Deli dolu bir aşktı bizimkisi.
Sen hep masumdun ben de suçlu.
Ben hep komiktim sen de ciddi.
Oysa nasıl geçmişti günler,
Delice ve doluca.
Bazen seni susturamazdım.
Gevezeliğin tutarsa eğer
Açıldımı kapanmak bilmeyen
bir radyo gibi pilin zayıflayana
kadar konuşurdun.
Ama ben bundan şikayetçi değildim.
Çünkü küsmelerini de biliyordum senin.
Sanki bir daha hiç konuşmayacakmış gibi
Ses tonunu unutturana kadar yaptığın
çocukça küsmeler.
Ben hep seni beklerdim.
Sen de hep geç kalırdın.
Ve hep aynı bahaneyi uydururdun.
..........
Sonbahar da yere düşen yaprakların
kurumasını bekleyip
sonra onların üzerine basardık.
Ve hep aynı çıtırtı çıkardı.
Son sigara izmaritinde
sadece ikimizin dudak izleri olurdu.
Ve güneşe inat sadece karanlıkta öpüşürdük.
Ben senin gülüşüne vurulmadım ki
gülüşünü unutayım.
Sen beni bakışınla kandırmadın ki
gözlerini hatırlayayım.
Ben sana aşık olduğum için
unuturdum seni.
Hayalini düşlemekten
unuturdum gerçeğini.
Sen okuma ve yazmayı
Sana yazdığım aşk şiirlerinden öğrenmedin mi?
Sevildiğini öpüşümden anlamadın mı?
Peki neden OLDU ve BİTTİ.