Yalnız başına bırakılanlar ordusuna
bugün bir serseri daha eklendi.
Mihrabad da
papatya yapraklarından
aldığımız intikam,
yol kenarında kağıt mendil
satan çocuklara yaptığımız
iyilikler,
ve dost bildiğimiz
falcı çingeler
bir kez daha haklı çıktılar.
Oysa hep çocukluğa verilen yaramazlıkların
bir gün olup da nasıl böyle yüzümze
acı bir şaplak gibi ineceğini
hiç hesaba katmamıştık.
Hep hayal kurardık biz de her çocuk gibi.
Sen büyüyünce anne olacaktın,
bende çocuklarına renkli şekerlemeler getiren
akşamcı baba.
Daha çocukken anne olmayı hayal ettiğinde
büyüyünce çocuk olacağını akıl bile edemedin.
Bozuk yürekler biriktireceğim sana,
hiç bir yerde geçmeyecek.
Uzak kaldığın şehrin
yakınından geçsem bile
hiç hatırlamayacağım seni.
Selam bile göndersen almayacağım.
Sana şiir bile yazmayacağım artık.
Dilek havuzuna attığımız bozuk paraları
geri toplayacağım.
Ve bahçedeki akasyaya bağladığımız çaputları
uçurtmama kuyruk yapacağım.
Yalnız Başına
Dilek havuzuna attığımız bozuk paraları / geri toplayacağım. / Ve bahçedeki akasyaya bağladığımız çaputları / uçurtmama kuyruk yapacağım.