde içi titreyen
Ve karın buzun içinde kalmış insanlığın dertlerine derman arayan birisi olabilsem
Olamasam da hiç olmasam da o niyette kalabilsem…